Bir toplumsal mutabakat metnine ihtiyaç yok mu? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Bir toplumsal mutabakat metnine ihtiyaç yok mu?

Köş, MoreketMehmet Moreket

Kıbrıs konusunda gelinen noktada, tüm siyasi kanatlar “siyasi eşitliğimiz vazgeçilmezdir” mutabakatını seslendiriyor.

Bu bütünleşmeyi, fikir birliğini sağlayan da Anastasiadis’in kendisi…


Kırk yıldır “sepetle su taşıma” politikasını bir güzel yürütürken, aniden raydan çıktı.

Hem kendi halkı tarafından eleştirildi, hem de Kıbrıs Türk siyasetini birleştirdi.

Neden yaptı diye düşünüyor insan. Nedeni zaten federasyon kendileri için bir oyundu, hiç bir şeyi paylaşma, ortak bir gelecek kurma düşüncesi yoktu, üst üste seçilince de kendine güven geldi, gerçek niyeti açığa vurdu…

Tabii doğal gazın daha kokusu gelmeden akan dolarların da etkisi büyük…

Sonuçta “siz azınlıksınız, öyle her konuda karar alamazsınız” dedi çıktı.

Hiç şaşırtıcı değildi aslında. Bilinen Rum politikasıydı “yönetimde güç paylaşımına karşı durmak”.

Öyle toprak, garantiler, asker konularının daha öne çıkmadığı müzakere yıllarında, süreçler sırf bu yüzden tıkanmaktaydı.

Her ne ise artık bunun analizini tekrarlamakta fayda yok.

Dediğim gibi, bizim tarafta belirgin bir şekilde ortaya çıkan mutabakat önemli.

Ama şu haliyle değil.

Üstüne eğer bir şeyler bina edilebilirse.

Siyasiler aynı şeyleri söylüyor olsa da, onu bile bozma gayretleri seziliyor.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın söyledikleriyle, Ersin Tatar’ın söyledikleri aynı şeyler. Tufan Erhürman da, Kudret Özersay da ha keza…

Ama yok, illa birileri kışkırtma yapacak, saldıracak, bölecek.

Tabii bir de, siyasi eşitlik karşıtları var ki, onlar konumuzun dışında. Tartışılamayacak kadar küçük bir grup…

Genelde aynı şeyler söyleniyor da, her kafadan bir ses çıkarak söyleniyor. Demeç üstüne demeç. Doğal olarak, istenen etkiyi yapmıyor. Çünkü bir konsesusu ortaya koymuyor, bireysel, partisel…

Onun için diyorum ki, bu asgari müşterek temelinde bir ortak ses versek. Bir Meclis kararı çıkartsak.

Önümüzde yine kavga dövüşle gidecek, zamanı boşa harcayacak, Rum tarafının siyasi ve ekonomik hedeflerine tek başına ulaşabilmesi için imkan yaratacak bir süreç var. Orası belli. Bir şey çıkmayacağını bile bile gireceğimiz bir süreç.

İşte o süreç öncesinde bir mutabakat belgesi ihtiyaç gibi geliyor bana.

En azından daha sonrası için bir hazırlık, bir temel.

Rumla bir ara anlaşmadan, stratejik anlaşmadan söz ediliyor da, kendi içimizde bir toplumsal sözleşme yok.

Bence yapılmalı.

Yoksa aynı şeyleri söylediğimiz halde, bölük pörçük bir görüntü vermeye devam edeceğiz.

Sonra da “figüran bile değiliz” diye şikayet edeceğiz…

İşte Rum tarafı, şimdiden görüşmeler için ön koşul hazırlığında olduğu haberlerini yayıyor. Bizim de bir ön koşulumuz yok mu?

Siyasi eşitlik, karar alma süreçlerine etkin katılım ilkesinden vazgeçmeyeceğimizi duyurmamaız gerekmiyor mu?

Sen sesini yükseltmez, ne istediğini, en azından temel ilkelerini, vazgeçilmezini ortaya koymazsan, seni kim ciddiye alsın ki?…

 

 

 

YERİN KULAĞI VAR

CUMHURBAŞKANI İÇ KONULARA AĞIRLIK VERDİ:

Cumhurbaşkanlarının 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı açış konuşmaları genelde Kıbrıs konusu ağırlıklı olurdu. Gelenek böyleydi. Bu kez Cumhurbaşkanı’nın iç konulara ağırlık vermesi dikkat çekti. Özellikle de cinayetler ve kadın cinayetlerinin artmasına uzunca yer vermesi ayrıca önemli. Cumhurbaşkanı, toplumda umutların erozyona uğramaması adına, hükümetin ekonomik tedbirler alması; Türkiye’den beklenen adımların da süratle atılması gereğinden söz etti. Cumhuriyetin 35. Yıldönümünde Cumhurbaşkanı’nın bu içerikte bir konuşma yapmak zoruda kalması da ayrıca herkesi düşündürmeli…

 

ESERİNİZLE GURUR DUYUN!:

Eskisi yenisi, alakalısı alakasızı KKTC’nin kuruluşunu kutlamak için birbirleriyle yarıştılar. Bugünün onurundan bahsedenler mi istersiniz, KKTC’yi kurarak nasıl ilerlediğimizi söyleyenler mi? 35 yılda geldiğimiz durum ortada. Enkaza dönmüş, suç cenneti olmuş bir devlet. Yarattığınız bu eserle ne kadar övünseniz azdır…

 

BİLE BİLE LADES:

Yıllardır devlet bütçesinden önemli bir bölüm kuraklık ödemeleri için ayrılıyor. Bu yıl da bu kural değişmedi ve kuraklıktan zarar gören üreticilere 66 milyon ödeyecek. Vallahi ekmeyip de ithal etsek, inanın daha karlı olacak. Zaten eksek de ithal ediyoruz. Bir de üstüne kuraklık ödüyoruz. Bir hesap edin 40 yıldır kuraklık için ödediğimiz paralarla neler yapmazdık…

 

KAHVE MUHABBETİ:

Seçimler sonrası HP lideri Kudret Özersay’ın, “UBP ile kahve bile içmeyiz” sözüne UBP Lefkoşa İlçe Başkanı Gardiyanoğlu kendince yaıt verdi; “Bizimle kahve içmek istemeyenlerle bizim kahve içmemiz söz konusu değildir”… Gardiyanoğlu’nun bu sözleri UBP içerisinde tepki çekerken, bazı partililer “biz HP ile hükümet kurma hayali kurarken, bu sözler zamanlama olarak yanlış oldu” diye Gardiyanoğlu’nu eleştirdi…

 

BİR KARAR VER:

Maliye Bakanı Denktaş’ın son birkaç açıklaması kafaları karıştırdı. Önce “2019 yılı zor geçecek” dedi ardından, “2019 vatandaş için değil, maliye için zor bir yıl olacak” dedi. Şimdi ise,  “2019’u tahminlerin ötesinde bir başarı ile sonuçlandıracağız” diye konuştu. Artık bir karar verse de biz de ne yapacağımız bilsek…

 

ET GÜNEY’DE HALA UCUZ:

Ben de bunu merak ederim. Euro bu kadar yükselmişken, Rumlar her türlü ihtiyaçlarını kuzeyden karşılarken, güneyde et nasıl oluyor da hala bizden ucuz? Bahsettiğim daha “Cyprus lamb”, ya da “Cyprus beef”, ithal olanı değil. Üretim girdileri bizden daha yüksek olduğu halde, nasıl oluyor da daha ucuza maledebiliyorlar? İthalat mı, planlama mı, modern sisteme geçmiş olmaları mı?  Bunun nedenini bulup, ortadan kaldırmadıktan sonra, kaçak etin de önü kesilmeyecek. Ha bir de hayvancı herşeye rağmen sürekli yardım, teşvik isteyip, kapılara dayanacak…

 

 ZİRVEDEKİLER

Bülent Kanol: “Anastasiadis yıllar önce kabul edilmiş olan ‘siyasi eşitliği’ tartışmaya açıp ‘sıfır asker sıfır garanti’ politikasının şartı haline getirmeye çalışıyor… Ve bunu da gizlemiyor… Ha onu elde edince sırada ne olur bilinmez tabii”…

 

DİPTEKİLER

Yürekleri Sızlattı: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çeler’in, 80 yaşındaki annesini bakanlığın önüne bırakıp terk eden evlatla ilgili paylaşımı yürekleri sızlattı. İddiaya göre annesine bakmadığı için sosyal yardım parası kesilen aylığının yeniden bağlanması için yapmış bunu. Haklı veya haksız devlet parayı kesmiş olabilir ancak, bir evlat bunu anasına nasıl yapabilir? Gerekirse dilenir ama o anneye yine bakar insan. Yazıklar olsun

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar