Berlin sonrasına baktık! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Berlin sonrasına baktık!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Berlin sonrasının ömrü dört gün bile sürmedi!  Gelip geçti ki bütün olay Beşli müzakerelerin önünü açmaktı.

Doğrusu bunun için Berlin’e gitmenin gereği yoktu. Hatta Guterres’in onca işini bırakıp New York’lardan kalkıp Berlin’e taşınmasına da!


Sonuçta varılan uzlaşı “Mayıs ayında 5’li müzakerelere” geçilmesi oldu.

TABİ bu karar alınırken  Türkiye ile öteki garantör ve muhatap ülkeler Yunanistan’la İngiltere’nin bilgilendirilip “müzakere takvimi” konusunda onaylarının alınıp alınmadığını bilmiyoruz.

Her ne kadar “ilerideki 5’li müzakere konusunda Guterres’in çalışmalarını sürdüreceği açıklanamışsa da bu konuda detaylar anlatılmadı.

Dahası Berlin’den çıkan sonuç konusunda Ankara’dan (mesela merakla bekleyenler çoktur) her hangi bir açıklama yada yorum gelmedi!

BU konuda kokladığım hava, sanki olay TC Dışişleri Bakanını hiç ilgilendirmiyormuş gibilerindendi.. Ki suskunluk hâlâ devam ediyor!

Tutun ki bu “ilgisiz davranış gösterisi” Geçtiğimiz günlerde Sn. Cumhurbaşkanı ile Erdoğan ve Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun  Sn. Akıncı ile aralarında yaşanan “polemiktir!

Buna karşılık “bazen olabilecek böylesi görüş ayrılıklarını” sürdürmeden Berlin’e kadar taşınan sorun “basite irca edilmemeliydi!”

FAKAT! Bir daha yazayım. 1974’den beridir “vardı” dediğimiz fakat son zamanlarda sürekli üfürüldükçe alevleri daha çok yalazlanan “Türkiye ve Türkiyeli” tartışmaları artık “onur kırıcı” ve kişilikleri de zedeleyici bir tatsız olaya  dönüştü..

Şöyle ki Türkiye’nin “KKTC’den açık seçik çekip gitmesini” isteyenler, bu konuda yayınlar yapanlar zaten öteden beri vardı..  Fakat bu kesimler ve tabi provakatörler hiç tepedeki  “yöneticiler” olmadılardı!

Mesela KKTC-TC ilişkilerini,   “biz kimseden icazet almayız, bizi Ankara yönetemez, biz kendi siyasi irademizin sahibiyiz” gibilerinden gereksiz söylemlerle ekşitip germedilerdi! Dahası   gitgide yaygınlaştırılan  anti propagandalarla da  Türkiye karşıtı bir siyasi başkaldırı ortamı yaratmaya çalışmadılardı!

HER ne kadar Türkiye karşısında “öküzün boynuzundaki sinek kadar hafif kalsak da “Rum’un, Yunanistan’ın, AB’nin ve öteki ülkelerin siyaset  arenalarında tepe tepe kullanacağı   “kozlara” neden olduğumuzu görmemiz gerekir..

KALDI ki Kıbrıs Türk halkının Güney’deki Rum karşısında en büyük silahı ile şansı, “self determinasyon hakkının olmasıdır..” Bir gün “müzakereler rezilliği” karşısında “yeter”  dediğimiz o kaçınılmaz sonda, self determinasyon hakkımızı “Türkiye’ye  bağlanmak” için kullanmak zorunda kaldığımızda olmaya ki Ankara’nın olumsuz tepkisi ile karşılaşırız!

Yoksa diyorum asıl amaç bu mu? Hani şu “Türkiyesiz Kıbrıs olayı!” Sakın ha! Bir parmağınızı ısırırken onu birden sızlar!

*****

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ VE…      

Sn. Akıncı geçen gün Mağusa’daydı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyası için Mağusa Terminalinin “Mustafa Kemal Atatürk Bulvarına bakan öndeki dükkânlarından birini “Kampanyası” için “Alpay’dan, nam’ı diğer Kocareis’ten  kiralamış!

Yani Sn. Akıncı resmen kolları sıvadı.. Yanı sıra UBP’den Tatar,  DP’den Serdar Denktaş, CTP’den Tufan Erhürman, HP’den Kudret Özersay   da adları geçen adaylar.

(Sibel Siber’i de saymalı ve sormalı “Niçin olmasın? Sonra eklemeli: “Ne güzel olurdu ilk kadın Cumhurbaşkanı.. Dünya siyasi çevrelerinde sadece demokratik hakların değil, Kadın haklarının da tartışıldığı şu dönemde başta Türkiye olmak üzere lehimize yönelik müthiş bir “reyting” olurdu..)

ANCAK gene geldik “Cumhurbaşkanının yetkileriyle, Anayasada olmamasına karşın cumhurbaşkanı seçilen her “adayın”  otomatik olarak kendini Kıbrıs siyasi sorununun tek yetkili ve sorumlu “müzakerecisi” konumunda bulmasına!”

Kİ hemen hatırlatayım: Rahmetlik Denktaş’tan beridir süregelen bu teamül bakın hangi olumsuzlukları yarattı:

Seçilen her  Cumhurbaşkanı  ayrı gayrı  bir siyasi parti mensubu olduğundan masada da “partisinin dolayısıyla kendi siyasi tutum ve anlayışının savunucusu oldu, oldular!.

Örneğin Talat Sol misyonuyla, Eroğlu Sağ görüşüyle sürdüydü müzakereleri. Sn. Akıncı zaten ve elan devamdadır,  politikasını izliyoruz. Ki Hükümetin Dışişleri Bakanı ile ayrı gayrılığa düşerken,  Başbakanı ile de uğraşmak zorundadır!

ÇOK önemli ve “hayati” dediğimiz) siyasi sorunun çözümüne ilişkin bu yetki ve sorumluluk parçalanmalarının her halde faydalarını söylemek mümkün değildir! Nitekim Sn. Akıncı sadece Anastasiadis’le uğraşmak zorunda kalmıyor.. Mevcut hükümet ve karşıt siyasi partilerle hatta Ankara ile de zıtlaşıyor.

Bu anomalilerin var mı Kıbrıs Türk halkına bir faydası?

Ve maalesef Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yine bu zıtlıklar, anomalilerle gidiyoruz.

Yani kim seçilirse seçilsin siyasi çözüme yönelik görüşünü “milletin siyasi iradesine” uygunluğunca değil, kendi kafasına göre savunacaktır! Çünkü bir ulusal bütünsellik oluşturulmamıştır. Her kafadan bir ses çıkmasını da demokrasinin olağanlığı olarak lanse ediyorlar ki  “sevsinler” diyorum!

Son sözümüz şu: “Bari bir Ulusal Konsey de biz oluşturabilseydik!..

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar