Yök denklik vermeyi reddediyor... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 30, 2024
Köşe Yazarları

Yök denklik vermeyi reddediyor…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Dün benim yazımla, Havadis’te eğitim üzerine yazılar yazan arkadaşımız Kemal Batman’ın yazısı, birbirini tamamlıyordu.

Ben devletin koyduğu kurallara uymayan üniversiteleri eleştirmiştim. Aslında hepimizin bildiğini Başbakan Tufan Erhürman’ın ağzından duyduğumuz için ayrı bir önem vermiş, çare mekanizmasının, çaresiz hallerini yazmıştım.


Kemal Batman ise, bundan birkaç gün önce Abbas Güçlü’nün köşesinde yazdığı bir alıntıyı, önümüze utanç vesilesi olarak koymuştu.

Abbas Güçlü, YÖK’ün on binlerce diplomaya denklik vermediği konusuna değinmiş. Tabii bunların arasında KKTC’deki bazı bölümlerden mezun olanlar da var.  Meğer diplomayı alıp gelenlere YÖK bir sınav yaptığında, çoğu o sınavdan kalıyormuş.

Sorunun özünde malum sebep var, devam mecburiyetinin olmaması.

Hani geçenlerde KKTC’de bir üniversitenin devam mecburiyeti koyması üzerine gelen şikayetleri yazmıştık. Öğrenciler “Şimdi KKTC’de ikamet etmek zorunda mı kalacağız? Biz sınavdan sınava gidiyorduk” diye şikayet ediyorlardı. Rezalet bu kadar açıktı yani.

İşte bu diplomaların çoğu, YÖK’ten denklik alamıyormuş.

Bir de örnek vermiş Abbas Güçlü, YÖK üniversitenin olduğu ülkedeki kalış süresine bakıyormuş. Ve, KKTC’de de 28 gün kalan öğrencinin diplomasına denklik istenmiş. Okula sadece 28 gün gitmiş, özel eğitim alanında tezli yüksek lisan diploması almış… Resmen açık üniversite olmuşlar.

Aslında öğrencilerin bir suçu yok.

Üniversiteler, devletin koyduğu kuralları tanımıyor ve öğrenciye bu hakkı tanıyor.

Niye? Niye olacak parayı kapsın diye.

Sonra da övünürler “ekonomiye katkı” falan…

Yurt dışında oturana diploma vererek kazanç sağlayan kim olabilir? Ülke ekonomisi bundan ne menfaat elde der? Sadece adı kötüye çıkar, o kadar.

Ya devlet? Tabii ki o da müteselsil suçlu. Kendi koyduğu kuralın uygulanmasını sağlayamadığı için.

Üniversitelerin içinde bulunduğu durumu sürekli olarak, kendi ayağına kurşun sıkmak olarak niteleriz de kızarlar. Bu durum başka nasıl anlatılabilir ki?

28 gün okula gelene diploma vererek kalitenizle övünebilir misiniz?

Bundan sonra sıkı denetim, kurallara uyum gerçekleşmezse, yokuş aşağı gidiş hızlanacaktır.

 

HALK-MECLİS-UMUT-HAYAL KIRIKLIĞI…

Meclis toplandı…

Merak eder de bakar mısınız bilmem. Ben bazen, canımızı yakan sorunlara bir çare diye çıkar mı diye bakarım. Sadece hükümetten değil, muhalefetten de.

Pek öyle olmaz…

İşte dün konuşulanlar… Muhalefet ardı ardına elektrik zammını gündeme getirdi, Bakan çıktı aynı şeyleri tekrar etti.

Hala muallakta bir konu. Kim hangi tarifeye nasıl geçecek? Niye 98 kuruş olan tekli tarifeye geçme diye bir seçenek olmalı? Maalesef kendileri de balıklama daldıkları bu kördüğümün içinden nasıl çıkacaklarını bilmez durumdalar. Hem zam yaptılar, hem zammı tanıtmak için dünya kadar para harcıyorlar, hem de ne dedikleri anlaşılmıyor.

Konuşulan diğer konulardan biri de döviz konusuydu. Ekonomi Bakanı Özdil Nami, yanıt olarak bir çeşit para birliğine geçişten bahsetti ama, ne oluru vardı, ne de kimse ne olduğunu anladı. Siz bu arada günde yüzde 5 fakirleşmeye devam edeceksiniz, olan bu.

Bir yarım saat de hayvan ilaçlarının prospektüslerinin yabancı dilde olması konusu ele alındı.

Meclis kapandı. Kısacası, Meclis’te bizim sıkıntılarımızın adı bile yoktu…

Biz de bekledik ki, krizin katmerlendiği bugünlerde, radikal önlemler gündeme gelsin ve tartışılsın.

Demek ki siyasiler ile vatandaşın gündemleri farklı…

 

 

 

YERİN KULAĞI VAR

VERCEK BİRŞEY KALMADI:

Rum tarafının daha fazla taviz verme çerçevesi bulunmadığını öne süren DİKO Başkanı Nikolas Papadopulos, Kıbrıs sorununa doğru ve işlevsel bir çözüm bulunabilmesi için, Türk tarafının “önemli tavizler” vermesi gerektiğini söyledi. Terbiyesizliğin daniskası. Buna bile verecek bir ortak yanıtımız yok mudur?

 

HADİ CANIM SEN DE:

Spor veya siyasi bir nedenle gelmiş olsa bir yere kadar anlardım, çünkü geçmişte örnekleri çok. Son olarak Japon bilim adamının DAÜ’de bilimsel bir toplantıya katılmak için Larnaka’yı kullanması, geri gönderilmesi için geçerli bir neden olarak görülmüş. Bu neyin kafasıdır analamak mümkün değil. Daha birkaç gün önce MTG- Salamina dostluk maçını “sadece bir maç değil, bir adım” olarak değerlendirenler buna ne diyecek merak ederim. Sonra da güven yaratıcı açılımlardan bahsederiz. Hadi canım sende…

 

DURUMUN OLAĞANÜSTÜ OLDUĞUNU KABUL ETMEK:

Gidilecek köyün minareleri göründü. Hatta erken göründü. Türkiye seçimlerinden sonra dövizi kimse tutamayacak. Ekonomik Protokol dersen, tek kişilik tango. O da ağızlarda, onun dışında somut bir şey yok. Bari bu defa olsun, her şey normalmiş gibi davranmak yerine, olağanüstü hal koşullarına göre davranış geliştirebilsek. Ona göre kararlar alabilsek. O bütçe açığı ikiye katlanmadan devlet gelirlerine çare bulsak falan. Hiç bu kadar ümitsiz olduğumu hatırlamıyorum…

 

BÜYÜK İTİRAF:

İnanamadım. Kıbrıs Postası Turizm Bakanı ile röportaj yapmış. Bakan diyor ki, “turistler en çok çevre kirliliğinden söz ediyor”. Aynı Bakan, aynı zamanda Çevrenin de bakanı değil mi? O zaman şöyle bir sonuç çıkıyor, “Ben görevlerimden birini başaramıyorum. Bu başarısızlığım, diğer görevlerimde de başarısızlığa neden oluyor”… Yani çifte başarısızlık. Çare? E, bırak kardeşim. Bak yapamadığını ne güzel itiraf ediyorsun…

 

ÖNCE İSTİKRAR:

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan, Telekomünikasyon Dairesi’nin özel sektörle işbirliğinde yeni bir modelle güçleneceğini, sendikanın aksine hiç bir çalışanın işini kaybetmeyeceğini, bilakis kadrolarının arttırılacağını söylüyor. Aslında bu proje çoktandır var. Hükümet programlarına girer ama uygulanmaz. Sonuca bağlanması için kararlılık gerekir, cesaret gerekir. Ama hepsinden önce, kamunun yararını öne alan, istikrarlı bir hükümet yönetimi gerektirir. Önce bunun güvenini vermek gerekir ki, projelere de güven duyabilelim…  Her gün gelen “çatlak” haberleriyle nereye kadar?

 

KAŞ YAPAYIM DERKEN:

Cep telefonlarının her iki tarafda da kullanımı için başlatılan girişmlerde son noktaya gelindi. Bu güzel haberle birlikte abonlerin bu konudaki endişesi henüz giderilmiş değil. Güneyde ve kuzeyde kullanılacak telefon konuşmaları, roming yüzünden astarı yüzünden pahalı olabilir. Operatörler kaş yapayım derken göz çıkarmazlar inşallah…

SIRA KİME GELECEK:

Telefon, elektrik konusunda özelleştirmeyi bir yere kadar anlayabiliyorum. Olur veya olmaz ama tartışılması gerekir. Ancak araç muayene istasyonlarının özelleştirlmesindeki amacı kimse bana anlatamaz. Buna neden gerek duyuldu, birilerine yeni bir rant kapısı mı sağlanmak isteniyor bilemiyorum. Bakanlar Kurlu’nun gerekçesi, aynı uygulamanın Türkiye’de de olması. Türkiye’de ne varsa burada da olacak demişlerdi, yavaş yavaş oluyor…

ZİRVEDEKİLER

Ahmet Okan: “Eşeklerimizin ünü inatçı olmalarından kaynaklanıyor. Ünleri sınırları aştı. Onlar kadar ünlümüz yok. Şarkıcımız, doktorumuz, mimarımız, akademisyenimiz, yazarımız, şairimiz, romancımız, siyasetçimiz onlar kadar ünlü değil. Öyle olsa, bizim hakkımızda konuşanlar eşekleri örnek göstermez. Hatta bizi izah edeceklerinde onların huyları ile karşılaştırıyorlar! Afrodit geri planda. Eşekler çoktan öne geçmiş. Kıbrıs sorununun bir türlü çözülmemesinin nedeni de işte budur! Afrodit kültürü terk edildi. Eşek kültürü baskın çıktı.İnatçı kültür”…

 DİPTEKİLER

KIB-Tek’ten Sonra, Telekomünikasyon: Bu da diğeri gibi çağ dışı hizmetler veriyor. Olması gereken bir yapıda değil. Dahası, telekomünikasyon hizmetleri on yıldan fazladır zaten özelleşmiş durumda. Ama yapıyı değiştirmeye kalkamazsınız. Daha iyi, daha verimli hale getiremezsiniz, sendikalar buna müsaade etmez. Şu anda gördüğüm kadarıyla, adı belli siyasi partileri dernekleri bir yana bırakın, statükonun baş koruyucuları sendikalar olarak görünüyor. Kalkınmanın önünde engel, halkın daha iyi hizmet almasının önünde engel, hayatın ucuzlamasının önünde engel…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar