UMDUĞUMUZ ÇÖZÜM NEDİR?/ İMHAYI BİLE BECEREMİYORUZ!   - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe YazarlarıSürmanşet

UMDUĞUMUZ ÇÖZÜM NEDİR?/ İMHAYI BİLE BECEREMİYORUZ!  

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Amaçla yöntemlerin doğru orantılı olması gerekir ki birbirlerini tamamladıklarında    sonuç doğru çıksın.

Bunun için de tabi ki  mevcut ve ilgili araçlarla argümanların doğru kullanılması gerekir.


Kıbrıs siyasi sorununu Türk toplumu açısından ne zaman değerlendirmek zorunda kalsam bu mantığı kullanırım. Öyle düşünülmesi gerektiğine inanırım.. Fakat hayır!

NİTEKİM:  Vakta  ki her yıl takvimler  21 Aralık’ı gösterir, toplumsal bir çığlıkla  “şehitlerimize” bir kez daha ağıtlar  yakarız.       1963’ün o meşum “kanlı noelini” lanetlerken, Eokacılarla Rum milislerinin Kıbrıs’ın tüm kent ve köylerinde başlattıkları saldırılarda şehit düşen babalarımızı analarımızı, kardeşlerimizi çocuklarımızı, yakınlarımızı arkadaşlarımızı… Bir kez daha gözyaşlarıyla anarız..

Rum vahşet ve barbarlığını, yıllardır sürdürülen Türk düşmanlıklarını lanetleriz.     Gazetelerde öylesi günlerde yakılan köylerimizden nasıl göç yollarına savrulduğumuzun fotoğraflarına bakar, on bir yıl gibi uzun sürecek o “karanlık yıllarımızı” bir kez hatırlar, anılarımızı anlatırız…

VE ERTESİ GÜN:  Törenler de göz yaşları da ağıtlarla hatıralar da toplu mezarlara konan kadınlarımız çocuklarımız da Güney’den Kuzey’e göç edişimiz de…

Kısaca tarih kitaplarına kazınan  o meşum günler hiç yaşanmamış gibi işimize gücümüze döneriz..

Günlük hayat devam ederken de siyasi sorunun cilveleri haline getirdiğimiz “iki ayrı devletli çözüm mü yoksa federasyon mu”  diye neredeyse birbirlerimizin gırtlaklarını rını sıkarak, “nasıl bir çözüm” tartışması yaparız..

Ki bir gün öncesinin göz yaşları bile kurumadan, ağıtların yankıları gök kubbemizde çınlarken!                                              ÜSTELİK  devlet oluş iddiamızda! Üstelik “Türkiye bizi  idare etmekten vazgeçsin, biz kendimizi idare ederiz” derken Rumla federasyon oluşturma türküleri söyleyerek!..

…1958’lerden beridir bu adada Rum’dan çektiklerimizin bin beterini Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’si de çekti.. Alın Yılmaz Özdil’in “Son Cüret” adlı kitabını okuyun. Ağlarsınız!

Fakat Türkiye ne İngiliz mandasını kabul ettiydi ne Amerika’ya yada Rusya’ya sığındıydı.. Bağımsız ve egemen devletini kurduydu ki işte bugünün büyük Türkiye’si!

PEKİ biz ne istiyoruz bu adada?                  Ki       Türkiye’ye hayır diyoruz! Anladık eğer bağımsız ve egemen bir devlet olmak iddiasındaysak elbette “hayır” diyeceğiz.

Hayır ama: “Federasyon” diyoruz. “Rum’la KKTC’den toprak verme pahasına bu adayı paylaşmaktan” söz ediyoruz.                                    Hem de bırakın bir iki karışı neredeyse eldekilerin yarısını!

ÜSTELİK  federal sistemle birlikte özgürlük ve egemenliğimizi yitirip Rum’a bağımlı hale gelme rizikosunu göze alarak!

Dahası olası bir federasyonda Rum’un bize nasıl oyunlar tezgâhladığının şüphelerinde sancılanarak!

…“AMAÇLA  yöntemler”dediydim. Bilin ki o federal sistemde şehitlerimizi bile anamayacağız! Çünkü federasyonun lafzına aykırı düşecek!

***

KISACA TAKILDIĞIM: (İMHA ETMEYİ BİLE BECEREMİYORUZ!)

Ersan Saner koalisyon hükümeti göreve “pul ve harçlara” zam yaparak başladı. Belki yapması gerekiyordu ama bu kadar erken değil. Bir iki ay beklenebilirdi..

Ne var ki o “bir iki aya” bile dayanamayacak bir hazine  söz konusu.. Ki unutmadık. Yılbaşından önce 13. ve maaşların ödenmesi için TC’den 800 milyon TL katkı sağlandıydı.

Aslında KKTC başından beridir budur! Eğer periyodik aralıklarla Ankara parasal katkıda bulunmazsa devletin tekerliği dönmez!

Ki şimdilerde durum daha da vahimdir. Koronavirüsten dolayı turizm sektörü ile üniversite öğrencilerinin çarşı pazara akıttığı “paralar” da artık yok yada çok yetersiz!

Kaldı ki bu iki sektöre dayanan kafe ve eğlence yerleriyle lokantalar falan mayna ettiler..

Taşımacılıktaki zararları söylemek bile abes! Öğrenci taşımacılığının ibresi de iyice düştü..

Yani neresinden bakarsanız bakın KKTC’nin geçmişe oranla Türkiye’ye bağımlılığı katlandı.

BU ahval ve şerait içinde olmamıza karşın bazen önümüze öyle haberler geliyor ki sadece küçüğünü değil, hayretten dilimizin büyüğünü de yutarız!

Mesela artık dha sık medya haberleri haline gelmeye  başlayan şu “ilaçlar” sorunu!

Çoktandır “tarihleri” geçtiği için “imha edildikleri” haberlerine tosluyorduk. Ya şimdi? Bu kez de  tarihleri geçtiği için “imha edilemediklerinin” haberleri çıkıyor!

Üstelik bu ilaçlar, “İlaç ve Eczacılık Dairesinin Deposunda” bulunmaktalar..

ANCAK “bugüne kadar neden tarihlerinin geçtiğini bir türlü bilemezken;” Şimdi de “neden tarihleri geçtiği halde imha edilemediklerini bilemiyoruz!…”                         Neyse dün medyadaki haberlerden nihayet bunu da öğrendik.                            Meğer günü geçmiş ilaçlarla ilgili bir “imha fabrikası kurulacaktı ama hâlâ kurulamadığı için tonlarcasının imhalarında güçlükler yaşanıyormuş!”

ÖNCE esefle yazayım. Ne demek ilaç imhası? KKTC bu kadar mı lüks bir ülkedir? Okkayla paralar harcayarak alınan ilaçların tek hapına kadar kullanımda olması gerekirken neden ikide birde “ilaçların imhasıyla ilgili haberler  çıkmaktadır!”

Sistem bozukmuş deniyor.. Düzeltsenize!

…İŞTE  zurnanın tısladığı yer! Bu ülkede KKTC değerleriyle ulusal çıkarlarını” gözetip koruyacak, sistemleştirip verimli kurumlaşmalar haline getirecek düzenler oluşturulamadı!

TC’den gelmesine  karşın bir damla suyun bile boşa akmaması gerektiğini söylediğimiz  bir ülkede   ne demektir tonlarca ilacın ellerde depolarda kaldığı için imha edilmesi?

Ne demektir imha edilmesi gerektiği halde imha edecek tesisin kurulmaması!

…   “ERSAN Saner koalisyon hükümeti kendinden önce gelip giden hükümetler gibi elbette bu sorunların sorumlusu değildir” demek istiyorduk ama hemen her koalisyon hükümetinde UBP’nin yer aldığı  gerçeklerde “devri iktidarınızda sorun yaratmaktan başka icraatınız olmadı” desek  insafsızlık mı  olacak?

Kİ diğer sorunlara da örnek olan bu ilaç imha sorunu kimbilir kaç hükümetin elinden geçti! Nitekim öğreniyoruz ki “ilaçları imha etmek için bir tesis kurulacaktı ama pandemi dolayısıyla kurulamadı!” Buna karşın bir pandemi hastanesi pek alâ da inşa edildi ama..

DEMEK ki neymiş? İstenirse yapılır, gerçekleştirilirmiş..

…Eğilin kulağınıza bir şey fısıldayım. Hiç bugünkü kadar “keşke TC’nin bir vilayeti olsaydık” dediğimi hatırlamıyorum.  En azından bürokrasinin ne olduğunu öğrenirken plan programların nasıl yapıldığını, nelerin öncelikli olduğunu da öğrenirdik..

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar