Umut mu dediniz..? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Umut mu dediniz..?

Köş, MoreketMehmet Moreket

Öyle karamsar dönemler yaşıyoruz ki… İnsan düşünüyor, böylesini daha önce de yaşadık mı diye….

KKTC devleti 1983’de kuruldu. Ondan hadi bir on yıl da öncesi var. Adı şu veya bu, kendi kendimizi yönettiğimiz dönemler. O dönemlerin içinde savaş var, yokluk var, gelecek kaygısı var, ölüm korkusu var.


Ama ben ne yalan söyleyim, bu kadar karamsar olduğumu, bu kadar umutsuz olduğumu hiç hatırlamıyorum.

Önce “Türkiye gelecek” umudu” yaşattı insanları. Onca acıya bu umutla katlandık. Asıldık, vazgeçmedik, bu topraklarda tutunduk.

Sonra özgür olacağız, kendimiz yöneteceğiz umudu. İngiliz’den gelen sisteme benzer, oralarda yetişen bürokratlarla bir sistem kurduk. Adına devlet dedik. Kim ne derse desin, bir Anayasa, iyi yasalar çıkarttık. O günlerin şartlarına göre hiç de kötü olmayan bir düzen kurduk.

Sonra, işte orada durdum….

Beklenirdi ki, daha önce hiç devlet tecrübesi olmayan insanların sıfırdan kurduğu bir sistem, her gün daha iyiye gitsin değil mi? Ne yazık ki öyle olmadı. Belki bir on, on beş yıl iyi gitti işler. Sonra bir bozulma, bir çürüme.

Kurşun kalemin bile bitmeden yenisinin alınmadığı, memur olmanın çok zor koşullara bağlı olduğu, kalitenin, yeterliliğin en çağdaş şekilde sorgulandığı kamu düzeninden, sistemsizliğe, kalitesizliğe, düzeysizliğe, gelirin üstünde gider yaratan hovardalıklara  geldik.

Çünkü hayatımıza partizanlık girdi… Demokrasiyi, rüşvete bağladık.

Yine olağanüstü durumların gereği olarak, üretim sektörlerini koruma adına çıkarttığımız yasaları da aynen kamudaki gibi rüşvete çevirdik. Devletin elindeki tüm olanaklar parti çıkarlarına göre kullanıldı.

Çevreyi, doğayı, trafikteki insanı koruyamadık. Ne sosyal adaleti sağladık, ne çalışma barışını. Toplumun yüzde 70’i asgari ücretle çalışır duruma geldi. Sanki 1963 sonrası herkesin 30 Kıbrıs Lirası aldığı dönemler gibi…  Ama tek farkla, o zaman eşitlik vardı, şimdi bir uçurum var…

Geldiğimiz noktaya bakar mısınız.

Gelir var, kaynak var, destek var, ama adaletsizlik büyüdükçe büyümekte.

Kamunun çivisi çıktı. Kalite, liyakat geçin bunları, disiplin bile kalmadı. Yasalar fütursuzca çiğnenmeye başladı. Hesap sorulamadı…

Yani “30 küsür senede bir yönetim becerisi de kazanamamışız” diyor, kahrediyorsunuz. Bir umut, deniyorsunuz, isimleri değiştiriyorsunuz, ama değişen bir şey olmuyor…

Asayiş, trafik, çevre kirliliği, artan borçlar, hayat pahalılığı karşısında çaresizlik… Sahiller beton duvarlarla örülmek isteniyor, kentler dokusundan çıkarılıyor. Bakıyorsunuz, bir daha bakıyorsunuz, burası bizim memleket mi? Emin olamıyorsunuz. Size, bu adaya ait her şey, binasından dokusuna, kültüründen doğasına günden güne kayboluyor.

Adına “değişim” diyorlar. Oysa değişim içinde iyi şeyler barındırır, Bu gidişse hayra alamet değil. Karşısınız, karşı çıkıyorsunuz, dikine gidiyorlar, inatla ısrarla… Zaten siyasiler bile “umut” dağıtmaktan çoktan vazgeçtiler… Toplumsal çıkar ‘out’, bireysel çıkar ‘in’…

Eskiden Türkiye’ye bakar umutlanırdık, şimdi oradan her gün gelen acı, korkutucu haberler de umutları tüketiyor.

Kıbrıs konusu… O da hep bir umuttu. Güney’de bugüne kadar görülmemiş şekilde bir sertlik, bir anlaşma karşıtlığı. Bakıyoruz, o umut da ha söndü ha sönecek.

Bir Cumartesi yazısı için çok mu karamsar oldu? E, söyleyin lütfen sizin hala, herhangi bir şeyden, ama toplum adına, devlet adına umudunuz var mı..?

Çocuklarımız zaten bu yangının içine düştüler. Torunlarınıza nasıl bir gelecek bıraktığınızı bir düşünün bakalım…

Önceleri bir karabasan gibi gelirdi bana olup bitenler. Sonra baktım, giderek dibe vurduk, çözüldük, kanıksamaya başladık.

İşte esas umut orada bitti…

 

YERİN KULAĞI VAR

TAHMİNLER OLUMSUZ:

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşme sonrası ülkede gündem bir anda Kıbrıs sorununa kilitlendi. Herkes, “çözüm olacak mı, olmayacak mı?” üzerine tahminler yapıyor. Şu anki durum, “olmayacak” diyenlerden yana gibi görünüyor. Yıl sonuna kadar bu hava değişir mi bilemem ama, ortam böyle devam ederse, referandumda “hayır” oyları ağır basacak gibi görünüyor…

 

ENVANTER YOK:

Rumlar, Kuzey’de bulunan Kıbrıs Rum mallarının ve ekonomik yardım alan göçmenlerin isimlerini kayda geçirecek çalışma başlatıyorlarmış. Bir de bizi düşündüm. Bırakın Güney’deki Türk mallarını, Kuzey’dekilerin bile bir envanteri olduğundan şüpheliyim. Kapişari düzeninde, kimin ne malı var, hangi mal kimin elinde, inanın kimse bilmiyor…

 

ÇOK GEÇ DEĞİL Mİ:MARKULLİ copy

Rum eski Dışişleri Bakanı Markulli’nin niyetinin iyi olduğunu düşünmek istiyorum. Atlılar, Muratağa, Sandallar katliamlarından dolayı özür dilemesinin ardından şimdi de, bir gerçeklik komitesi kurularak, iki taraftaki nefretin araştırılmasına çalışıyor. Tamam da biraz geç kalınmadı mı? Tam 40 yıldır Türk düşmanı yetiştirilen nesiller ne olacak? Bir şey daha söyleyim de, o henüz kurulmayan Komite de bir yere not etsin, Kuzey’de böyle bir nefret yoktur Sayın Markulli, herşeye rağmen…

 

DAYATMA:

Girne’de ranta kapı açacak, kenti denizden koparacak, dokusunu bozacak ve yaşanmaz hale getirecek Emirname değişikliğine resmen tepki koyan örgüt sayısı, dün itibarıyla 23 oldu. Aralarında bilim insanlarından oluşan meslek örgütleri ve halk var. Buna bir de belediyeleri ekleyin… Ciddi ve dikkate alınması gereken büyük bir kitle. Demokrasi varsa, işte sonuç ortada. Yapın bir referandum, sonucu görün. Ama korkarım demokrasi de bilim de, en önemlisi ‘kamu yararı’ da ranta yenik düşecek. Baksanıza siyasi baskıların  havada uçuştuğu iddiaları var. Bunu da yaparlarsa, artık “KKTC’de demokrasi var” lafını ağzılarına almasınlar. KKTC’de şu anda dayatma var, dayatma…

HEP AYNI BAHANE:

Bayındırlık ve Ulaştırma eski Bakanı, bağımsız milletvekili Hasan Taçoy, Gazimağusa Limanı’nda X-ray cihazı olmadığını ve yeterince denetim yapılamadığını söyledi. İyi de siyasiler olarak sizin göreviniz bu eksikleri tamamlamak değil miydi? “Tam yapacaktım ama, görevden alındım” bahanesine sığınmak yerine, keşke işin takipçisi olsaydınız ve gelen arkadaşı uyarsaydınız. Ama bizde genellikle görev süresince elini kıpırdatmayanlar, hep aynı bahaneye sığınıyor…

CİDDİ İDDİALAR VAR:

Kahkaha gazı tartışmaları sürerken, bu kez çok daha ciddi bir olayla gündem değişti. Kahkaha gazını uyuşturucu kapsamına alarak sorunu çözdük de,  serbest limanda ele geçirilen yüklü miktardaki silahları ne yapacağız? İthalatçı firmanın, yükün silah olduğunu gizlediği, Türkiye’den gelen silahların neden tekrar Türkiye’ye gönderilmek istendiği iddiaları ortda duruyor. Bakalım bu işin sonu nereye varacak…

 

 

ZİRVEDEKİLER

Ferdi Sabit Soyer: “Konuşun baylar, çözüm için yanıp tutuşmadık diye bülbül olanlar, Akıncı-Erdoğan görüşmesinden sonra dut yemiş bülbül oldular. Efendiler biz katılmadığımız bir görüş oldu mu görüşümüzü söyleriz, o zaman siz de Anavatan düşmanları diye yağ çekmenin şampiyonu olursunuz. ‘Çözüm için yanıp tutuşmadık, Akıncı’nın ne yaptığını bilmiyoruz’ beyanları verenler, hadi Akıncı Erdoğan açıklamasından sonra da konuşun…”.

 

 

DİPTEKİLER

Serbest Değil, Kurtarılmış Bölge: Serbest Bölge’de bulunan silahlar kafa karıştırıyor. Şirket, “herşeyimiz tamam, yetkililere bildirdik” derken, devletin müdürü, işletmeci Port İsbi’nin manifesto verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu konuda defalarca yazılı uyarı yapıldığını söylüyor. Rezalet diz boyu. Bir yaptırımı, bir cezası yok muymuş bunun? Mesela sözleşmenin feshi falan gibi? Adam kafasına göre davranma rahatlığını kimden bulmuş? Lütfen bir zahmet bunu da açıklayıversin Sayın Müdür. Ya da hem bölgeden sorumlu, hem de o bölgede işletmesi olan Bakan…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar