Yeni gailemiz Maraş! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Yeni gailemiz Maraş!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Hiç derdimiz gailemiz yoktu. Nitekim bu  nedenle yapacak işi olmadığından uyuklarken Başbakanlık koltuğunda Sn. Tatar.. Ansızın nurlardan süzülen bir ışık çakıverdi usunda..

Ve Arşimeti çatlatırcasına   bir  bağırdı: atıverdi:  “Buldum!


Bulduğu ne tamtakır kuru bakır KKTC hazinesine akacak paralardı ne durmadan  yükselirken pahalılığı azdıran döviz vurgununa çare!..

Ne üretimi olmayan ekonomiydi ne  trafikle çevre kirliliği.. Ne memleketin dökülen altyapısıydı!

“Bulduğu 45 yıldır  çoktan unutulmuşluğun yalnızlığında virane oluşuyla ve fi tarihinde kalmışlığıyla başımıza bela.. Maraş’ın envanterinin çıkartılmasıydı!

Ne var ki millet “iskâna açılacak” sanmış olmalı! Anında saflaştık, ikiye ayrıldık:

Kimimiz “zaten Maraş bizim değildi en güzeli sahipleri olan Rumlara verilmeli” dedi..

Kimimiz, “yok, Las Vegas yapalım” önerisinde bulundu!..

Kaç gündür Maraş’ı konuşuyoruz.

Ki Rum tarafı da  haberin ilk şaşkınlığını atlattıktan sonra, başladı “açılama olamaz” diyerek Güney’den ciyaklamaya!

Yakında Allah’ın izniyle AB, ile ABD’nin  da seslerini işiteceğiz..                                        

Yani Maraş’la ilgili “kızlı oğlanlı, şarkılı türkülü, komik ve trajik  bir Film çekseydik  reyting rekorları kıracaktık, düşünülmesinde fayda var!

Adı da şöyle olabilir: “Bir Ölünün Dirilişi!”

Lafın kısası. Maraş’ta    Evkaf mallarımızın  dışında tırnak kadar hakkımız yoktur.

Ancak eğer bundan sonra müzakere masasında “siyasi sorunun” bir parçası olarak konuşulacaksa, dün de yazdığımca zaten elimizde “kozdu” yine “koz” oluşunun kullanımında “kazanımlarımızı” konuşuruz.

Ötesi şu gerçektir: “Evet envanter çalışmaları yapılabilir ama bizim Maraş’ı  açmamız çapımızı çok aşar zaten siyaseten de mümkün değil..

**********

SORUNLAR İÇİNDE YARATILAN SORUNLAR

Mağusa dükalığından gözlemlediğimce UBP-HP hükümetinin ilk günlerdeki heyecanı duruldu.. Yani (yeni icat kelimesiyle) sinerji yaratmıyor..

Oysa, halka cevvaliyet kazandırırken  hareketlendirip aktif hale gelmesini sağlayan Hükümetlerin yaratıp estirdikleri rüzgârlardır.

Ne var ki bu hareketlilik üfürükle gerçekleşmeyeceğine  göre motivasyon kazandıracak  “büyük işlerle” başarılır. (Sakın “işte Maraş açılımı” demeyin, aksine bu olay yeni gaileler açabilir başımıza.)

Denecek ki “dün bir bugün iki. Hükümet erkânı henüz koltuklarını  bile ısıtmadılar.

Öyle de  hatırlarız: Erhürman Hükümeti de göreve başlarken, kimi Bakanlar inşaatların iskelelerinde  koşturup,   yollarda  kaçak işçi avlamaya çalışıyorlardı, kimileri “yolsuzların yolsuzluklarını” meydana çıkarıp mahkemelerde nasıl süründüreceklerinin denklemlerini kuruyorlardı..

Kimi de daha maaşlar ödendi ödenmedi ay kapının arkasında; yeni ödemeler için gerekli olan ödünç parayı nasıl tedarik edeceğinin hesaplarını yaparken, Emrullah Turanlı’dan bile borçlandıydı!

Tutun ki 15 ay bu tantana içinde geçti!        Geriye dönüp bakıp da  hatırladıklarımız yağmurların sellere dönüşüp canlar alması.. Okulların yine olanca eksiklikleriyle açılması.. Yine kirlilik yine trafik sorunu yine batıp batıp batan belediyeler, yine pahalılık, yine döviz vurgunu, yine çarpık yapılaşmaları önlemek için “emirnamelerden” çareler ummalar…

Ve yine ancak bir yıl üç ay dayanabilen  dört partiden oluşmuş bir Hükümet ve çaresiz istifası!

Doğrusu ya tutun ki Yorgancıoğlu koalisyon Hükümeti’nden bu yanadır değişmeyen ve üstesinden gelinemeyen  “hükümet etme  kısırlığı” içinden, bu kez de Tatar Hükümetini  seyrediyoruz.

Fakat dikkat! Artık gelip giden hükümetler arkalarında çok ciddi sorunlar bırakıyorlar!

Nitekim illegal olayların haberleri  artık  manşetlerden gazetelerin orta sayfalarına kadar devam etmektedir..

Öte yandan kaçak veya yasal yollardan olsun sürekli  dıştan gelerek aramıza katılan  türlü çeşitli “insanlar”  neredeyse nüfusumuz kadar nüfus oluşturuyorlar ve hâlâ bu insanları (mesela beyaz kart sistemi içine alabilme konusunda bir ilerleme yok) kısaca zapturapt altına alamıyoruz!  Ki son zamanlarda bunlara  mülteciler de katıldılar!

Öte yandan biliniyor:   “Polis Teşkilatımız”  memleketin asayiş ve güvenliğinden sorumluyken ne personel ne de kendini daha etkin kılacak “yasalara” sahip olamamasının yapısal zafiyetinde ve  özlük hakları itibarıyla bizatihi  “çözümü gereken bir başka sorun” haline geldi!

Aynen eğitimde, sağlık servislerinde ve öteki kurumlarda görüldüğü gibi.

“Eğitim, öğrenci, okul, müfredat.”. Derken bu kez de  öğretmenin sorunları güme gidiyor, hastanelerde de doktorlarla hastabakıcı ve personelin!

Öte yandan “tarım kesiminden” hiç söz edilemiyor  çünkü ne hancı memnun  ne yolcu! Bir icraatın  gerçekleşmesi bir hakkın alınması  için çiftçinin hayvancının  greve gidip Bakanlık kapılarına dayanması gerekiyor!

Yani ne? Devlette sorunları “bütünsellik” içinde çözebilme kabiliyeti yitip gitmiş, benzer sorunlara sahip  sektörler ayrıca  kendi içlerinde oluşan parça körçe   sorunlarla darmadağın olmuşlardır!                                                *****

 VE: Açık ve net yazmak gerekirse “Tatar hükümetinin de sorunlarımıza köklü çözümler getirme  konusunda şansı yoktur! Diğer hükümetlerden tek farkı Türkiye’ye güvenmesi inanmasıdır ama unutmayalım.       “Mali Ve ekonomik Protokollerin” uygulanmaları sorunu  da geçmiş UBP dönemlerinden aktarıla taşına geldiler bugünlere!

Peki çare? Şu anda tek bir cevabım olabilir: Bize “Maraş açılımı”  değil, ekonomik açılımlarla ve iç barışı koruyarak, “öyle geldi artık böyle gitmemeli” demek kararlığında, yeni bir seferberlik ruhu gerekmektedir..

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar