Anlam veremediklerimiz - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Anlam veremediklerimiz

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Bir siyasi sorunu “çözme” iddiasında masaya taşır da kırk yıl çözümsüz bırakırsanız sonunda tuluata dönüşür.

Tabi “ayağa kalkması gereken suçlu” Türk tarafı değildir.. Kırk yılı aşkın süredir “kendine uygun çözümü gerçekleştirmek için önüne konan tüm çözüm planlarına “hayır” diyen Rum tarafıdır.


Fakat bu gerçek Türk tarafının faydasına yansımıyor! Yansımış olsaydı Annan planına “evet” dediğimizin ödülü ambargolarla tanınmamışlık olmazdı…

YANİ bu adada komşumuzla eşit şartlarda değiliz. Olmadığımız için de müzakere masasına her zaman Kuzey’i işgal ederken, Rum tarafını mağdur eden suçlu olarak oturuyoruz.

Bu kadar açık ara siyasi dengesizlik ve insafsızlık içinde çözüm aramak ebese iştigal olmaktan öte gitmiyor..

BUNLARI bir kez daha neden düşündüm?

Çünkü Anastasiadis bir kez daha “hiçbir zaman iki devletli çözümden söz etmediğini ancak müzakerelerdeki tıkanıklığı gidermek için “desentralizasyon” gibi “merkezi hükümetin bazı yetkilerini Türk toplumuna devredebileceğini” söyledi…

(Anti parantez şunu da söyleyim: İngilizce yada Rumca’dan Türkçe’ye tercümelerin siyasi espri ve deyimlerinin ne kadar doğru yansıtıldığını, çoğu zaman tek kelimenin bile değişik anlamları olabileceğini bu işin uzmanlarından da işitmişliğim var. Bu nedenle Rum tarafından tercüme haber yorumlarımızda hataya düşebiliriz.)

Buna karşın Anastasiadis’in “ben iki ayrı devletten söz etmedim” derken Türk tarafına “toplum” dediği gerçek!

VE hatırıma geliyor: Bizatihi müzakerelerin çerçevesini oluşturan başlık “tek federal devlet, tek yurttaşlık, tek uluslar arası temsiliyeti” içeren bir çözümü vurguluyor.

Ancak bu “tek”li federasyona getirilen eklemeyle de “birleşik Kıbrıs” kulpu takılıyor!

O zaman bizim “iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı Türkiye’nin etkin garantisini” içeren çözüm önerimiz de kadük duruma düşüyor! Ki bu sloganımızın bugüne kadar Rum tarafına yansıtılmaması bir yana; Crans Montana’da hiç lafı edilmedi!

ÖTE yandan olayın bir de bizim sık sık “iki kurucu devlet” ifademize oturan bir “federal çözüm” beklentimiz vardır…

Yani eskiden “sarahat” dediğimiz “siyasi açıklık” yok ve bunun “çözüm arayışlarını” ne kadar olumsuz etkilediğini  de doğrusu bilemiyoruz!

**********

AMAN DİKKAT” DİYORUZ!

Nüfusumuz kadar nüfusunu barındırdığımız, artık büyük oranda yurttaşlarımız olan 1974 sonrasında Kuzey’e kaydırılan TC kökenli insanlarımızla aramızda “köken ve aidiyet ” sorunu olmaması gerekir.

Ne var ki kırk dört yıllık zaman dilimi bunun için yeterli değilmiş ki KKTC’de halâ “Kıbrıslı-TC’li” ifadelerinde vurgulanan “ayrı gayrılık” devam ediyor!

NEDENİNİ de anlamak mümkün değil. Çünkü ne biz “Şah’ız ne onlar Şahmaran”dır! Ayni makastan çıkmış Türkleriz işte.. Üstelik bayağı da yerleşik düzende işgücü potansiyelimiz olmuşlar.. Hatta önceleri onlar “Kıbrıslılar” yanında çalışırlardı, şimdi Kıbrıslılar da onların yanında başladılar çalışmaya.

GÜNÜN “son” konusu bu değil ama. CTP Meclis Üyesi bir bayanın evindeki kitaplığında PKK’a ait kitaplar hatta bir bayrak bulunmuş..

Şimdi Bayan Gargınsu “kimdir” sorusuna bile cevap vermek gereğini duymadan bu olayın şeklinden dolayı, “her halde TC kökenlidir” demez miyiz? Peki neden bu kadar emin olabiliyoruz? ÇÜNKÜ bizim burada “Kıbrıslılar” olarak Rum ile Akel ile Elam’la, içimizdeki din simsarları yobazlarla alıp vereceğimiz vardır ama, PKK yada FETÖ gibi terör örgütleriyle işimiz yoktur!

TC-Kıbrıslı “farkındalığıyla” özelliği olması gereken bu belirginliği delip “tehlike” haline getirecek tek olaysa  TC’deki bu tip illegal siyasi akımların KKTC’ye de kaydırılmasıdır!

Ki aramızda artık hatırı sayılır oranda “Kürtçe konuşan insanlar” da vardır.. Kimileri işçidirler. Çoğu zaman onları kendi aralarında Kürtçe konuşurlarken işitebiliyoruz..

VE dikkat diyoruz:  Başta inşaat sektörüne işçiler olmak üzere Üniversitelerimiz öğrencileriyle KKTC’ye dış ülkelerden sürekli insanlar akmaktadır. Gitgide “kozmopolit” bir ülke durumuna geliyoruz. Kore’den Vietnam’dan bile işçiler gelmekte. Ki Afrika’nın bir yarısı da üniversitelerimizde..

AÇIKÇA yazayım. Biz ne bu münazaalı ve defolu yükü kaldırabiliriz ne de denetleyebiliriz! Zaten memleketin halleri ortada! Uyuşturucu, fuhuş, kaçak işçi ve denetimsizlik sonucu yığınla sorunlar aldı başını gidiyor..

Ve aman dikkat diyoruz olmaya ki boynumuz bu sorunların altında kala!

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (İSTEMEZÜK!)

Partisi DP’ye yar olamayan, buna karşın Dörtlü Koalisyonun sürdürülmesinde büyük oranda katkısı olan, artık “duayen” politikacılar sınıfına duhul eylemiş Serdar Denktaş ne dedi? Yok, “sizi ben bile kurtaramam” demedi!

Ya ne dedi? “Sn. Erdoğan’a sorun!”

İŞTE o büyük gerçek! Ki Meclis’te vakta ki Maliye Bakanı Serdar Denktaş’a “mali protokol imzalanmadı bu nedenle para akışı durdu” diye çatarlarken “neden” diye sordular da cevapladı: “Sn. Erdoğan’a sorun!”

Nitekim hadi sorun da söylesin: “Su akıtırık al git dersiniz…” Kablo ile elektrik nakledeceyik gidip Rumla elektrik bağlantısı kurarsınız! Ne askerimizi istersiniz ne paramızı! İkili protokolleri imzalar ama bize uygun değildir diye uygulamazsınız! Şimdi ise ve artık “protokol” da istemezsiniz!”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar