Demek istediğim! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazartesi, Nisan 29, 2024
Köşe Yazarları

Demek istediğim!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Tutun ki beklenmedik bir mucize oldu. Ve Türk-Rum toplumları arasında “Birleşik Kıbrıs” başlığı altında “iki bölgeli iki toplumlu Federal bir Devlet” kuruldu..

Hatta sınır kapıları kaldırıldı, iki halk Kuzey’de Güney’de özgürce seyahat etmeye başladı..


Hatta iki toplum arasında spordan kültürel faaliyetlere, yeni ilişkiler kuruldu..

Hatta Cumhurbaşkanı, BM’ler, AB temsilcileriyle ötesi federal devlet yöneticileri için çapraz oylamalar bile gerçekleştirildi…

PEKİ soralım: Bu büyük ortaklığı “Türklük” ve “Rumluk” gibi iki toplumun ırksal ve karakteristik  özelliklerinden arındırıp  yerine “Kıbrıslılığı” nasıl koyacaksınız?

Okullarda okutulan Türk ve Helen ağırlıklı Tarih kitaplarını ilga edeceksiniz de  yerlerine hangi “tarihi” koyacaksınız? Kıbrıs tarihini mi?

Peki o Kıbrıs tarihinin içindeki Eoka ile TMT’i mesela çok uzağa gitmeden 1963 Kanlı Noelini, Muratağa Atlılar soykırımlarını, 1974’ü nereye koyacaksınız?

Yada Türkiye’nin kutladığımız ulusal Bayramlarını silkeleyip atacak mıyız okullardan?

Yada Eski Yunan tarihini.. Helen imparatorluğunu, İyonya’yı, Konstantinopolis’i.. Kilise’nin Kıbrıs’taki Megali İdeasını,  vesaire…

Çıkarıp atacak mısınız o tarih kitaplarından?

Her halde Federal Devletin bir bayrağı olacak.. Türk ve Yunan bayraklarını atıp “Federal Devlet Bayrağını mı çekeceksiniz resmi Devlet Dairelerine, Meclise, Cumhurbaşkanlığına falan…

Uzatmak mümkün. Ki 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda biz bu büyük değişimleri kabul edemediğimizden “Cumhuriyet” üç yılda yıkılıp gittiydi!

NEDEN hatırlattım bunları?

Geçen hafta “Rum Eğitim Bakanı”  Okullara bir genelge göndererek Kuzey’de işgal atında olan Rum topraklarının unutulmaması için öğretmenlerin gerekenleri yapmasını, olayın her zaman canlı tutulmasını, hatta Kuzey’den ve her kesimden barışçı Türklerin davet edilerek ortak etkinliklere katılmalarını…

Kısaca “mücadeleye devam çağrısı” yaptı! Hem de 1 Eylül Dünya Barış Gününde!

…Yukarıda yazdıklarımı “çözümün sanıldığından çok daha zor olduğunu..  Birleşik bir adanın mümkün olamayacağını.. Federal Sistem oluşsa bile her iki toplum için Türkiye ve Yunanistan “anavatanlar” olarak kalacaklarını.. Ne biz ne onlar tarihi asla değiştiremeyeceğimiz için “ilelebet” kendi tarihlerimizle yaşayıp kendi tarihlerimizle gurur duyacağımızı… Öyle de oldu muydu “bizde evlat Rum’da kuyruk acısı oldukça” bu adada iki toplumu içiçe harmanlayarak bir federasyonu oluşturmanın mümkün olmayacağını.. En güzeli “iki bölgeli, iki toplumlu, iki devletli”  bir anlaşmanın olabileceğini… Bir kez daha Meclisimiz, halkımızla “deklare edip BM’lerin gözlerinin içine sokulmalıyız… Demek için anlattım!                                 **********

POPÜLİZM BİR, PARTİZANLIK İKİ!

“Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim…” Bir de dönüp arkama baktım bir arpa boyu yol gitmişim!.

Sadece Tatar Hükümetinin değil. Gelip giden hükümetlerin de devri iktidarlarında gittikleri yol ancak bir arpa tanesi kadar olmakta!

Hayır kınamıyorum! Sadece “iktidara gelmeden önce muhalefet şerhleriyle yere göğe sığmayan siyasi partilerin, iktidara geldikten sonra “yok birbirimizden farkımız” dedirttiklerine zımba vuruyorum!                          ÇÜNKÜ eğer bu memlekette gelip giden Hükümetler plan ve Programlarına, söz ve sazlarına, mangallarda bırakmadıkları küllere karşın…

İcraatları gerçekleşmiyorsa gerçekleşenler yıkılıyorsa  vardır bir “yapısal kusurumuz” diye düşünüyorum!..

BENİ bu karamsar düşünceye sevk eden ne 17 üniversite sahibi oluşumuzdur ne 1 milyon turisti hedeflememizdir ne gitgide gelişen İnşaat Sektörümüzle devasa Alışveriş Merkezlerimizdir ne TC’den akan şimdilerde Mesarya’da toprağa da akacak olan suyumuzdur…

Aksine bu sosyoekonomik gelişmeler   nedeniyle seviniyorum bile. Çünkü tümü de adadaki “varoluşumuzun” ispatıdır. Şöyle ki artık Güney bile tarihte ilk kez akaryakıtı sebze meyvasını satın almak için Kuzey’deki Türk çarşılarına akmaktadır.

O zaman bir daha yazayım. “Evet simidimiz var, yağımız şekerimiz var ama helvayı yapamıyoruz! Yani olanaklarımızı kullanamıyoruz..

OYSA bu toplum 1974’den sonra Rum’dan kalma  400’ün üzerinde irili ufaklı sanayi tesisinin sahibi olduydu! Sanayi Holding’i kurduydu! (Sonra batırdıydı!)

Rumdan kalan onlarca okul sahibi olduktu ki hâlâ faaliyettedirler. (Fakat 45 yıldır o okullara okul ekleyemedik!)   Dönümlerce bağ bahçenin sahibi olduktu! (2019’a geldiğimizde tarımımız dibe vurdu!)

Sadece Güzelyurt’ta elimize geçen  Nareciye Bahçeleri   Mağusa’dakilerle birlikte 80 bin dönümdü! (Şimdi 30 bin dönüm kaldı…)

YANİ 1974’den sonra “ekonomide  kültürde ve  turizmde azıcık gelişmişlik göstersek de 45 yıldır gelip giden iktidarlarımız hep “Devlet Sektörlerinde” yarattıkları sorunların altında  kaldılar! İki büyük nedenden dolayı:

1.“Popülizm” (yani siyasi partilerin seçim kazanma uğruna resmen halk dalkavukluğu yapmaları.)

2“Partizanlık.” Yani Yandaşlara çekilen kıyaklar.. Adama göre İstihdamlar.. Değiştikçe iktidarlar sürekli artan Müşavirler..                                                            

Yani iktidara gelmenin şerefine, “yandaşlara, partililere ödenen diyetler” sonucunda yaratılan “hantal ve  merkeziyetçi bir “Memurin Devleti!”  Sonucunda oluşan “kokuşmuşluk ve  çürümüş düzenler!”

Kaç yıllardır Koalisyon Hükümetleri birbirlerinden  işte böyle bir “devlet” devraldıkları için başarılı olamıyorlar!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar