Yeniden Belçika modeli, alın oyalanın… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Yeniden Belçika modeli, alın oyalanın…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Kıbrıs konusunda halk olarak, sadece bize aktarılan kadarını biliriz her zaman.

Kendi müzakere heyetimiz, Dışişlerimiz ne verirse.


Uluslararası aktörlerin planlarını ise asla önceden bilemeyiz. Ancak uygulamaya geçer, o zaman görürüz…

Uluslararası ilişkilerde gizlilik esastır. Ancak bu konuda yazan çizen, halkının menfaatlerini koruma çabasında olan medya da artık el yordamıyla çalışıyor. Eskiden yapılan bilgilendirmelerin hiç biri yok. Sonuçta yanlış mı yorumlarız, doğru mu yorumlarız, bunun ülkemize etkisi ne olur bilecek durumda değiliz.

Belki bizim bilmediğimiz gruplar bilgilendiriliyor diyeceğim ama, yazılanlara bakıyorum, kimsenin de bir şeyden haberi yok görünüyor.

Taraflı, manipülatif, aleyhte olduğunu bile bile Rum basınını takip ediyoruz.

Kathinmerini gazetesi önceki gün yine Belçika modelinden bahsetti ve şöyle bir iddiada bulundu;

“Türkiye-Kıbrıs ekseninde ayrıca diğer başkentlerde, mevcut dönemde Belçika tipi federasyon modeli üzerinde nabız yoklama nitelikli görüşmeler yer aldı”.

Kastı şu; iki özerk yapı ve bunları uluslararası toplumda doğal olarak temsil edecek üçüncü bir merkezi yapı…

Zaman zaman ekonomide Tayvan modelinden, yönetim açısından Belçika modelinden hep bahsedilmiştir. Belçika modelinin en çok dile getirildiği dönem de 2002. Yani Annan Planı çalışmaları devam ederken.

Neden Belçika, çünkü AB içinde etnik temelde federasyon oluşturan tek ülke Belçika.

Düzgün işlemesinin bir nedeni, ırk ayırımı yerine, dil ayırımı vurgulanmış olması. Valonlar var, Flamanlar var, bir de Almanca konuşanlar var.

Merkezi yönetimin yetkileri sınırlı. Kanatların meclisleri, hükümetleri var, uluslararası ilişkilerini de kendileri yürütüyorlar. Anayasanın çok bir önemi yok, AB hukuku kendi hukuklarının üstünde, öncelikli.

Belçika modeli, adı konmasa da bir konfederasyona daha çok benziyor.

Bu model öylesine geniş ele alındı ki, Annan’ın Planı’nı sunmasından birkaç hafta önce Kasım 2002’de Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu, AKP iktidarının, Kıbrıs konusunda Belçika modelini benimsemesi halinde, sorunun çözülebileceğini savundu.

Bunun üzerine zamanın Başbakanı Erdoğan, bir Yunan kanalına verdiği röportajda, partisinin Kıbrıs için Belçika modeli bir çözüm önerisini benimsediğini açıkladı. Erdoğan’ın görüşleri, Atina ve Güney Kıbrıs’ta memnuniyetle karşılandı… 

Dahası, o günlerde  Rumlar adına AB müzakerelerini yürüten Yorgo Vasiliu da, “Eğer Erdoğan öyle bir şey söylediyse ve Belçika modelinin ne olduğunu biliyorsa o zaman Kıbrıs sorununda çözüme ulaştık demektir” bile dedi.

Şimdi o günlerden bugüne bakınca, Anastasiadis’in desentralizasyon önerisinin temelinde böyle bir yapı olabileceği akla geliyor. Malum o günlerde bu tezi savunan Rum lider Klerides de aynı partiden.

Sonuçta, konfederasyon Annan’ın planına girmedi. Onun yerine, biz onaylamış olsak da, karmaşık bir sistem oturtuldu.

Bugün aradan 17 yıl geçtikten sonra yine kim, nereden çıkarttı, bunu bilmiyoruz.

Sonra, bizim ısrarla üzerinde durduğumuz, Anastasiadis’in reddettiği “karar almada siyasi eşitlik” kavramı bu modelin içinde ne şekilde yer alır onu da bilmiyoruz. Ama böyle bir iddia var ve bir çok başkentte ele alındığı iddia ediliyor.

Dediğim gibi kaynak Rum basını. Bildiğimiz kadarıyla, Rum liderliği yayınlanmasını istedikleri konuları kendi basınlarına  sızdırmakta gayet başarılıdırlar. Belçika modelini desteklediklerinden mi, önünü kesmek istediklerinden mi, anlamış değiliz. Çünkü bizi aydınlatan yok.

Her neyse, bir süre de bununla oyalanacağız anlaşılan.

Temcit pilavı denen şey de bu olsa gerek…

 

YERİN KULAĞI VAR

SURİYELİYE NEDEN VİZE YOK?:

Dün Havadis’in manşetindeki, Suriyelilerin durumunu gördünüz. Burada bence en önemli nokta, Türkiye bile Suriyelilere vizeyi korurken, bizim neden vize uygulamadığımızdır. Toprağımız mı yeterli, kaynaklarımız mı? Mülteci kampı kuracak gücümüz bile yok. Geçmişte yaptığımız gibi niye engellemiyoruz? Niye böyle bir açık kapı bırakıyoruz? Bunun izahını isterim ben, başka bir şeyin değil. Başımıza gelecek felaketi neden göremiyoruz? Üstelik gelenler savaş mağduru falan değil, sadece bir AB ülkesine kapağı atmaya çalışanlar. Romantizme hiç gerek yok! Neden buna aracı oluyoruz? Türkiye’nin başına gelenler de mi korkutmuyor bizi?

HÜKÜMETTE KRİZ BİTMİYOR:

Hükümet ortağı HP’nin gündeme taşıdığı “Denktaş ailesinn arazi meselesi” muhalefetin eline koz verdi. “Rauf Denktaş Üniversitesine” kiralanan araziyle ilgili iddialar dünkü Meclis birleşiminde hükümet ile muhalefeti karşı karşıya getirdi. Bu konuda hükümetin HP kanadının da ciddi bir rahatsızlık duyduğu ve hafta sonu yapılan çalıştaylarında bu konunun epey tartışıldığı ve söz konusu kiralanan arazinin iptalinin istendiği öğrenildi. Serdar Denktaş ise konunun birileri tarafından bilinçli olarak gündeme getirldiğini ve amaçlarının da hükümette kriz çıkarmak olduğunu iddia etti… En doğru yorum bu.

HANGİ BİRİNE İHALEYLE VERİLDİ?:

Kimseyi haklı çıkartma niyetinde değilim. Ama bu iş tümüyle siyasete döndü. HP’yi icraat yapmadığı için bir kenara bırak. Ama ya UBP? HP de iyi biliyor ki, bugüne kadar tüm üniversite arazileri, tüm otel arazileri aynı yöntemle verildi. Kimin verdiği de belli. Kalkınma dendi, gelişme dendi verildi. Rauf Denktaş Üniversitesi’nin tek sorunu, Serdar Denktaş’ın oğlunun devrede olması. Çıksın listeler ortaya, hangi kararlarla kimlere neler verildiği görülsün…

SAĞLIKTA DEVRİM Mİ DEDİNİZ:

Sağlık Bakanlığının hastahanelerde başlattığı “telefonla randevu” uygulaması iyi güzel de, eğer telefonlara cevap verecek biri olmazsa neye yarar. Dün bir okurum aradı eşinin kan tahlili için üç gündür 223 4789 numaradan randevu almaya çalışıyormuş ancak ara ki ulaşasın. Ya bu uygulamaları doğru dürüst yapın ve arayan hastalara cevap verecek birini görevlendirin, ya da çıkıp “sağlıkta devrim yaptık” diye övünmeyin…

EŞDEĞER ADALETSİZLİĞİ:

Ombudsman Emine Dizdarlı, Eşdeğer Mal Hak Sahipleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Taner Derviş’in, devletin kurumlarına yazdığı mektuplarla Eşdeğer Mal dağıtımında KKTC Anayasa’sına aykırı uygulamalarının olduğu, amaçları dışına çıkarılmış veya tahsis edilmiş kaynakların tespiti, eşdeğer kapsamından çıkarılıp kiralanan mallar, 1974’den bugüne bir envanter çıkarılması gibi bir çok iddiası ve taleplerinden bahsetti. Bu ülkede adaletin en fazla çiğnendiği örnek eşdeğer konusu. Geriye dönük böyle bir araştırma yapılsa neler olur sizce? Ama bir şekilde yapmalıyız. Bunu yapmadan devam edersek, geleceğe adaletsiz bir temel bırakmış olacağız…

KAFALAR AYNI: 

AKEL’in, KKTC’de düzenlediği seçim gezileri ile Güney Kıbrıs’ta düzenlediği seçim gezilerinde farklı konuştuğunu iddia eden DİSİ Başkanı Neofitu “Bir Kıbrıslı Türk’ün AP milletvekilliğine seçilmesiyle, Kıbrıslı Türklerin toplum olarak AP’da temsil edilmesini ve hatta KKTC’ye uygulanan ambargoların kaldırılmasını başaracağını mı vadettiği” sorusunu sorarak, AP milletvekillerinin yalnızca “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni temsil edebileceğini ve herkesin de, bu gerçeğin ayırdına varması gerektiğini söyledi. Rum veya Türk fark etmez, kafalar değişmedikçe bu ülke huzura kavuşmayacak…

ZİRVEDEKİLER

Erdinç Gündüz( Yenidüzen): “Eskiden, ‘Dönek’  gazetecilerimizin yazılarını okuduğumda, güler geçerdim. Şimdi okudukça asaplarım geriliyor. ‘Okuma öyleyse..’ diyeceksiniz, biliyorum. Ama onu da yapamıyorum bir türlü. Dün başka bugün başka diyen ne kadar çok gazetecimiz var farkında mısınız ?  Nasıl da utanmadan dolaşabiliyorlar toplum içinde ? Nasıl bakıyorlar eski dostları ile karşılaştıklarında yüzlerine ? Hayret doğrusu…”.

 DİPTEKİLER

Morgan Ortagus: ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Orgatus hanım “ABD, Türkiye’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) münhasır ekonomik bölge olarak tanımladığı alanda sondaj faaliyetlerini yapma niyetini duyurmasından derin kaygı duyuyor. Bu adım oldukça provokatif ve bölgede tansiyonu artırma riski taşıyor. Türk yetkililerini bu faaliyetleri durdurmaya ve tüm tarafları itidale davet ediyoruz” buyurmuş. Söylediklerini aynen iade ediyoruz. Biz de kendilerinin bölgede kurdukları ittifakları, başka ülkelerin haklarına tecavüz ederek yaptıkları sondajları ve diğer stratejik “projelerini” aynı şekilde savaş kışkırtması olarak görüyor ve endişe duyuyoruz…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar