Sarı öküz... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Sarı öküz…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Son günlerde ülkede yaşananlar hepimizin malumu. Yeni yıl arifesinde KTÖS’ün ajandası ile başlayan tırmanış, bir çoğumuzun kim olduğunu bile bilmediği Barbaros Şansal olayıyla tavan yaptı. Bir tarafta sonucuna göre, bizim için yeni yol haritlarının çizleceği bir Cenevre süreci, diğer tarafta incir çekirdeğini doldurmayacak konular üzerinde birbirini yemeye çalışan bir toplum…

Birileri bize ayar çekmeyi kendilerine vazife edinmiş anlaşılan. Adımıza karar vermeyi, hatta yaşam tarzımıza müdahale etmeyi kendilerine görev sayanlar var.


Son yaşananlardan yola çıkarak değerlendirmeye başlarsak eğer, Barbaros Şansal’ın sınır dışı edilme kararında etkili olan arkadaşların kimler olduğuna ve neye hizmet ettiklerine bakalım. İmzalardan bir tanesinin sahibi Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı ve bir partinin kurucuları arasında yer alıyor. Ama ne gariptir ki bu dernek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e alenen olmadık hakaretler yapılırken, resimleri, heykelleri tahrip edilirken ses çıkarmıyor, görmezden geliyor ama, bir kişinin sarfettiği sözler, ne hikmetse kanlarına dokunuyor ve linç edilmesi için adeta fetva veriyor…

Öte yandan şikayet mektubunda imzası bulunan gazeteciler, kendilerine yönelik basın camiasından yükselen tepkileri, “özgür düşüncelerine müdahale”olarak değerlendiriyor ve “herkes düşüncesini özgürce söyleyebilmeli, farklı düşünceye tahammül gösterilmiyor”diyerek konuyu saptırmaya çalışıyorlar. Bu arkadaşlara sormak lazım, bugüne kadar yazdığınız hangi yazınız için size tepki gösterildi. İstediğinizi yazıp söylemediniz mi? Kusura bakmayın ama bu gazetecilik değil, gammazlıktır. Mete Hatay’ın da dediği gibi, “muhbirden muhabir” olmaz…

Türkiye’de yayınlanan bir gazete geçenlerde Serdar Denktaş’ın, “Barbaros  Şansal’ın sınır dışı edilmesi yanlıştı” sözlerini manşetine taşıyarak eleştirirken, haberin altında rahmetli Denktaş’a ve Serdar Denktaş’a yapılan yorumları buradan yazmaya utanıyorum. Denktaş ismi Kıbrıs Türkü için önemlidir. Hatta onun fikirlerini yaşatmak için bir de dernek var. Peki o dernek nerede? Bu hakaretlere karşı söyleyecek hiç mi sözleri yoktu..? Bu nasıl bir Denktaş sevgisi…

Mevcut iktidarı da fırsat bilip, Eğitim Bakanlığının iznini almaya bile gerek duymadan, bilimsellikten uzak, çağ dışı, hurafe bilgilerle donatılmış kitaplar dağıtılıyor okullarımızda. Onlara göre bunları yapmak “demokratik hak ve özgürlük” ama, sizin hoşlarına gitmeyen bir söz veya hareketiniz “vatana ihanet ve Rumcu” damgası yemeniz için yeterli oluyor…

Yıllarca bu topraklar için mücadele etmiş, her türlü zulme karşı direnmiş Kıbrıs Türküne, hariçten milliyetçilik dersi vermeye çalışanlar ayrı konu. Oysa Kıbrıs Türkünün kimseden vatan sevgisi öğrenmeye ihtiyacı yoktur. Onlar daha Kıbrıs’ın nerede olduğunu öğrenmeden önce bizler, elde silah bu vatanı savunmak için mevzilerdeydik. Bu satırların yazarı olarak ben ve benim gibi yüzlercesi, daha lise sıralarında bu ülke için kan akıttık. Şimdi birkaç kendini bilmezin kalkıp da vatan, bayrak eddebiyatı yapasını asla kabul edemem. Bu ülkede çözüm ve çocuklarına daha güzel bir gelecek isteyen herkesi vatan haini diye ilan etmeleri, en hafif tabiriyle bu topluma karşı aymazlıktır… Ve tüm bunları yapanların arasında, Cenevre’de “bizden kimse yok” deyip, “Hataylılar, Çukurovalılar, Gaziantepliler” diye dernekler kuran sonra da “dışlanmaktan” söz eden bir partinin ya yöneticileri, ya da sempatizanlarının bulunması nasıl izah edilir… Ayrımcılığı yaratan kimdir acaba?

Esas üzüldüğüm, ülkede tüm bunlar yaşanırken hala seyirci kalmamızdır. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla gittiğimiz sürece, sonumuzun ne olacağı belli… Kıssadan hisse olarak bugünkü yazımı bir hikaye ile bitirmek istiyorum…

“Eski zamanların birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış. Ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazlarmış onları. Hemen her gün saldırırlarmış bu sürüye. Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları. Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı. ‘Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor’ demiş aslanlardan birisi.

‘Nereye gideriz’ diye düşünürlerken. ‘Bir dakika’ diye bir ses duymuşlar. Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan topal aslanmış söze atılan. ‘Hayır’ demiş, ‘Hiçbir yere gitmiyoruz.

Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi’. Topal aslan elinde beyaz bayrak gitmiş öküzlerin yanına ve

‘Saygıdeğer öküz efendiler’, diye başlamış lafa:

‘Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Evet size defalarca saldırdık, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki sarı öküz yüzünden. Verin onu bize, siz de kurtulun biz de barış içinde yaşayalım’! Boz öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş. Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife. Bir tek yaşlı benekli öküz ‘Olmaz’ demiş ama kimseye dinletememiş sözünü.

Zavallı sarı öküz teslim edilmiş aslanlara. Bütün sürünün selameti için bir öküz. Gerçekten de günlerce sürüye saldıran olmamış. Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki? Hele öküz etinin tadını aldıktan sonra. ‘Acıktık’ demişler. Topal aslan boz öküzün yanına giderek ‘Selam’ diye girmiş söze:

‘Gördünüz ya biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Ama büyük bir problemimiz var’!

‘Nedir’? demiş boz öküz…’Şu sizin uzun kuyruklu öküz’ demiş topal aslan ve devam etmiş:

‘Gelin verin onu bize bu mevzuyu burada kapatalım. Eskisi gibi barış ve huzur içinde iki taraf da hayatını sürdürsün’. Boz öküz yine istişare yapmış sürünün ulularıyla. Yine sadece benekli öküz olmuş karşı çıkan. Hepsi de ‘Verelim gitsin’ demişler. Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün aslanlar daha da güçlenmişler. Öküzlerse her geçen gün daha da zayıflamışlar. Aslanlar küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış. Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış. ‘Verin bize şu öküzü sonra karışmayız’ derlermiş sadece. Zavallı öküzlerin ‘Hayır’ diyebilecek güçleri kalmamış”….

 


YERİN KULAĞI VAR

ÖZERSAY DA REDDETMİŞTİ:

“İlhak” çığlıklarına karşı, Cumhurbaşkanı Akıncı ile Serdar Denktaş’ın duruş sergilediklerini yazmıştık. Haksızlık etmeyelim, Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, tavrını çok önceden, geçen Kasım ayında Türkiye’den birileri ilk ke dile getirdiğinde koymuş ve bakın ne demiş; “Benim için de, Partim için de, Kıbrıslı Türklerin mevcut Kıbrıs Rum devletine katılması mümkün değildir, bizim için seçenek değildir. Ayrıca, Türkiye’ye ilhak olmamız da bizim için seçenek değildir, bir çözüm değildir. Bunu kabul etmeyiz.” Biz kendi kendimizi yönetmek istiyoruz. Müzakerelerde siyasi eşitlik mücadelesi de bunun içindir. Sadece Kıbrıslı Rumlar tarafından değil, kimse tarafından yönetilmek istemiyoruz, açık ve net”…

 

CTP’NİN B PLANI VAR MI?:

Adada kalıcı bir anlaşma için çabalayan partilerin başında hiç kuşkusuz CTP gelir. Bugüne kadar da bunun örneklerini çok gördük. Ancak benim merak ettiğim, zirveden bir sonuç çıkmaması halinde nasıl bir yol izleyecekleridir. Neredeyse, yaşanan tüm sorunların kaynağını çözümsüzlüğe bağlayan CTP’nin, görüşmelerin kesilmesi halinde bir “B” planı var mı ve nedir acaba? Benimki de merak işte…

 

NEREDE ÇOKLUK:

Cenevre’deki zirvede KKTC yaklaşık 100 kişilik politikacı ve gazeteci grubuyla temsil ediliyor. Gazeteci arkadaşlar oradaki gelişmeleri ve havayı bize yansıtmak için oradalar ama, diğerlerinin bu kadar kalabalık gurupla orada olmalarını anlamak mümkün değil. Farklı görüşlere sahip siyasilerin masadan çıkacak bir karar üzerinde konsensus sağlamasını beklemek fazla iyimserlik olur. Hani bir laf var, “nerede çokluk, orada ….” diye. Bizim heyetin durumu inşallah buna benzemez…

 

NİYE TEPKİ GÖSTERMEDİLER:

Öğretmen sendikalarının, yöneticilerin ödeneksiz izinlerinin traşlanması kararına sert tepki vermesini beklerdim. Ama gördüğüm kadarıyla, onlar hedef saptırma, yansıtma yöntemini tercih etmişler. Özellikle Serdar Denktaş’ı hedef alan ilanlarında, yasa değişikliği konusundan başka her şey var. Bir anlamda “Sen de busun” demeye getirmişler. Konu para olduğu için destek bulmayacaklarını düşündüklerinden mi acaba..?

 

VAZGEÇİN BU BEYANATLARDAN:

Sendikalardan derneklere, siyasi partilerden meslek örgütlerine kadar hepsi akaryakıt ve elektrik zamları karşısında klavye başına geçmekten öte bir güçleri olmadığını gösterdiler. Uğraşmayın beyler, boşuna. Bakın basın zaten bu işi yapıyor. Eğer gerçekten örgütseniz, üyelerinizi örgütleyebilecek güçteyseniz, daha etkili eylemler yapın. Dün baktım en az 5 ayrı bildiri vardı. Sonuç? Hükümet bunu zaten biliyor, yazdıklarınız da umurunda bile değil. Onlar şimdiden daha başka neye zam yapacaklarının hesabını yapmaktalar, yani öylesine rahatlar…

 

OLMAZ DENİLEN OLDU:

Partileri CTP’den istifa etmeleri ne kadar şok etkisi yarattısa, TKP’ye geçişleri de aynı şok etkisi yarattı. İsimleri CTP ile özdeşleşmiş Sonay Adem, Ali Gulle ve İbrahim Korhan’dan bahsediyorum. Birkaç gün önce TKP’ye geçecekleri yönünde duyumlar almış ama, olmaz demiştik. Şimdilerde yine bir başka çok önemli CTP’linin adı dolaşıyor etrafta. Bu saatten sonra hiç bir şey için, olmaz dememek lazımmış diye düşünüyorum…

 


ZİRVEDEKİLER

Bülent Kanol: “Evet bir Avrupa ülkesinin garantör güce ihtiyacı yoktur.. Sen bir Avrupa ülkesisin ve garantör güce ihtiyacın yoktur. Biz Kıbrıslı Türküz ve yaşadıklarımız bize garantöre ihtiyacımız olduğunu öğretti. Sen bizim de bir Avrupa ülkesinin eşit ortağı olduğumuzu hazmettiğini ispatladığın gün bizim de bir garantöre ihtiyacımız olmayacak, hem de çok mutlu bir şekilde!!…”

 


 

DİPTEKİLER

Adem, Gulle, Korhan: İsimleri CTP ile özdeşleşmiş Sonay Adem, Ali Gulle ve İbrahim Korhan’ın, çok da net bir izah yapamadan CTP’ye veda etmeleri sonrasında, bunu siyasetten çekilme olarak yorumlamıştık. Oysa öyle değilmiş. Politik hırs devam ediyormuş. Dün yeniden kurulan TKP’ye geçtiklerini duyurdular. İşte o noktadan itibaren de idealizm açısından düşük not aldılar. Siyaseti idealler için yaptıkları iddiası kuşku götürür oldu. DP’den UBP’ye, UBP’den DP’ye yol yapanlardan bir farkları kalmadı. Diğerlerini bilmem ama, özellikle Sonay Adem, siyasi hayatına CTP’de son vermeliydi diye düşünürüm…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar