Açıklık kazanmaya başlayan çözüm planı… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Mayıs 1, 2024
Köşe Yazarları

Açıklık kazanmaya başlayan çözüm planı…

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Önce bir serzenişte bulunayım: KKTC’de  14 üniversite vardır ama üç beş  öğretim görevlisi dışında memleketin güncel sorunlarıyla ilgili,  tabi ki bilimselliği araştırmayı öne çıkartacak yayınlar yapmıyorlar! Kıbrıs siyasi sorunu da bu cümlemin içindedir. Siyasi ve hukuk açısından iki halkın “birleşik federal  Kıbrıs”ı oluştururken nasıl bir çözümle anayasaya sahip olunması gerektiğini bugüne kadar belki gözümden kaçmıştır ama üniversiteler çevrelerinden bilimsel kaynaklı değerlendirmeleriyle göremedim!..

En nihayet Sn. Akıncı kendi ekibi ve ketumiyeti ile bir yıldır devam eden    müzakerelerde varılan uzlaşılarla anlaşmazlıkları içeren bir taslağı önümüze koyabildi. Nitekim geçen gün Havadis Gazetesi, Sn. Akıncı’nın Meclis Başkanı Sibel Siber ‘e gönderdiği bu mektubu yayımladıydı.


Okurken anlamakta büyük sıkıntı çektim. Hem “hukuki”  hem de “siyasi”  yönden. Çünkü her iki konu da öncelikle uzmanlar tarafından yorumlanması gereken çetrefil maddeleri içermektedir.  Bu nedenle diyoruz üniversitelerimizdeki ilgili öğretim görevlilerinin, hukukçularımızın görüşlerini ortaya koymaları gerekir.

MESELA: Çözüm metninin daha başında “oluşturulacak yeni düzenin iki toplumlu ve iki bölgeli bir federasyon olacağı, iki toplumun siyasi eşitliğine saygı duyulacağı…” Vurgulanıyor ama sonrası maddelere geçildikçe şuna benzer anlatımlarla karşılaşılıyor. Mesela deniyor ki siyasi eşitlik konusunda “evet federal bir yapıda siyasi eşitlik, tüm federal kurumlarda sayısal eşitlik anlamına gelmiyor! Ancak federal hükümetin tüm kurum ve kararlarında her iki toplumunun da etkin katılımı aranacaktır…”

 Akla gelen şu oluyor: “Siyasi eşitlik” değil, azınlık çoğunluk esas alınıyor, azınlık hakları da tabi ki  yasalarla güvenceye alınıyor ama  mesela Kuvvetler Ayrılığı söz konusu olduğunda Başkan ve Başkan yardımcısının federal parlamentonun alacağı bir kararı tekrardan değerlendirmek üzere geri gönderme veya yüksek mahkemeye gönderme yetkisi bulunacak…”

Gözümün önüne getiriyorum, Türk ve Rum tarafları birbirlerine madik atmak için  “icraat yapmaktan çok mahkemelerde koşturacaklar!”

Lafı siyasi eşitlikten  açmışken bir başka örnekle devam edeyim. “Kıbrıs Rum Kurucu Devletinden gelecek olan nüfusla ilgili düzenlemelerde yasal ikametgâhını daimi olarak Güney’den Kuzey ‘e taşımayı kabul edip Güney’deki ilgili tüm haklarından vazgeçecek kişilere Rumlara) her şehir kasaba ve köyde yüzde 20’den fazla olmaması  kaydıyla yasal ikamet izni verilmesi sağlanacak, ayrıca iç vatandaşlığına kabulü kriterlerle düzenlenerek sarih nüfus çoğunluğunun Kıbrıslı Türkler’de kalması planlanacaktır…

Her halde bu madde araya sıkıştırılırken şöyle düşünülmüştür. Bu Durumda Türk Kurucu devletin idaresinde hiçbir Rum ikamet etmek ve vatandaşlığına geçmek istemeyeceğinden zaten Kuzey’e dönmeyecektir!”                                                        Ya dönerse! Veya çözüm olduktan sonra Kuzey’e gelmek için siyasi ve hukuki baskılar söz konusu olursa!                                                       (Tabi ki her bir maddeyi Köşemizin sınırları içinde yorumlamak mümkün değil.. Bu anlaşma metni olsa olsa bundan sonrası değerlendirmelerimize referans olabilir.)

MÜLKİYET: AİHM’sinin Demopoulos kararı da dikkate alınmış, mülk sahibi Rum kadar mevcut kullanıcının hakları da gözetilmiş.. Mesela hak iddiasında  bulunacak kişilerin halen mülkün sahibi olması ve evi terk ettiği tarihte asgari bir yaşta bulunması gerekmektedir.. (“Örneğin” deniyor Papayianniand Fieros.)

Mülkiyette  “katogoriler” oluşturuldu.  Üzerinde uzlaşı sağlanan “dini mülklerle çözüm sonrasında askeri amaçlarla kullanılacak olan mülkler” 1. Kategoride yer aldı. Tahsis edilmeyen mülkler de bu kategori içine kondu… Sonrasında  “birden fazla sahibi olan mülkler, esaslı inkişaf yapılmış mülkler, yıkılmış mülkler, yitirildiği dönemde sahibi tüzel kişi olan mülkler…

Mülkler sorunu  bu minval devam ediyor da “çözüm oldukta kimselerin içinden çıkamayacağı büyük karmaşaların yaşanacağı” ayan beyan belli!

Öte yandan Anayasaya, çapraz oylamaya hiç değinmiyorum. Anladığımca anlatmam gerekirse azınlıktaki Kuzey,  “birleşik Kıbrıs ahkâmlarında Güney’in bir  alt kümesi olacak!”  Yok ille de “çok iyi olacak” deniyorsa çözüm olmadan bunu anlamak mümkün değil, göreceğiz!


      

DAYANILMAZ PAHALILIK VE YAŞANAN DARLIK!

Artık gazete sayfalarında çevre kirliliği, trafik sorunu, sağlık servislerindeki yaprak dökümü, uyuşturucu olayları, döviz vurgunu yanı sıra kaçınılmaz beklentide nihayet “hayat pahalılığı ile geçim darlığı” da yer almaya başladı! Tutun ki toplumsal travma açısından en kötüsü de bu olmalı! Ki insanlar devletle birlikte yoksullaşıyorlar!

Ancak devletin bir çaresi var: “Dolaylı vergilere asılıyor, zam üzerine zam bastırıyor, dar gelirlileri beterince darlığa iterken, bütçe açığını kapatmaya çalışıyor!

Vatandaşın böyle bir şansı yok! OImadığı için de “alacak verecek” davalarından  mahkemelere düşüyor! Alış gücü azalıyor, zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamıyor!

Tabi ki bu sorun sürdürülebilir değil! Ateş düştüğü yeri yakar, çoğu sessiz yurttaş “şikâyet etmeyi zül saydığından bu sıkışık günlerin geçeceğini umut etmekten öte tepki gösteremiyor!” Ancak nereye kadar? Mesela   hükümet döviz konusunda tırnaklık tedbir almadı! Oysa yaşanan gerçektir. Döviz bazı sektörlerle insanları vururken, bazılarına da “şans” getirmektedir ve her halde bankalar bu kategorinin içinde olmalıdır!

Kısaca döviz konusunda bazı tedbirleri alabilmek suskun kalmaktan çok daha evladır yoksa bu gidişin sonu hükümeti erken seçime kadar götürecektir!

 


KISACA TAKILDIĞIM:  (EKİLEN FİDANLARI KURUTMAMAK.)                           

             Balalan köyüne 3 bin çam ve selvi fidanı dikildiğinin haberini okuduğumda üzüldüm! Hem o fidanların yetiştirilmesine harcanan para ile emek hem de zavallıların belki de yarısından fazlasının  yaz aylarında kuruyacakları yönünden!

Gördüğümüz bildiğimiz gerçektir. Ekiyorlar ama yeterince sulama ve bakım yapmıyorlar! Bir diğer konu ise şudur. Mesela Vakti zamanında Ferdi Soyer Mesarya’da olmaz denilen selvi  ve çamlardan oluşan korulukları oluşturmayı başardıydı. Nedeni de fidanları yakıcı güneşten korumak için bir uzman tavsiyesi ile aralarına agagia dediğimiz altıntop ağaçlarının ekilmesiydi. Hızla büyüyüp gölge yapan bu ağaçlar arasındaki fidanlar kuruma riskini büyük oranda atlatıyorlar.. Yazmış olayım  dedim..

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar