Yeniden yeni strateji - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Yeniden yeni strateji

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Güney’deki komşumuzun dış politika stratejisini, “Türkiye” odaklı planlarının oluşturduğunu söylersek çok mu abartmış olacağız?

Ve eklesek: “Hedefte yalnız Türkiyesiz bir Kıbrıs yaratmak değil… Türkiyesiz bir Doğu Akdeniz ittifakı oluşturmak da vardır…”


Ve noktayı şöyle koysak: Güney Rum Yönetimi bu stratejik hedefi gerçekleştirmek için MEB’deki hidrokarbon yataklarını kullanmakta, sayesinde bölge ülkeleri ve Fransa ile anlaşmalar yapmaktadır…

Ancak bu siyasi manevralarını bir yandan da 1974 Barış Harekâtı nedeniyle   “mağdur ve mazlum” duruma düştüğüyle pekiştirmektedir…

DOLAYISIYLA dün de yorumladığımca artık sadece Kıbrıs’la ilgili siyasi gelişmeleri değil, Kıbrıs’tan taşarak Doğu Akdeniz’e intikal etmiş bir başka fakat “yeni bir  sorunu” daha tartışmak zorunda kalıyoruz!”

Bu nedenle de “Artık Kıbrıs sorunu “tekil değil” diyorum!

Nitekim buna bağlı bir yeni siyasi stratejide artık  Rum cephesi “müzakerelerin” başlaması konusunda hiç acelesi olmadığını ayazlatırken, ayak sürümektedir!

Hatta Sn. Akıncı ile Anastasiadis arasında “olumlu mutabakat” olarak değerlendirilen iki bölgeli cep telefonları şebekesinin oluşturulması konusunda da mesela Rum basınına göre “ilerleme” “kaplumbağa” hızında” olmaktadır!

ŞİMDİ yadsınılamaz gerçeği görmemiz gerekir. 1974’den önce de sonra da Türkiye için Kıbrıs sorununun “esası” adadaki Türk halkının bekasını güvence altına almasıydı.

Garantörlük hakkı bu nedenle çok önemliydi.

Oysa artık Kıbrıs’ı aşıp Doğu Akdeniz’e, oradan Ege Denizine… Ve Bölge ülkelerine kadar bulaştırıldığı için ta Fransalara kadar uzanan “Kıbrıs” odaklı “ilgili ülkeler” gerçeği yaşanıyor!

Sn. Akıncı’ya bakıyorum, Rum’un denizler ötesine kadar taşıdığı Kıbrıs sorunu içinde çok yalnız kaldığını görüyorum. O kadar ki KKTC’de bile “Ulusal Dava” denilecek bir Kıbrıs sorunu yoktur, Sn. Akıncı ak dese muhalefet anında “kara” demektedir!

Denecek ki “elbet öyle olacak, demokrasinin gereği” falan…

Beynime “ur” gibi yapışmışlığında yeniden yazayım: “Ulusal davalarda iktidar muhalefet yoktur. “Ulusal birlik” vardır.

Eğer “iki bölgeli iki toplumlu Federal Sistem” değişen siyasi koşullarda yeniden yorumlanmaya ve yeniden saptanmaya muhtaçsa, vakit geçirmeden “Yüce Meclis”te yeniden konuşulmalı, yeni stratejiler saptanmalıdır… **********

SAĞLIK GİBİSİ YOKTUR!

Bir haftadır “sağlığın” her bir değerin üstünde tek ve büyük “değer” olduğunun sınavını veriyorum…

Başarılı olduğumu söyleyemem! Gazeteci taifesi yorgunu kişi olarak, elli yıldır “eleştirirken,” kendimi eleştirmeyi unutmuşluğumu yeni  anlıyorum!

O kadar ki “bazen hasta olabileceğimi” hatta bir hastalık sonucu göçüp gidebileceğimi düşünemeyecek kadar…

Ve doğrudur: Halâ şu küçük toprak parçasında birbirimize el ense atmaya çalışsak da ne sağlıkla oynanır ne hastalıkla!” Fakat:

**********

KKTC ÇOK HASTADIR!

Önceleri, “abartmamak gerekir diyordum. Kaldı ki olanlar her devlette her ülkede görülebilecek sorunlar diye düşünüyordum. Ki bunları da düşünerek: “İnsanlar yetiştikleri coğrafyaya uyumlu özelliklerdedirler. Çölde yaşayanlarla kırsallarda yaşayanlar, dağlarda yaşayanlarla buzullarda yaşayanlar her şeyden önce “coğrafyalarının koşullarına uygun insanlardırlar…” Her halde insanlar arası ilk karakteristik farklılık da bu olmalıdır… Renklerinden yaşam tarzlarına, kültürlerinden kafalarındaki beyinlerine kadar…

TABİ bir gün onları Kuzey Kıbrıs gibi 3 bin 500 Km. karelik bir küçük coğrafyada bir araya getireceğimiz aklımızın ucundan bile geçmezdi ama! Fakat aklımıza gelmeyen başımıza geldiğinde bir de baktık ki artık dünyanın türlü çeşitli coğrafyalarından, kültürlerinden çıkıp aramıza katılan insanlarla “ortak yaşamlarımızı” paylaşıyoruz! Ayni kanun ve nizamlar içinde yaşıyoruz!

VE şunu gördük: Asırlardır coğrafyamızın bize bahşettiği “Kıbrıslılık” kimliğimizle biz bize yaşarken, artık ırk, din, dil, kısaca kültür farklılıklarını beraberlerinde taşıyan insanlarla da ayni coğrafyada dirsek dirseğe de yaşıyoruz!

Kolay değil tabi! Asırlarca ayni adada Türk-Rum dostluğunu bile “Kıbrıslılık kimliğinde” oluşturmanın mümkün olmadığı gerçeklerde “yabancılarla” ayni coğrafyada hangi sempatiyle empatiyi kuracaktık?

Öte yandan Uzak Doğu’dan, Asya’dan Afrika’ya kadar türlü çeşitli coğrafyalardan sürekli KKTC’ye işçi öğrenci nitelikli insanlar akarken ne yapacağımızı bile hâlâ bilmiyoruz!

Çok kısaca kendi sorunlarımıza bile tarak olamıyorken “yabancıların” sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalıyoruz.

Neyse ki ilk kez Rum tarafıyla bu konuda paralellik sağlamışız onlar da aralarındaki yabancıları sindiremiyor öldürüyorlar!

HAYIR, memleket ekonomisine katkıda bulunan yabancıların aramızdaki mevcudiyetlerine “ırkçı duygularla” yaklaşmıyorum. Fakat gitgide azgınlaşan günlük vukuatlara baktığımda dıştan gelen türlü çeşitli bu “yabancı” insanların varlığına hazır değildik diye düşünüyorum. Ve altını çizerek hatırlatmak istiyorum:

ZATEN biz yıllardır “kuramadığımız devlet düzeninden” söz ediyoruz. Kurumlarımızı yönetemediğimizden, denetleyemediğimizden…

Sonra da hem Devlet hem kuramlar olarak bekliyoruz ki “aramıza binlercesiyle katılan türlü çeşitli karaktere sahip insanları KKTC kanun ve nizamlarında  “dirlik düzenlikte” tutabilelim!

Ben bir “köşeci” olarak TC’den ve 3. Ülkelerden aramıza katılanları “ulusal zenginliğimiz” olarak değerlendirenlerdenim… Fakat bu “zenginliği” KKTC’ye yansıtamadık!  Çünkü dışımızdan içimize yönelik bu katılımlarla oluşan yeni “sosyal hareketlenme”   “ulusal felaket” haline dönüştü! Şimdilerin büyük sorunu işte budur!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar