Pazar geldi mi…
Anasını satayım…
Çık dağlara…
Yağmur ha düştü ha düşecek…
Ne derin hasret…
Bu güneşten kurtulmak…
…
Keklikler şimdi yürümektedir…
Çalıların arasında…
Serçelerin neşesi yerinde…
Ne radyo, ne gazete, ne televizyon…
…
Dünyanın da…
…
Bir telaşla evden çıkıp kaybolmak…
Hellim, çakıstes yeter…
Bir fırıncıdan sıcak ekmek…
Arkanızda egzoz sesleri…
Dünyanın dibi mi var?
…
Siyasetinin de…
…
Yağmur düştü diyelim…
Avucunuza, yüzünüze…
Dağlar ıslak, siz ıslak…
Yapraklar, ağaçlar ıslak, dudaklar titrek…
Sırtınızı bir kaya parçasına vermek…
Uzakta deniz…
Yanınızda sevdiğiniz…
Bir yelkenli açılmış gidiyor…
Ha martı, ha yelkenli…
Kuş misali…
Vay anasını…
…
Yaban tavuğu tüner bir ağaca kımıldamaz…
Bir tilki pusu kurar kımıldamaz…
Yılan bir köşede çöreklenmiş tedbirli…
Bir tek insan gürültüsü bozar havayı…
Gezerken ovaları, dağları…
Gördüğünüz en güzel şey mevsimin son kelebeği…
Kanatları hareli…
…
Tek derdiniz uzaklaşmak…
Bir pazar günü…
Her şeyden…
Cep telefonundan, internetten…
Facebook’tan twitter’dan…
Eskiden tafra atılırdı şimdi twit…
Sakın atma…
Bugün pazar…
…
Avuçlarınız hissetmeli dağların, ağaçların ve toprağın sıcaklığını…
Dokunacaksınız annenizin yüzüne dokunur gibi…
Odur aydınlık ve sıcaklık…
Odur memleket…
Odur vuslat…
Ebedi olanı…
…
Islık çalmak mümkün…
Kuşlar ürkmez bu sesten…
İnsan ürker kuşlar ürkmez…
Beethoven kuş seslerini işitirdi diğer seslerden fazla…
Armonisi ruhunda…
…
Vay anasını…
…
Onca çam ve harnup ağacının arasında bir alıç ağacı çıkabilir önünüze…
Yalnız yaşayan…
Yapayalnız…
Değerli yalnızlık budur…
Çama, harnuba küsmeden meyve vermek…
Yemişini almalı daha fazla yüklensin diye seneye…
…
Pazar geldi…
Bir de yağmur yağarsa…
Hiçbir şey deme…
Anasını satayım…
(2013)
