Bu vergi beyanlarına ellemediğiniz sürece… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Bu vergi beyanlarına ellemediğiniz sürece…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Geçen gün dedik ya, vergi listeleri mevsimi geldi. Yine hep beraber sövüp saymaktayız.

Oysa böyle mi olmalıdır?


Uzun bir süre listenin başını çekenleri kutlayacağız medayada. Ne yapalım, bu ülkede vergi vermek görev ya da zorunluluk olmaktan çıkmıştır. Onun için de vergi veren, özellikle de yüksek vergi beyan eden kutlamayı hak eder.

Bu liste nasıl olmalıydı diye düşününce, insanın aklına “en zenginler” listesi geliyor. Vergi listesinin de buna uygun olmasını bekliyorsunuz. Ama öyle olmuyor işte.

Sizin aklınızda 15-20  tane milyarder var, banka sahiplerinden, üniversite sahibine, oradan bir mahalle sahibi olana, uluslararası zenginler listesine girene kadar… Dönüp listeye bir bakıyorsunuz, basit bir banka memurunun ödediği kadar yılık vergi ödemişler. Ya o dev şirketler? Tüm lüks harcamalarını muafiyet gösterenler…

Araştırmalara göre, kamu gelirleri içinde vergi birinci sırada. Ancak dünya ortalamasının çok altında, yüzde 50’yi bile bulmuyor.

Göreceli olarak en yüksek vergi geliri, gelir vergisinden sağlanmakta. Bunu sağlayan da maaşlının ücretlinin ödediği gelir vergisi. Bu ülkenin son dönemde gelişen imkanlarından yararlanıp, servetine servet katan bir sürü insan var, ama doğru dürüst bir servet vergisi yok. Sermaye gelirlerinden alınan vergi toplamı da, biçare emekçinin ödediğinin altında.

İşte orada ip kopuyor.

Daha bu beyan ettiklerini ödemeyenler de var, onlar ayrı. Ama ya beyanlar, komik ötesi.

Nasıl bir beceridir, nasıl bir başarıdır bu? Devlet onlara nasıl akıl almaz muafiyetler sunar ki, onlar da bundan dibine kadar yararlanırlar.

Vergisini düşük göstereni suçlamak, ödemeyeni deşifre etmek kolay iş. Ama yapılması gereken bu değil. Onların elinden bu rahatlığı alabilmeli devlet.

Hele de neredeyse 7’de biri açık bir bütçeyle, yol yapmak; neredeyse tümü özelleşen sağlık, eğitim hizmetlerini düzeltmek; elektrik üretimini artırmak, ucuzlatmak; daha başka akla gelebilecek her türlü çağdaş hizmeti yapabilmek için yıllardır para bulamayan devlet, asıl gelir kaynağını, kendi eliyle itiyor.

Çok çok ünlü bir işadamıyla aynı vergiyi ödeyen bir özel sektör çalışanı ile konuşuyordum, “bize niye bu muafiyetler verilmez” diye feryat ediyordu. En azından bunca vergi yüzsüzünün olduğu yerde, maaşından ücretinden trak diye kesilen vergiyi ödeyenlere, stopajını ödeyen ev sahiplerine yapıldığı gibi hiç olmazsa yüzde 5’lik bir vergi indirimi yapılsa, ödül verilse.

Yaparlar mı? Yapmazlar tabii…

Emekçini, çalışanın, halkın genelinin refahına odaklı kurulmamıştır bizim devletimiz. Sermaye odaklı kurulmuştur. Onu koruyacak, vergisini mümkün olduğu kadar az alacak, ödemezse, iktidarın meşrebine göre kapı arkasında pazarlıklar yapılacak, ama o kodamanın yanında çalışan işçi, onun verdiği kadar vergi ödeyecek.

Bu ülke kendi kendini gül gibi geçindirecek sermaye birikimine sahiptir. Hem de hiç beklemeden, hemen, bugün. Bu ülkede aklın almayacağı kadar büyük paralar dönmektedir. Eğer niyet gerçekten kendi gelirlerimizle kalkınmak olsa, yapılacak iş bellidir. Ama işte ben o niyetten kuşkuluyum.

Kendi de bir hesap uzmanı olan Başbakan bu listeyi gördüğünde ne düşünmüştür acaba? Gerçekten çok merak ederim. Ya da ağzı dola dola “KKTC, yaşatacağız, kalkındıracağız” diyenler?

Bugün artık, tamamen kendi gelirlerimizle geçinmek zorunda kaldığımız bir dönemdir. Ve bugün çok  geç kalınmış olsa da konuşulacak tek konu, o gelirin nereden elde edileceği olmalıdır. Hatta Kıbrıs meselesinden de öncelikli olarak.

“Vazgeçilmezimiz” diye sıralananların başında, vergi adaleti gelmelidir. Gerisi hamasettir.

Atla deve değil, dünyanın yaptığını yapacaksınız. Adam gibi vergi toplayacaksınız. Bu kadar basit…

 

 YERİN KULAĞI VAR

NİKAHI KIYIYORLAR(MI?):

Meclis’te grup oluşturmak adına DP ile YDP arasında başlatılan diyalogda taraflar, “birleşme” görüşüne sıcak bakıyorlarmış. Esas hedef, iktidar dışındaki tüm muhalefet partilerinin işbirliği yapması  ama bu biraz değil, oldukça zor. Durum böyle olunca da DP ile YDP bir grup oluşturma ve işbirliği yapma konusunda anlaşmaya varmayı hedefliyorlar. Öte yandan ikilinin anlaşması halinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ortak hareket edip etmeyecekleri merak edilirken, taraflar bu konunun henüz gündemlerinde olmadığını söylüyor. Şimdiki duruşları, “hele bir nikahı kıyalım, düğün dernek faslı arkadan gelir” şeklinde…

 

ŞİMDİ NE OLACAK?:

UBP grubunun dokunulmazlığının kaldırılmasına oy birliğiyle onay verdiği eski Genel Başkanları Hüseyin Özgürgün’ün, partisinden istifa edip “bağımsız” kalacağı konuşuluyor. Özgürgün’ün bu kararının ardından ona destek veren ve oylamaya katılmayan UBP’li dört ismin, nasıl bir tavır alacağı ise merak konusu. İstifa ederler mi yoksa, “ destek de bizden buraya kadar” deyip sineye mi çekerler bilemeyiz. E kolay değil, Özgürgün için gelecek seçimleri yakmak.

 

FARKINDA AMA:

UBP’de bazı odakların Başbakan Tatar’ı cumhurbaşkan adayı yapıp ondan kurtulmak istedikleri ortada. Tatar, “onlar istediklerini söylesinler, ben henüz bu konuda karar vermedim” diyor ama, rakipleri adaylığını çoktan ilan etti bile. Ersin beyin bir düşüncesi de, “ seçimi kaybetsem de başbakanlık ve genel başkanlığı kaybetmeyeceğim nalısa” olabilir. Ancak burada da atladığı bir nokta var. Örneğin seçimde %15 civarında bir oy alırsa başbakanlığı da, başkanlığı da sallanır ve  olağanüstü bir kurultayla “mahalleye” yollanır. ..

 

T&T MERCEK ALTINDA:

Ercan havaalanı işletmecisi T&T’nin hesapları mahkeme kararıyla incelemeye alınıyor. Bugüne kadar mali finansal hesapları kimseye sunmayan T&T’nin hesapları incelenecek ve alacaklı olan ama ciroyu dahi göremeyen devlet de orada neler döndüğünü bilecek. Bildiğiniz gibi hesap verme konusunda sürekli yan çizmekte, sıkıştıkça mahkemeye baş vurup zaman kazanmaya çalışmakta. Hatırlayacaksınız devlet, alacağı KDV için yaklaşık iki yıl mahkemede uğraşmıştı…

 

CYPRUS MAIL FENA VURDU:

Cyprus Mail, Pazar günü yayınlanan “Sürekli değişen konumlar arasında prestij kaybı” başlıklı başyazısında, Anastasiadis’in BM konuşmasında, dışa değil, içteki sertlik yanlılarına hitap ettiğini, müzakerelere katılmama konusunda gerekçeler sıraladığını, ancak Guterres’le görüştükten sonra, dönüş yaparak “üçlü konferans”ın olabileceğinden bahsettiğini; daha birkaç ay evvel federasyona karşı çıkarken, konuşmada federasyonu savunduğunu, bu çelişkilerin ve kafa karışıklığının da Anastasiadis’in Kıbrıs politikasına damgasını vurduğunu yazdı… Gazete, bu tutumun hiç bir işe, özellikle de Türkiye’yi caydırmaya yaramayacağı yorumu yapıyor.

 

SIRADA HANGİSİ VAR?:
Havadis gazetesi Lefke muhabiri Gürsel Karagözlü’nün sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım aslında bir kitaplık mana ifade ediyor. “Lefke Polis Müdürlüğü, Sivil Savunma Müdürlüğü, mahkemeler, birçok daireden sonra Erdal Abit İlkokulunu da kapattınız. Sırada hangi dairedir acaba?” diye soruyor Karagözlü. Fazla söze gerek yok…

ZİRVEDEKİLER

Vergi Rekortmeni Tahir Topal: “Bazı durumlarda bizlere ambargo konulduğunu görüyoruz ama bence ticarette daha rahatız. Aslında en büyük sorunumuz, uluslararası görünürlüğümüz olmamasıdır. Ama kendi ekonomimizi kendimiz yaratmalıyız ve ekstra gelecek gelirleri bonus olarak görmemiz lazım…”. (Yenidüzen’den).

 

DİPTEKİLER

Öğrenci mi, Kabadayı mı?: Önce polis dövdüler, baktılar birşey olmuyor. Bu kez nasıl olmasa birşey olmaz deyip bu kez de ‘bir gazeteci dövelim bakalım ne olacak dediler’ herhalde. Ve bir arkadaşımızı hiçbir gerekçesi olmadan feci şekilde dövdüler. Bunu yapanlar da geçkin yaşlarına rağmen, ülkede “öğrenci” kimliğiyle bulunuyorlar. Bu işi uzatmaya, ne de yargı süreci başlatmaya gerek yok. Pasaportlarını ellerine verip sınır dışı edeceksiniz. Gerçek öğrenciyi sahtesinden ayıramaz bir durumdayız hala. Hani o üniversiteler sahte öğrencileri bildirecekti, ne oldu? Hang okulda kayıtlıysalar görelim bakalım.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar