Eğer küçük çocuğa oynasın diye tabanca verirseniz yaşanacak olası felaketleri de kabullenmek zorundasınız!
Kıbrıs Rum yönetimi AB’nin o küçük fakat gelişmemiş kafalı çocuklarından biridir! Kendisi gibi öteki ufarak “sülüklerle” birlikte AB’e hiçbir yönden tırnaklık katkısı yoktur, AB’nin nimetlerini sömürmekten başka!
Dar’ı ömründe AB çatısı altına gireli beridir adını “halluma” ile tescil ettirmekten öte özelliği olmayan bu Rum yönetiminin, oynasın diye eline tutuşturulan tabancası ne zaman patlasa ya Türkiye’nin AB üyeliğini vurmakta yada Kıbrıs Türk halkının haklarını!
İŞTE bu “küçük” fakat “oyunlarıyla alavere dalavereleri büyük Rum yönetiminin başından beridir sürdürdüğü atraksiyonlarından biri de “önüne geleni vatandaş yazmasıydı!”
NE var ki AB komisyonunun takipçisi ve şikâyetçisi olduğu bu “altın vatandaşlık” verme olayı nihayet bir yerlerden patlayıverince ortaya şu rezillik döküldü, haberi birlikte okuyalım:
“AB Komisyonu yayınlayacağı rapora göre (dün yayınlaması bekleniyordu) 28 AB üyesi ülke içinde sadece Güney Kıbrıs Bulgaristan ve Malta’nın, her hangi bir şart olmadan 1-2 milyon euro yatırım karşılığında otomatik vatandaşlık verdiğini.. Bu üç üye ülkenin “yatırımcıların” şahsen başvurmalarına bile gerek duymadan avukatları aracılığıyla satış yaptıklarını.. Hatta daimi ikamet izni de verdiklerini.. Bugüne kadar GKRY’nin bu satışlardan 5 milyar euro gelir ettiğini” açıklayacak..
Peki sorun ne? Sorun şu: “Altın Pasaportla” vatandaşlık verilen bu kişiler AB ülkelerine serbestçe kara para sokmaktadırlar!
HA! Bir de diyorlar ki küçük oluşuna karşın Rum yönetimin ekonomisi çok iyidir, kişi başına düşen milli geliri de dudak uçuklatıcıdır!
İşte hikmeti budur ama! Ki dilimin ucuna kadar geliyor hadi yazmayım diyorum, bir gelir kapıları daha vardır ki onu da Ayanapa’dan sağlıyorlar!
Tabi AB utanmalıdır! Türk tarafını ambargolar altında ezerken kayırıp eline oyuncak tabanca gibi AB üyeliği tutuşturduğu Güney Rum Yönetimi, bizatihi tespit ettiği gibi illegal işlerin üyesidir!. Kına yakabilir! **********
KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE?
Eğer KKTC deki kamu görevlilerin aldığı maaşı TC’deki kamu görevlileri alsalardı bugün Türkiye sayelerinde “sıcak paraya” doyardı…
Oysa KKTC’de 13. Maaşlara, karı koca çalışanlarına, HP zamlarına karşın… “Kamu görevlilerini hâlâ sıkboğaz eden “sabit ücretliler sendromu” aşılmış değildir!
Hem de piyasanın her ayın başında, bayramlarda, yeni yıl başlangıçlarında çarşı pazara akacağını büyük bir umutla bekledikleri Kamu Görevlileri maaşları gerçeğine karşın!..
ÇOK kısaca devletin her ay kamu görevlilerine akıttığı maaşlara karşılık bu milyonlarca liranın “piyasadaki sirkülasyonu” konusunda bilgimiz yoktur!
Çok cahilce bir ifadeyle yazayım. Bu sıcak parayı kim kazancına katarken, kim kaybediyor? Ve devlete kaçta kaçı dönüyor? Tabi şunu da ekleyim.
Piyasada tedavülde dolaşan parayı merak ederken gözlerimiz gayri ihtiyari trafikteki “lüks arabalara” kayıyor! Dolayısıyla sürücülerine!”
Nitekim o lüks arabaları gördükçe hasetten salyalarımız akarken ne diyoruz? “Vay guzzum vay! Nereden buldu be?”
OYSA yine biliyoruz ki çoğunun taksitleri ödenememiş, mahkemelik… Bu nedenle kredi kartları tıkanmış, mazbata mağdurları artmakta! Ki 2018’in son ayında “kamu borcu 28 milyar liraya yükseldiydi! Yani lüks arabalar “KKTC’nin varlık ölçüsü değildir! Aynen satın alınan apartman daireleri gibi..”
BAŞKA: İşte sorun: Devletin her ay çarşı pazara akıttığı taze paraya karşın (ki 2018’in Aralık ayında 41 bin kişiye maaş ödemesi yapan KKTC’nin kasasından her ay rutininde 259 milyon TL. çıkmaktadır açıklaması yapıldıydı) bu ülkede “üretim ve tüketim dengesizliklerinden kaynaklı” müthiş bir pahalılık vardır! Ki hâlâ sırrını çözemedim: Şöyle ki pahalılık mı fırsatçılığı meşru hale sokmakta, yoksa “fırsatçılık” mı pahalılığı azdırmakta!
Buna kimin eli kimin cebinde belli değil desek de KKTC’de bir “kazanan bir de kaybeden zümre vardır, ötesi yoktur!
Pekala “balansı” nasıl sağlayacağız? Aşağıda eski Meclis Başkanı ve Kurucu Hükümet’e Başbakanlık yapmış deneyimli politikacımız Sibel Siber’in son açıklamalarını, istikrarı sağlamak konusunda “makbulat” kabul ederek yorumluyorum.
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (SİBEL SİBER’İN HATIRLATTIKLARI.)
Geçen gün ajandama “Sibel Siber yine tekrar etti” diye düştümdü notumu ötesini ötesini yazmadımdı çünkü o “tekrarı” biliyordum.
Nitekim Siber bir kez daha diyordu ki “bu memlekette maalesef denetim yoktur!” Ve ekliyordu.
“Devletin üç bacağı vardır: “Yasa yapar. Yaptığı yasayı uygulamaya koyar. Uygulamaya sokulan yasayı denetler..”
Siber şunu da hatırlatıyor. “Yasa yaparken popülizm değil, anayasa gözetilir.”
Nitekim Meclis başkanı olduğu dönemlerde “anayasaya uygun yasa yapılması için uzmanlardan oluşan bir “hukuk komisyonu” kurulması önerisini getirmiş… Hâlâ gerçekleşecek!..
Sibel Siber’in Kurucu Devletin Başbakanı ve Meclis Başkanı olarak yukarıya aldığım açıklama ve serzenişlerine katacağım tek harf yoktur.. Buna karşın diyeceğim, önerileri ciddiye almamız gerektiğidir. Yoksa göreve hangi iktidar gelirse gelsin başarısızlıktan hiç kurtulmayacaktır. Sonucunda KKTC’ye yansıması ise “zaten bizatihi yaşadığımız istikrarsız, huzursuz, kaotik ve gitgide türlü çeşitli illegal (pisliklerle) sarmalanmış günlük yaşantılarımızı zehir zıkkım yapan “olaylar sorunlardır!”