YENİ DEĞİLDİ HİÇBİR ŞEY HER ŞEY BAYATTI - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

YENİ DEĞİLDİ HİÇBİR ŞEY HER ŞEY BAYATTI

Bedia Balses

Gidilen mevsimin
Adı yokluktu
Ay kopuktu pencerede
Güneş soğuktu
Takvimler gri bir Aralık’a tanıktı…
Yeni değildi hiçbir şey
Her şey bayattı

 


Yeni bir yılın eskidiğine tanık olurken kimliklerinizin kaç bölünenli bir yaşama aktığını hiç hesapladınız mı? Yeni gücünü eskiten kaç türlü gülüşü vardır sizce rakamların? Ölümüne savunduğunuz anlamların sakız haline gelmiş elastikiyetlerinden hiç bulandı mı mideniz, değerleriniz etkisiz elemanlarla çarpılırken? Bir yolda yürürken kimlik kartlarınızın ayaklar altına alındığını görünce eskiye sahip çıkma inadını buldunuz mu kendinizde, yeni bir kandırmacanın arifesinde? Bazen gitmenin dönmek, bazen vedanın merhaba, bazen sevmenin ayrılma, bazen unutmanın hatırlama olduğunu öğrendiniz mi yıllar sonra? Bazen solda bir sağa, bazen sağda bir reklama, bazen sloganlarda saman alerjisine rastlayınca ettiğiniz tüm yeminleri bozarak milyon tane öfkeye kurban verdiniz mi gecelerinizi? Şiirlerinizle, satırlarınızı kör kuyularda sallandırdığınız oldu mu, parlak hediye paketlerinin kamuflesinde?

Eskiyen takvimin
Adı kopuştu
Çocukların boynunda
Yağlı ilmekti yıllar
Ve eskiciler
Zamanı eski bir saatin
Bozuk gonguydu

“Benim” dediklerinizin gün gelip de “onun” olduğunu, “ben” denen küflü ruhun oburluğunu, neyi sevdiğinizi unutmanın salya sümük yalnızlığını, gözyaşı dökmeden atlatmanın donukluğuyla yaşadığınız oldu mu hiç? Sonsuz denilen aşkların sonlu, sonlu olanların yeni bir merhaba taşıdığını fark edince, utandınız mı sabah gülümsemesine yelken açan zamandan? Çocuk gözlerinizi her gün yaşlandıran insanlara dikerek, inançla, imanla, tek bir kitapta yazmayan ayetlere inanarak gücünüzü kendinizden aldığınız oldu mu yenilenemeyen zamanlarda? Kendinize tutunarak buldunuz mu şaşırmış olduğunuz yolunuzu? İçten bir merhabanın kısırlığını doğuramayacak analıkları reddederek, bir Anka Kuşu’nun küllerinden yarattınız mı gözleri gece derinliği taşıyan bir “oğul”u? Sevdaya kalem saplanmış, gitmek için yer kalmamış, kaçmak için neden tükenmişken, sisli ve pislenmiş bir sabahta bantladığınız oldu mu dudaklarınızı boşa harcamamak için sözlerden oluşan gözyaşlarınızı? Koruduğunuz oldu mu cümlelerinizi tuşlardan? Koruduğunuz oldu mu ruhunuzu köşelerden, kalemlerden, yazar sanıp da yazamayanlardan? Yaza – yaza yazmaktan geçmeyi düşündüğünüz oldu mu sizin yazan(r)lardan ölüm beğenirken? Bir azgın dikeni gibi batırdınız mı reddedişleri kalbinize? Bir mersin gibi özlediğiniz oldu mu söylediğiniz marşları demode mevsimlerde? Eski bir besteye feslikan kokularını yükleyip, benliğin dupduru renksizliğinden bir mektup yazarak çıktınız mı ortaya eski(me)yen bir modayla. Baştan aşağıya şiir, baştan ayağa cümle, kah kadın, kah anne kimliklerinin ayrışmasızlığıyla harmanlanan acılardan yorgun çıkan bir ruha “haydi devam” dediniz mi, en bitkin tavrınızla? Sabrın sonunun “sınır”, sınırın sonunun “sinir” olduğunu öğrenirken veto koydunuz mu herkesin “yeni-yeni” diye yenileyemedikleri yıllara? “Demode olmam, hiç modaya uymadım” diyerek meydan okudunuz mu vitrinlerde etiketleriyle boy gösteren mankenlere? Biraz akşam derinliği, biraz sabah serinliği kattınız mı kendinize gece tütenler sevişirken varlığınızın etkisiyle? Ağladınız, güldünüz, sevdiniz, yaşadınız, öldünüz mü, herkes gibi, benim gibi… Yeni bir yıla girerken eskimemek için hatalardan, sürünmemek için sancılardan, meydan okumak için kayıplardan, ayrılıklardan süzdüğünüz bakışları, sandıktaki anıları, unutulmayanları, yeniden ve yeni haliyle doğurabilmeyi denediniz mi? Eskimeyenleri tüketmemek inadıyla hazır mısınız kutlamaya yenilmeyen yılları?

—————————————————————————————–


MASKELER DÜŞERKEN

Kaç yüzyıl düştü aramıza farkında değilsin. Ne çok maske çıkarıp attım satırlar arasından, sen kendi isminin etrafında dönerken. Ne çok ismi kırpıp anılarıma yıldız yaptım, sen coğrafyanın çekirdeğinde dururken. Ne çok çıplak acıya soydum kabuklarımı. Harflerden yapılmış ne çok şiş batırdım etime ve ne çok öfkenin kaynar kazanına düşüp, kendi merhemimi canımdan sürdüm. Onca yıldan sonra, sokakta, tek ayak, beş taş oynayan haşarı kızın yanıklarını sakınıyorum “dost meclisli meze masalarından” ve kadeh kaldırıyorum inadına tükettiğimiz, geçtiğimiz zamanlara ve geriye düşen adreslerin unutulmuşluğuna.

Bilsen ne çok konuşma yaptım kendime sen duymadan. Nice kadehler kırdım havada, daha bardak dolmadan. Nice şiirin mezar taşına tarihlerimi kendi elimle yazdım. Nice yollardan tabelaları kendi elimle parçaladım. Nice engebeli, girilmez denilen tümsekleri mesken yapıp Özdemir Asaf’ın sözlerini kafama – vura vura- kazıdım.

Nice emanet duruşa nöbetçi dost oldun bunca yıllık duruşmada ve çay davetlerinde sana uzatılan tüm sıradanlıklara “EVET” dedin. Korkarım ki lüks bir kurguydu söylediklerim sana, frambuazlı, soslu kek farz ettin. Birlikte söylediğimiz şarkıların içine bandırıp tarifli aşklarını, dozunu ayarlayamadığın samimiyetsizliğinin eksik tadıyla tutturamadın gözyaşlarını Yok girmeyeceğim seninle cenke. Dövüştürmeyeceğim kelimelerimi naylon kaplı cümlelerinle… Sen boş – boş bakarken yüzüme, fark etmedin ki, dozu fazla gelen dost kelimelerimi sahadan çektim.

Haydi, giy kırmızılarını yürü arenaya, gir ırzına öfkelerinin. Varlılığının eziyetine “ole” desin zafer nidası atan matadorlar ve bedeninin en aç bölgesini çiğnesin vahşi acılar. Ama kusura bakma, ben ruhumu çıkarıp atmayacağım senin “hayat” dediğin kör kuyuya… Göremesen de sen, çırılçıplak kendimi giyinmekteyim hala…
——————————————————————————————————

YÜZLEŞME

EY İÇİMİN DEHLİZLERİNDE ÜREMİŞ ÜRKÜNTÜ
EY TİZ SESİNDE ANLAMINI KAYBETMİŞ ÇIĞLIK
TOKKEN AÇLIK
BEYNİMİN ODACIKLARINDA YAŞAYAN
TAKINTILI HASTALIK
O ESKİMİŞ NEMLENMİŞ KELİMELERDEKİ
EY KAPALI KALMIŞLIK!

EY GECEMDE UÇUŞAN YARASALAR
ŞİİRLERİMİN KUSMUKLU, TÜKÜRÜKLÜ, SİYAHLI KADINI
SİYAH GİYSİLERİN MATEMİ ANDIRAN TEKRARI
EY MAKYAJI DÖKÜLMÜŞ YÜZÜN ONANMAZ YARASI
KORUNMA DUVARLARIMDAN DÖKÜLEN SIVA
EY İĞRETİ YAMA: TOPLUMSALLIK

BEDENİME SİNMİŞ DÖKÜNTÜ
EGZEMA, TIKSIRIK, ENFEKSİYON, ÖNEMSİZ BİR YIĞIN AYRINTI
EN SIRADAN SÖZCÜKLERLE BÜNYEMDE OLUŞAN REAKSİYON
EY ANLAMSIZLIK
ŞARKISIZLIK AŞKSIZLIK
YÜZLEŞMEYE GELDİM SENİNLE
CESURSAN ÇIK KARŞIMA
ÇIK ARTIK!

B.B.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar