Siyasi sorunla ilgili geçmişte yaşadığımız bazı olayları unutmuş olabiliriz. Fakat hatırlamamak mümkün değil..
Örneğin Barış Harekâtından hemen sonra niçin “azınlık toplumu” oluşumuzu çağrıştıran “Otonom Kıbrıs Türk Yönetimini” kurduktu?
Nasıl bir çözüm gözlüyorduk ki kendi kendimize “otonom” diyorduk?
O zaman Harekâttan sonra Güney’e göç eden fakat hâlâ “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin dünyaca tanınmış devleti muamelesi gören Rum toplumu ne oluyordu?
PEKİ hemen ardından 1975’in Şubat ayında neden “Otonom” devleti ilga edip yerine “Kıbrıs Türk Federe devletini” ikame ettikti!
Ki ikisi de Rahmetlik olmuş İsmet Kotak ile Mağusa Kaymakamı Vedat Tezcan’la Salamis Bay Otelinde kalan Mümtaz Soysal’ın bir sabah ziyaretine gittiğimizde, hoş beşten sonra, “siz kendi kendinizi federe devlet olarak ilan ettiniz ama federasyon olması için Rum’un da ortak olarak katılması gerektiğini” atladınız” dediydi!
TABİ o yıllarda “barışçı bir çözüm bulmak için arayış içindeydik.
Ne var ki “Ankara” yine “iç siyaset” dalgalarında boğuluyordu!
Ecevit’le Erbakan Barış Harekâtıyla kazanılan zaferi paylaşamıyor, hangisi göğsüne zafer madalyası takıp “Kıbrıs Fatihi” propagandalarıyla “oy kaparozlayacağının” hesaplarını yapıyordu!..
ŞİMDİ denecek ki durup dururken 45 yıl öncesi siyasi “arızaları” neden hatırlayıp hatırlatmaya çalışıyorsun?
Çünkü “Federal sistem” tutkumuz hâlâ dinmedi bitmedi! Üstelik üzerine yığınla “tezler” yazacak, “federasyonlar” literatürlerine zenginlik üzerine zenginlik katacak kadar..
Fakat hepimiz de görüyoruz ki “onca gayret ve tutkumuza karşın, Rum tarafıyla bir Federal Sistem oluşturmak nasip kısmet olmadı!
BU mealin içinde olmalı Sn. Akıncı’ya bir sorum olacak:
“İyi niyetiniz biliniyor. Bu adada Rum toplumu ile kadersel bir kaçınılmazlıkla zorunlulukta iki komşu olarak yaşıyorsak; Barışçı bir çözümde buluşmamız gerektiği de biliniyor.. Annan planından beridir bu çözüm modeline “Federasyon” dediğimiz de malumdur.. (Yada konfederasyon..)
FAKAT sizden önce de Rahmetlik Denktaş’la başlayan müzakereler Sn. Talat, Sn. Eroğlu ve şimdilerde sizinle devam ederken hatta çözüm umutları Crans Montana’ya kadar taşınır fakat yine gerçekleşmezken…
“Hâlâ” diyorum bu Mecnun’un Leyla’sına aşkı gibi müzminleşen “Federasyon tutkusu” uğruna her halde yeni müzakere ortamları açılmış olsa da Rum tutumundan dolayı çözüme yine ulaşılamayacağı belliyken… Hâlâ “devam” mı diyorsunuz yoksa “tamam mı?” **********
REFORMLARI SİNDİRME MESELESİ!
Hiç beklemediğimiz bir zaman aralığında bu kez de Kıbrıs, Doğu Akdeniz sorunları yanı sıra “nur topu” gibi bir sorun daha doğurduk!
Ki “sorun” demek ayıp olacak çünkü yıllardır KKTC’nin artık A’dan Z’e “yeniden yapılanması” zorunluluğunda “değişmesi” gerektiğini, değişirken de “reformist” bir takım kararlar alınmasını savunuyorduk!
Kokuşmuş düzenlerle bu geminin artık yol alamayacağını yazıyorduk!
Devletin çarklarını çevirme görevindeki “Kurumların” reorganizasyona tabi tutulmaları gerektiğini söylüyorduk… Falan.
ŞİMDİ tüm bu arzu ve söylemler daha dün gibi nakarat haline gelirken, “5 aylık KKTC-TC Mali ve Ekonomik İşbirliği Protokolü uygulamaya sokulurken..”
Mesela benim de dünkü yazımda olumsuz tepkiler hatasında, “yandık Allah” diye feryat etmemiz, doğruya doğru önce kendimize saygısızlık olmadı mı? Şöyle ki:
YANİ Kıb-Tek’ten çok mu memnunuz?
Mağusa limanı öyle geldi böyle mi gitsin diyoruz!
Kamu Görevlileri ve hizmetlerini takdirle mi yad ediyoruz ki “sakın dokunmayın” diyoruz?
Telekomünikasyon kapasitesinin çok altında hizmet verirken ve kesinlikle artık yeniden reforma ihtiyacı varken “sakın dokunmayın” mı diyelim?
Nitekim hatırlatayım: Benzer tepkiler Erhürman Hükümetinde de yaşandıydı. Vakta ki Rant ekonomisinden kaynaklı çarpık imar iskân olayı aldı başını giderken “Emirnamelerle” bu gidişe dur dendi; hâlâ olumsuz tepkiler yaşanmaya devam etmiyor mu?
DÜŞÜNMEK gerekir ama:
Kırk Beş yıldır bu Devletin iki yakası bir yere gelmezken.. Ancak TC’nin maddi ve manevi himmetiyle ayakta durabilirken.. Hantal ve Merkeziyetçi düzen” yönetim mekanizmalarını felç ederken! Ekonominin yerine de rant ekonomisi otururken…
Düşünün ki böyle bir devletin bünyesinde 17 üniversite oluştu!
40 aşkın ülkeden KKTC’ye yüz bin öğrenci doluştu!
Lüks Otellerin salonları Dünya çapında Casino haline geldi vesaire..
TUTUN ki hadi bunlara Ekonominin dönen çarkları diyelim! Ya artık ünümüze ün katan çevre pisliği? Ya gitgide büyüyen fecaatıyla trafik kazaları? Ya alt yapı sorunları?…
Kısaca parasız pulsuzluk yanı sıra çaresiz Devlet değil miyiz?
Dolayısıyla tabi ki “yeniden yapılanmaya” ihtiyacımız vardır..
Ki yıllar önceden başladımdı Köşemden ayazlatmaya. “KKTC’nin ikinci Bahara nazire yeniden İkinci bir Cumhuriyet olarak kendini yaratmaya ihtiyacı vardır!
İŞTE fırsat! Erhürman Hükümeti’nin nedense burun kıvırdığı bu “yeniden yapılanma” olayına Tatar hükümeti balıklama daldı..
Tek sorun “değişimi, yenileşmeyi, yani reformları sindirip sindiremeyeceğimizdir!” Bakalım göreceğiz!