İçişleri Bakanı geçen gün Meclis’te, KKTC nüfusunu 252 bin 497 olarak açıkladı. Başka siyasiler, başka başka rakamlar açıklıyorlar ya, haydi bunu geçerli kabul edelim.
Nisan itibariyle 117 bin 291’de izinli yaşayan varmış. Mart’ta bu sayıyı 121 bin 802 olarak açıklamıştı. Nasıl olmuşsa bu da bir ayda 4 bin kişi eksilmiş?
Kısaca, çelişkili, güvenilmez rakamlar…
Malum, 2011’den beri nüfus sayımı yok. Çünkü yapacak para yok! Onun için, doğum ölüm oranlarına bakarak, projeksiyon oluşturmaya çalışıyorlar.
Diyor ki Bakan, nüfus artışımız yüzde 1,5’muş. Bu da AB ortalamasının üstünde.
E, farkındayız. Çünkü sıkıntısını derinden yaşamaktayız. Bunlara bir de kaçak ve turist sayısını da ekleyin….
Her neyse aynı şeyleri tartışmayacağım. Böyle vizirdenip durduğumuz bu halimizle, bir de rekor kırdığımızı gördüm, onu yazacağım. Hem de bu gerçekçi olmayan hesaplamalarla bile…
Dünya Bankası’nın ülkelerin nüfus yoğunluğuyla ilgili 2017 indeksine göre, kilometre kare başına düşen insan sayısında Çin’in özel yönetim bölgesi Macao 20 bin 478’le başı çekiyor… 6. sırada 450 kişiyle Hindistan var…
Biz gerçek nüfusu bilmiyor olsak da, bu standarda göre hesapladığımızda, kilometrekareye 110 kişi düşüyor. Bu da bizi dünya sıralamasında 11. sıraya çıkartıyor. Türkiye bile, 105 kişi ile bir adım geride.
Dediğim gibi, rakamlar gerçekçi değil. Az, fazla onu da bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var. İrsen Küçük’ün dediğinden, “kalabalık bir nüfusumuz var”… Bir de buna yukarıda yazdığım sürekli ikamet etmeyenler ve kaçakları eklediğinizde, sıkış sıkış yaşıyoruz da farkında değiliz…
Hala daha gerçekçi bir nüfus politikası oluşturma gayreti görmüyorum. Bakmayın siz “yapacağız, edeceğiz” denmesine. Gerçek anlamda bir nüfus sayımı yapılmadan nasıl politika oluşturacaksınız? Haydi bugünden başladınız diyelim, o nüfusa hizmet edecek alt yapıyı nasıl, ne zaman, neyle hazırlayacaksınız?
Mesela yüksek öğretimde öğrenci sayısı övüne övüne 102 bin olarak açıklanıyor ya, meğer öyle değilmiş. Bakan Baybars, geçtiğimiz aylarda öğrenci kimliğiyle adada bulunanların sayısını 60 bin olarak vermişti, şimdi az bir miktar daha artmış. Sadece “öğrenci” adı altındaki kaçak sayısı 20-30 bin mi şimdi? Ölmüşüz de üstümüzü örten yok…
Kimse hayal kurmasın. Nutuklara da kanmasın. Görünür bir gelecek için kalkınma, refah, sosyal devlet uygulamaları, çağdaş hizmetler beklemek hayaldir. Vizyon oluşturmanın yolu, verilere dayanır. Veri olmayınca da geriye hamaset kalır.
Dahası, bu kontrolsüz nüfus artışına ‘dur’ deme niyeti gerçekten var mı? Emin değilim.
UBP’DE İŞLER DEĞİŞMİŞ…
UBP Genel Sekreteri Ersan Saner’i BRT’de izlediniz mi bilmem. İlginç bir şey söyledi.
On gün kadar önce UBP Lefkoşa İlçe Başkanı Sadık Gardiyanoğlu, “Taban UBP Genel Başkanı Tatar’ın aday olmasını istiyor” deyince, ‘tamamdır artık, karar verildi’ demiştik. Çünkü bu konuşma, partinin gazetesinde ön sayfadan verilmişti. Başkan’ın onayı olmadan böyle bir görüş öne çıkarılır mı diye düşünmüştük. Olabiliyormuş demek ki…
Siyasetteki kıvraklık bizi bile şaşırtıyor. Üstelik de cumhurbaşkanlığı gibi bir makam için tartışma yaşıyor ülkenin en çok oy alan partisi…
Ersan Saner, “Sağda bir birlik nasıl olur, onu konuşmalıyız, onun yorumunu yapmalıyız” deyiverdi. Bunu da cumhurbaşkanlığı seçimine bağlantılı olarak söyledi, genel siyaset için değil.
Sonra da detaylandırdı; “Çatı aday ‘X’ ya da ‘Y’ partiden olur demem doğru olmaz. Sağ kitlenin, kazanabilecek adayın arkasında durması gerekiyor”. Oysa geçen Haziran’da yaptığı bir açıklamada, “UBP’nin adayının olmadığı bir Cumhurbaşkanlığı seçimi düşünemiyorum” demişti. Bundan, UBP’nin adayını çatı adayı olarak sunmak isteyeceklerini mi anlamalıyız? Sanmam.
Demek ki, son on günde bir şeyler olmuş…
YERİN KULAĞI VAR
“GERİ ZEKALIYIZ YA”:
Metin Münir köşe yazısında diyor; “Eğer Akıncı ve Erhürman cumhurbaşkanı seçilirse, Kıbrıs 5 yıl daha çözümsüzlüğe mahkum olacak. Bir 5 seneyi daha sokağa atmamak ve Anastasiadis’in getirdiği öneride ne kadar samimi olduğunu test etmek gerek. Buna hazır olan 2 siyasi lider var: Tatar ile Özersay”…
Belli ki gerçekleri değil, gönlünden geçeni yazmış. Bugün için kazanma şansları çok düşük olan Tatar ve Özersay’ı parlatmaya çalışıyor. Zamanında Hüseyin Özgürgün’ün dediği gibi bu toplumu “geri zekalı” sanıyor.
UBP’YE NE KADAR GÜVENİRSİNİZ:
İçişleri Bakanı Baybars, Yurttaşlık Yasası’nın revize edilmesi konusunda Bakanlar Kurulu’nda uzlaşı olduğunu söylüyor. İkamet ve vize konusunda da uzlaşı var sanmıştık ama, Başbakan onun gibi düşünmediğini açıkladı. Diyeceğim o ki, UBP için bu vatandaşlık ve vize konusu önemli, bugün “evet” dediğine, yarın “hayır” deyebilir. Yıllar içinde bunun çok örneğini gördük, siz yine de UBP’ye fazla güvenmeyin derim ben…
KARARI SEÇMEN DEĞİL, ONLAR VERİR:
Geçmişte “siyasiler cebimde” deyip tüm siyasileri şaibe altında bırakanlardan sonra, şimdi de bazı casino sahipleri iç politikamızı dizayn etmeye çalışıyor. Neymiş efendim “ Özersay cumhurbaşkanı olmalıymış”. Seçmenin ne diyeceğinin önemi yok, önemli olan onların kimi isteyip, kimi istemedikleri. İyi de partileştikten sonra çizdiği zigzaglar ve teslimiyetçi politikaları nedeniyle bırakın vatandaşı, kendi partililerinden bile tepki gören Özersay nasıl cumhurbaşkanı olacak? Bu destekle herhalde.
BU NE ŞİMDİ:
Ulaştırma Bakanı yolların tamiri için fellik fellik kaynak arıyor ama, ellerinin altında duran milyonları göremiyorlar. T&T şirketinden devletin alması gereken 53 Milyon lira için haciz başlatılıyor ama, Maliye Bakanı Selçuk Amcaoğlu, alacağına şahin kesilecek yerde firma üzerindeki hacizi de kaldırıp, Turanlı’ya ödemesi için 6 ay da süre veriyor. Sonra da “kaynak yok, icraat yapamıyoruz” derler, memur maaşını dillerine dolarlar.
MESLEĞE GÖRE ASGARİ ÜCRET:
Güney Kıbrıs’ta bir asgari ücret uygulaması yok. Şimdi tüm paydaşlarla bir karar vermeye çalışıyorlar. İşverenler asgari ücret belirlenmesine tümüyle karşı çıkarken, sendikalar savunuyor. Ancak onlar da genel bir asgari ücret belirlenmesine karşı. Çalışma Bakanlığı yetkilileri de zaten, mesleklere göre bir asgari ücret belirlenmesinin öngörüldüğünü söylüyorlar. Hükümet, işsizlik oranının yüzde 5’e ulaşması üzerine böyle bir uygulamayı tartışmaya açmış bulunuyor. KKTC’nin de meslek bazında asgari ücret düzenlemesine ihtiyacı yok mu sizce? Emek düşmanlığı kalıplarını bırakın, bakın orada sendikalar bizzat bunu savunuyor…
KAÇAKLAR ÜLKESİ:
Havadis gazetesinin manşetine taşıdığı “kaçak” sorunu, bir kez daha konunun ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu gözler önüne serdi. Bu yılın ilk dokuz ayında polisin yaptığı operasyonlarla 894 kaçak yakalanmış. Aralarında turist vizesiyle girenler kadar, sahte öğrencilerin de olması dikkat çekici. Hep diyoruz, bu ülkeye giriş ve çıkışlar kontrol altına alınmaz, sıkı denetim yapılmazsa, ne ekonomi düzelir, ne de ülkeye huzur gelir. Buna rağmen bazılarının hala daha çıkıp da, “herkesi vatandaş yapalım, uygulanmak istenen tüzük, TC vatandaşlarına işkence demektir” demelerinin mantığı ne olabilir sizce? KKTC’nin kalkınması mı, başka bir şey mi?
ZİRVEDEKİLER
Güven Bengihan (KTAMS Başkanı): “Okul yapmak için gerekli kaynağı bulmak isterlerse önce devlet teşvikleriyle servet sahibi olan, hatta dünya zenginler listesine girenlerden vergi alsın, elektrik borçlarını tahsil etsinler, siyasi partilerin katkılarından kesinti yapsınlar, makam arabalarıyla düğün, festival gezmekten vazgeçsinler. Çalışanların yasal haklarını gasp ederek okul yapmak marifet değil”.
DİPTEKİLER
Donald Trump: Dünyayı bir dediği bir dediğini tutmayan, söylediği ile yaptığı farklı, faşist dürtülere sahip bir adam yönetiyor. ‘Türkiye iyi dostum’ dediği açıklamanın içinde, Kürt savaşçıları övebiliyor mesela. “Nereden girdik bu Ortadoğuya” diye dertleniyordu dün. Neden girdi acaba? Boşuna mı? Hadi canım, parça parça bölüp yönetecek hale getirdi ya, artık sallıyor. Yazık. Dünyanın bu hale geleceğini, uluslararası diplomasinin bu kadar delice yönetileceğini kimse tahmin etmemişti…
