Barışçı istikrar… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Barışçı istikrar…

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Anayasamızın 102. Maddesinde Cumhurbaşkanımızın “yetki ve görevleri” belirtilmiştir.

“Devletin ve toplumun birlik ve bütünselliğini sağlamaktan Kamu işlerinin düzenli sürdürülmesine, Silahlı Kuvvetlerin başkomutanlığına kadar yetkili ve sorumludur…”


Fakat Rum Anayasasında olduğu gibi açık ve net Kıbrıs siyasi sorununun tek müzakerecisi yada karar mercii olduğuna ilişkin bir madde yoktur…

Buna karşın rahmetlik Denktaş’tan beridir bir “ulusal teamüldür…” Toplumca ve gelip giden siyasi iktidarlarca kabul görmüşlüğünde Cumhurbaşkanlarımız, Rum Cumhurbaşkanları ile siyasi mütekabiliyet esasında ve eşit salahiyetlerle görüşürler.

Bu teamül o kadar köklü hale geldi ki seçimle Cumhurbaşkanı olan her “politikacı” siyasi partisinden azade olur ama çözüm konusunda Rum Cumhurbaşkanı ile “tek yetkili ve sorumlu makam” olarak görüşür.

Sn. Akıncı’nın bugünkü siyasi konumu da budur. ANCAK önceleri UBP Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ile başlayan “siyasi soruna yönelik yetki paylaşım ve dağılımı tartışmaları” Erhürman Yönetiminde durulsa da şimdilerdeki UB-HP’i Koalisyon Hükümetinde, bu kez Dışişleri Bakanı Kudret Özersay ve Başbakan Tatar’la yeniden depreşti…

Şöyle ki Sn. Akıncı’yı işaretleyerek, “siyasi sorunun müzakeresiyle çözümüne ilişkin çalışmalarda Hükümet olarak biz de etkinliğince yetkili ve sorumluyuz” hatırlatmasını yaparak…

NİTEKİM artık Başbakan ve Başbakan yardımcısıyla Dışişleri Bakanı çok daha sık Kıbrıs sorunuyla ilgili açıklamalarda bulunuyor, Rum ve Yunanistan tarafına anında cevaplar veriyorlar… Yani Cumhurbaşkanının yetki ve sorumluluk alanı gibi kabul gören “siyasi sorunla” ilgili etkin ve aktif politika yürütüyorlar… Örneğin Maraş’ın açılması gibi çok radikal karar alırken, Maraş’ın daha fazla kapalı kalmaması gerektiğini beyan ediyorlar.

TABİ ki eğer “devletsek” tüm organlarımızla ve Anayasal vecibelerde “siyasi iktidarlar” irade sahibi olacaklar da Sn. Akıncı’yı bir “Muhalif” makam olarak baypas ederek değil!

Geçmişte ayni “düşünceyi” Tahsin Ertuğruloğlu için  Sn. Akıncı’ya yöneltmiş, siyasi sorunla ilgili “iktidarı dışlayıcı tutumların” yararlı olmayacağını vurgulamıştım.

…Sonuçta yine “Ulusal Konsensüs” diyorum. “toplumsal barış ve istikrar önce Devletin “tepesinde” oluşur halk katlarına oradan akıtılır…

“Çözümsüz de olsak “siyasi istikrar ve anlayış birlikteliğine” çok ihtiyacımız vardır”

**********

TC İLE ENTEGRASYONA GİDİLMELİ…

Hiç üslubum değil ama AB’nin Kıbrıs siyasi sorununa yönelik Rum-Yunan yanlısı tutumu tam bir terbiyesizliktir!

Hatta insanlık dışı  bir tutumdur! Ki yıllardır Türk halkını “ekonomik ambargosu” altında tutarak Rum Yönetimine baş eğmesi için zorlamaktadır!

Şimdilerde AB bu açık seçik Rum kayırıcılığına bir de Doğu Akdeniz’deki “enerjiyi” katmıştır.

Oysa barışçı çözüm adına olması gereken neydi? Doğu Akdeniz’deki enerjiyi Kıbrıs’taki iki toplumun yararlanacağı bir sistem içine alırken, Türkiye’yi de “çalışmalara” en yakın ve en güçlü ülke olarak katıp bölgede “yeni bir barış ve güvenlikli alan oluşturmaktı!”

FAKAT Avrupa, Rum-Yunan kayırmacılığı politikasında  bölgeyi “çatışmacı ve düşmanlıkların” egemen olduğu bir konuma sokuyor!

Nitekim Geçmiş günlerde Yunan Başbakanı Miçotakis ile Anastasiadis “Eurasia” adlı bir projeye imza atarak AB’nin elektriğine enterkonekte sistemle dahil olacak yeni bir adım attı…

YANİ Güney gitgide Türk tarafıyla ipleri tümden kopartacak bir politikada, Kuzey’den uzaklaşıyor!

Dolayısıyla (planlı veya plansız) hem siyasi hem de ekonomik yönden Türk tarafında büyük bir “boşluk” oluşturuyor.

Hiç kuşkusu olmasın ama: KKTC’nin güvenliği ve ekonomik çıkarları nedeniyle bu “boşluğa” Türkiye oturacaktır… Ancak bunun sorumlusu bir kez daha Türkiye’ye posta koymaya çalışan AB olacaktır!

BAŞKA ne olacaktır? Kıbrıs Türk halkı zorunlu olarak Türkiye ile entegrasyona gidecektir

İlk aklımıza gelen de Rum’un AB’den elektrik akımı almasına karşılık, bizim de Türkiye’den elektrik akımı sağlamamızdır.

(Ki yeri geldi hatırlatayım. Eğer TC’den su akmasaydı bu sıcaklarda ne hallere düşecektik hele bir düşünelim!)

…ASLINDA dilimin altında ıslanmadan çıkarmam gereken bakla şudur: KKTC’i yeniden restore etmemiz, planlı şekilde yeniden imar iskâna açarken hızla yatırımları çoğaltmamız gerekmektedir.

Fakat çok açık seçik görüyoruz. Türkiyesiz bu yatırım ve atılımlar olamadı bundan sonra da olacaklarını sanmıyorum! Öyleyse ayni zamanda Rum tarafının ikili ilişkilerde yarattığı “boşlukları” da dikkate alarak  “TC-KKTC entegrasyonu” devreye sokulmalıdır. O zaman Rum tarafı görsün bakalım “kim güçlü ve büyüktür…”

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (DÖVMEK!)

İleride yazacağım ama kısaca anlatayım. Yıllar önce Mağusa Polis Komutanını ziyaret edip sordumdu: “İşitiyorum ki bazı tutukluları dövüyor muşsunuz, doğru mu?”

Büyük bir samimiyetle “Eşref bey dediydi. Sarhoş ya da esrar çekmiş… Her tarafı darmadağın etmiş, polise getiriyoruz sövüyor, saldırıyor, vuruyor… Eee biz de insanız, dayanamayıp dövüyoruz işte!”

Yani ne? Bu insanlar şuursuzdur! Ben öylesi dayak yiyenleri dinledim. Şuurları alkol ve esrardan o kadar uçtuydu ki dayak yediklerini hatırlamıyorlar sadece ayıldıklarında bazı sıyrıklardan anlıyorlardı!

Yani sarhoşu esrarkeşi dövmek sadece döveni yorar!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar