“YATIRIMA PARA YOK” OLAYI VE SONUCU… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

“YATIRIMA PARA YOK” OLAYI VE SONUCU…

Köş, MoreketMehmet Moreket

“Bütçede yatırımlar için para yok” söylemi, o kadar çok dile getirildi ki, gerçek anlamını yitirdi resmen.

Maaşlar ödeniyor mu, gerisi önemli değil gibi bir duyarsızlık.


Yolların durumu can alır, hastanelerin, okulların hali ve daha birçok konu can yakmaya devam eder ama, bunu ciddiye alan da yoktur.

Eğitim ve sağlık nüfusun çoğunluğu için kendi kendine özelleşmiştir zaten. Parası olan doğrudan, olmayan da borç harç bu iki hizmeti özelden alır. Geliri düşük kesimler de o çileye çaresizce katlanır.

Belki de 20 yıldır böyle. Bütçeler sadece maaşlar, transferler ve kamunun diğer giderlerine göre şekillenir, gerisi yok…

Ama bakın işte bu ülkenin alt yapısına yatırım yapılamaması nelere sebep oluyor. Bir somut örnek daha…

Dün Yeşilyurt’taki derivasyon kanalı patladı. Hem de birkaç ay önce güçlendirilen yerin hemen üstünden. Yeşilyurt’u su bastı. Taşpınar-Bostancı yolu yine derelerin taşması sonucu kapandı önceki akşam. Gemikonağı göleti taştı, Lefke’nin üst başındaki baraj aynı şekilde taştı. Güzelyurt barajının önümüzdeki saatlerde taşmasının beklendiği haber verildi. Ben bu satırları yazarken de, Kanlıdere’nin taştığı haberi geldi…

Son birkaç günde, 1 milyon metreküp suyun denize aktığı açıklandı. Böyle giderse, çok daha fazlası  akacak. Düşünün birkaç günde 1 milyon. Türkiye’den gelen suyun yıllık kapasitesi, 75 milyon. Kaybın büyüklüğünü siz hesaplayın.

O suyun bölgede yarattığı kaos bir yana, tarım için de son derece hayati. Narenciye için, sebze tarımı için…

Türkiye’den milyonlarca dolarlık yatırımla su getirilirken, biz buralarda kaynağımızın denize akmasını izler durumdayız.

Dereler gereği gibi ıslah edilemiyor; derivasyonun bakımı yapılamıyor; suyun yer altı aküferlerinde toplanması ya da bir baraj yapılması asla gündeme gelemiyor.

Neden? Çünkü yatırım için para yok.

Tek gerekçe bu.

Bizler de bu gerekçeyi haklı görüp, sinip kalıyoruz… Para yoksa sellerin içinde kalmaya da mahkumsunuz, bir damlasını kaybetme lüksümüz olmayan suların denize akmasını izlemeye de mahkumsunuz.

Öğrenilmiş çaresizlik işte. Oysa bunları talep etmek vatandaşın hakkı olduğu gibi, yapmak da devletin  görevi.

Ekonomi Bakanı çıkıyor ve “o patlak 2010’dan beri var” diyor. Yani? Olaya sadece siyasi yönden bakıyor çünkü…

Tarım Bakanı göletleri gezdi bir süre. Haber üstüne haber. Yanındaki uzmanlar bu tehlikeleri söylemediler mi? Eminim söylediler. Ve eminim raporlar da vardır. Ama para yok! Şimdi iş işten geçtikten sonra “Teyakkuzdayız” açıklaması, acil durum masası falan…

Yazın mükemmel soğutulmuş, kışın ısıtılmış o rahat koltuklar bu dikenli sorunlara çare bulasınız diye tahsis edildi sizlere. “Para yok” bahanesi üretmek için değil.

Para deyince Türkiye’den bekleyen, olmayınca o kalemden, bu fondan aktarmayı, dolaylı vergi artışı yapmayı, hayat pahalılığını kısmayı çare görenlerden başka türlü davranmalarını beklemek mümkün değildir.

Bu siyaset sistemi, daha doğrusu bu düşünce sistemi tümüyle değiştirilmedikçe, bu köhnemiş siyaset anlayışı, mensuplarıyla birlikte KKTC siyasetinin dışına atılmadıkça bir şey değişmeyecek.

Yine de enseyi karartmamak lazım, mehdiyi bekler gibi bütün bunları yapacak cesarette insanların KKTC siyasetinde rol almasını bekler olacağız.

Gençleri gördükçe, umudum artıyor…

 

YERİN KULAĞI VAR

ÖZERSAY DA ADAY:

Aday olacak mı, olmayacak mı tartışılan HP lideri Özersay, önceki akşamki kuruluş resepsiyonunda aday olacağı sinyalini verdi. “Cumhurbaşkanlığı makamından ne Özersay, ne de HP geri duramaz” sözleri aday olacağının ilk işareti oldu. Parti zaten haftalar önce, “Bu İş Başka” sloganıyla startı vermişti. Sırada Arıklı’nın adaylık açıklaması var. Bakalım bu adaylıklar dengeleri ne oranda değiştirecek.

 

KAYBEDEN KİM?:

Toplumun “Yol yoksa seyrüsefer de yok” adımına karşı devlet, orta yol bulmak, vatandaşı rahatlatmak yerine tepkisini, “seyrüsefer yoksa temiz kağıdı da yok, sigorta da yok” diyerek gösterdi. İyi mi yaptı derseniz bence iyi olmadı. Keşke “kavga” yerine uzlaşı ve diyalog yolunu seçseydi…

 

YASA MUCİZE Mİ YARATACAK?:

Gıdaların resmi kontrolü ve Hijyen Yasası Meclis’ten geçti. Meğerse tam 18 yıldır gündemdeymiş. Komitede görev alan vekiller, Yasa’nın ne kadar gerekli ve yararlı olduğunu anlattılar durdular. Ama ne ironidir ki, Yasa’nın geçtiği günlerde, ülkenin bir bölümünde hayvanlarda çiçek hastalığı salgını var. Aşılamanın geciktiğinden, tüm bölgelere yayılması tehlikesinden bahsediliyor. Gıda analizleri ise her hafta birkaç üründe zehir bulunduğunu gösteriyor. Bu Yasa nasıl bir mucize yaratacak? Benzer düzenlemeler, diğer yasalarda büyük ölçüde mevcuttu zaten. Denetimi Allaha emanet bir ülkede en güzel yasayı çıkartsan ne?

 

8 AYDIR AYNI TERANE:

Muhalefet döneminde neredeyse her gün temcit pilavı gibi, “protokolü niye imzalamadınız, Ankara sizi istemiyor, para gelmeyecek” eleştirilerini yapan UBP Başkanı Tatar, şimdi aynı sıkıntılarla karşı karşıya. Yeni protokol henüz imzalanmadı, eskisinin hükmü geçti, söz verilen para gelmedi ve sıkıntılar dörtlü hükümet döneminden çok daha fazla. Tek savunması ise, dövizde yaşanan artış, artan petrol fiyatları ve Ortadoğu’da yaşananlar. 8 aydır “amacımız refahı artırmak” diyorsunuz da henüz biz o refahı göremedik…

 

HAMASETLE PAZARA ULAŞMAK:

Ege İhracatçılar Birliği, önümüzdeki günlerde KKTC’ye gelecekmiş. Açıklamalarında hem KKTC’yi pazar olarak gördüklerini söylüyorlar, hem de ambargolar altında inleyen KKTC’ye el uzatacaklarını. Bize daha çok mal satarak ambargoyla nasıl mücadele edeceklerini anlayamadık tabii. Keşke bu yüce görüşleriyle, KKTC’nin ürettiklerini satın almayı da hedefleseler…

 

BAT KKTC’Yİ KAPSAMINA ALMIŞ:

Siyasi tanıma olmasa da, ambargo sürse de, ekonomik çıkarlar yolunu buluyor. British American Tobacco (BAT), Türkiye bağlantısına, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Sudan, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’la birlikte, Kuzey Kıbrıs’ı da eklemiş.  Ürettikleri sigaraları nüfusumuza göre o kadar çok tüketiyoruz ki, adamlar görmezden gelememişler…

ZİRVEDEKİLER

Ambargoya Karşı Sivil Toplum: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, KKTC limanlarının “kapalı ve yasak liman” olduğu gerekçesiyle bandıra veren devletlere ve uluslararası denizcilik kuruluşlarına yaptığı baskıyla mücadele edecek bir sivil toplum hareketi oluşturulmuş. Rumların uygulamalarını BM izlemeye alırken, AB Komisyonu da, KKTC limanlarının ambargolu olmadığı kararı vermişti. Mücadele bu hukuki çerçevede ileri götürülecek. Siyasilerle bir yere varılamadığı ortada, belki sivil toplum, meslek kuruluşları bu mücadeleyi başarır…

 

DİPTEKİLER

İsmail Yıldız (Milli Nesil Hareketi Başkanı):  “KKTC’de çarşamba akşamı organize edilen eylemin birkaç ‘Türkiye düşmanlığı’ ile bilinen bazı platformların amacın dışına çıkacağını düşünüyorum. Bu eylemde dışa bağlılık esas alınarak Türkiye’ye hakaret edilecektir. Bu vesileyle, bize gönül veren vermeyen KKTC ve Türkiye vatandaşlarının bu eylemde yer almamasıdır…”.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar