Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tanınmış devlet olmanın sağladığı siyasi avantajını tepe tepe kullanırken, Türklere bir dirhemini bile bağışlamıyor!
Olmaya ki Türkler o bir dirhemlik artıktan faydalanıverir kuşkusundan hatta korkusundan dolayı!
Bir ayakları sürekli Güney’de olan “Bizimkiler” her halde Rumların Türklere yönelik bu alerjilerinin nedenlerini bileceklerdir de ben bildiğim bir başka yanlarını yazayım:
Rum’un Sağ fraksiyonundan “ELAM” gibi faşist örgütler çıkmasına karşın öteden beridir ayni Sağ’ın “sermaye kesimi” hiçbir devrede Türk halkına açıktan cephe almadıydı! Hatta Türkleri olduğunca “müşterileri” olarak kabulde “velinimeti” olarak bile gördüydü..
Şöyle ki: 1963’den sonra Rum tarafı Türk bölgelerini ablukaya alarak giriş çıkışları denetime aldıydı. Türk ahali kendi bölgelerinin esiri durumuna geldiydi.. Bunun yanı sıra Makarios yönetimi pek çok gıda ilaç ve sair maddelerin Türklere satışını da yasakladıydı. Buna karşın mesela Maraşta’ki Rum Ticaret erbabı orada denetimli çalışan Türk işçilerin bildirimleriyle sımarlanan malları Cambulat Kapısına kadar gizlice getirerek Türk müşterilerine satmaya devam ettilerdi ki yaptıkları yasak olduğu için çok rizikoluydu!
RUM Sağ’ının bu tutumunu sakın küçümsemeyin. O ticari yaklaşımları ve yaklaşımlarına kattıkları büyük sermayeleriyle güler yüzlü, tatlı dilli davranışlarıdır ki yıllar yılı Türk çarşılarında fiskelik iyileşmelerle gelişmeler olamadıydı.. Büyük sermaye karşısında rekabet yapamayan Türk çarşısının önündeki en büyük engellerden biriydi Rumdan alışveriş yoğunluğu! Nitekim o dönemlerde anca iki üç tüccarımız vardı, dükkanlarımız “bakkaliyelerden” öte değildi!
Neyse ki gün geldi o Sağ’ın sermaye kesimine karşı, sınıflarından “EOKA” da çıktıydı, Elam da!
BAKIN Rum toplumunun bünyesel sorunlarıyla ilgili kullanılacak tek bir kelime vardır ki tutun ki “barışçı ve mantıklı insanlarını” rencide etmemek için kullanmıyorum, sadece şunu hatırlatmakla yetiniyorum:
1974’de Yunan Cuntası ile EOka”cıların Makarios’a yönelik darbe girişimlerinde “binlerce Akel taraftar ve sempatizanıyla sol görüşlü Rumlar kurşunlanarak öldürüldülerdi! Belki gözlerini kırpmadan birbirlerini böylesi insafsızca öldüren ayni kandan, ırktan uluslar, kabililer vardırlar da (mesela Suriye’de, Irak’ta, geçmişte Latin Amerika ülkelerinde) fakat Kıbrıs gibi küçük bir adada böylesi vahşice kıyımlar neyin nesi olabilirdi?
YUKARIDA anlattıklarımla nereye varmak istediğimi yazayım.
İyi ki Güney Rum’unun mayası böyledir! Yoksa o Sağ’ın “bezirgân kafalı” tüccarlarıyla ticaret erbabı, çoktan Türk toplumunu “Türk müşterilerine sattıklarıyla” kendi bendeleri, esirleri yaparlardı..
…DÜN 8. Ölüm Yıldönümünde andığımız rahmetlik Denktaş bu tehlikeyi görüyordu ki iki üç kez “Türkten Türke Kampanyaları” başlattıydı..
Fakat başarılı olamadıydı! Çünkü vatan millet sevgisinde büyürken, toplumunu da “büyütüp yüceltmeye çalışmak” için en az “Denktaş” kadar vatansever milliyetçi insanlar olunması gerekirdi… Ki çoğu zaman Denktaş da tek “bayrak” olarak kaldıydı yalnızlığında!
Neyse ki Barış Harekâtı sonrası kendi yalnızlığımızda kaldığımızdan olmalı tutun ki bugünlere işte “böyle” geldik! Doğrusu düne göre çok daha iyiyiz.
Rahmetli Denktaş’ı saygı ve sevgilerimle anarım.. *****
BİR DEVLET NASIL OLUR?
Cevap: Mesela memlekette aldı başını gider “çarpık yapılaşmayı” önlemek için Başbakan, Bakanlar kurulu İçişleri Bakanını görevlendirir.. İç İşleri Bakanı bizzat İnşaat Şirketleriyle de toplantılar yapar, görüşler alış verişinden sonra “ilgili planlamacılarla konunun uzman ve yetkililerini” görevlendirerek çalışmalara başlanır ve plan hazır hale gelir…
FAKAT o da ne? Son aşamada “resmi gazetede” yayınlanarak meriyet kazanacak yeni İmar Planı bizzat Hükümetin Başbakanı tarafından aşağıdaki nedenlerden dolayı:
Bir: Yasal sürecin doğru işletilmemesi..
İKİ: Halen üzerinde teknik çalışmaların devam etmesi..
Üç: Planla ilgili toplumsal uzlaşı sağlanamaması (İyi ki referanduma gidelim demedi!..)
Nedenlerinden dolayı Resmi Gazetede Yayınlanması uygun bulunmadı!..
…BİR Bakan’ı ve Bakanlığı aylarca meşgul eden çalışmanın sonucunda oluşan bir “planı” sadece üç cümlelik mazeretle gündemden söküp atan böylesi nevi şahsına özgü bir kararı da ilk kez Başbakan Tatar sayesinde gördük!
Ki ben anında İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars’ın istifa etmesini beklerdim.. Çünkü aylardır onca ekip tarafından sürdürülen çalışmalar “iki dudağın arasından çıkan üç cümlelik nedenlerden dolayı çöplük oldu!
HA! Efendim Cumhurbaşkanlığı seçimleri geliyor da İnşaat sektörünün arsa spekülatörlerinin canını sıkıp kızdırmayalım da durup dururken bugüne kadar bu sektörden nemalanan şirketlerle aracıları küstürmeyelim de!..
EĞER bir Devletin Yönetim erki 46 yıl sonra bile “memleketin çıkarlarını” hâlâ “insanların çıkarları” için böylesi abuk nedenlerle harcarsa, kendi Bakanlarını bile töhmet altında bırakırsa! (Yazılıp söylenecek çok şeyler olmalıdır da.. Of be usandık bıktık!) Kendi “yasalarına” bile güven duymayan bir “Devlet” için neyin yorumunu yapacaksınız ki!