Köşeci refiklerimiz için yine bereketli günler yaşanıyor. Şöyle ki “yaz yaz bitmez!”
İster AB’nin çoktan beridir aklında olup da uygulamadığı Türkiye’ye yönelik yaptırım kararını almaya hazırlandığını yaz..
İster “BM’ler sekreterinin Kıbrıs’tan sorumlu çok özel temsilcisi Lute’nin , Türk ve Rum toplumlarına, “sorunu görüşün ve çözün” nasihatını çektiğini yaz!
İsterseniz artık çevre kirliliğimizle trafik sorunumuzun bile tahtını sallamaya başlayıp zirveye oturmaya çalışan “uyuşturucu” belasını yaz!
Kısaca ister süte yapılan zammı, isterseniz yirmiyi orsa etmiş üniversiteye karşılık memleketin tırnaklık kalkınamadığı gerçeğine nazire, “siyahi öğrencilerin” yarattıkları illegal ve kriminal olayları yaz!..
GERÇEKTEN yazalım mı ama?
Çünkü Rum’un Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinin baş ağrıtacağını yazıp konuşmaya başladığımızda henüz Mağusa’dan kargalar göç etmediydi!
Üstelik her hatırıma geldiğinde de yazarım. Çünkü yıllar önce genç TV’deki haftalık programlarımızın birinde konuşurken, Lütfi Özter önüme bir harita sürüp fısıldadıydı: “İşte Rumların münhasır ekonomik bölgeleri, petrol arayacaklarmış…” Ki konuşma sıram geldiğinde ben de Doğu Akdeniz’de bugün artık iyice şekillenen haritayı göstererek, Rum’ların sondaj yapacakları haberini verdimdi! Yani olay o kadar eski!
BU nedenle olmalı, şimdilerde geriye dönüp baktığımda, zamanında önemseyip önlem almadığımız sorunların, bugün başımıza nasıl belâ olduklarını daha iyi gördüğümde canım sıkılıyor!
Bu sıkıntımı da “Türkiye uyurken” diye ifade etmem bu yüzdendir! Çünkü Doğu Akdeniz’deki tüm bu gelişmeler Türkiye’nin zamanında olaya bigane kalmasından kaynaklandı.
Vakta ki Rum doğal gaza ulaştı, “yok yahu dedi demek gerçekten Kıbrıs’ın etrafında doğal gaz vardır ha!..”
EVET vardır ve Avrupa Birliği bu gazdan adadaki Türk halkı ile garantörü Türkiye’nin yararlanmaması, sahibi olmaması, payını almaması için, Türkiye’ye mali ve ekonomik yaptırımlar uygulamaya hazırlanıyor!
Kıbrıs sorunun 45 yıl sonra geldiği yere bakın! Ya maazallah Doğu Akdeniz’de bir arbede çıkarsa? Allah muhafaza diyorum!
**********
PARASAL GELİRLER KAOSU!
UBP-HP Koalisyon Hükümeti KKTC’i restore etme çabalarına çok hızlı başladı.
Üstelik tek başına değil. Ankara’yı da “yetkili” kılacak bir politika ile “sorumlu” taraf haline getirerek..
Oysa dörtlü Erhürman Koalisyon Hükümeti nedense TC ile sıkı fıkı ilişkileri “kucağına oturma” olarak mı algıladı ne, on beş ay gibi uzun bir süreyi sıkıntılar içinde geçirmesine karşın, Ankara’ya hep mesafeli durdu..
Oysa bugün çok daha iyi anlaşılıyor: Türkiye’ye dayanmadan KKTC’nin ne alt yapısını oluşturabiliriz ne ekonomisini düze çıkarabiliriz..
ANCAK bir sorun var. 1974’lerden sonra aramıza katılan TC yurttaşları gitgide palazlanıp iş güç sahibi yurttaşlarımız da olurlarken; “sermaye birikimlerini” KKTC’de tutmak yerine hepten TC’ye transfer ettilerdi!.
Görüyoruz ki aradan uzun yıllar geçmesine karşın durum vaziyetler yine ayni.
Nitekim TC kökenli yurttaşlarımız beş yıldızlı otellerin Casinolarını da işletecek kadar “parasal gelir kaynaklarına” sahipken, devasa öğrenci yurtlarından medyaya, hava alanı inşaatlarından türlü çeşitli inşaatlara, sebze meyve, ana gıda maddeleri ithalatından ötesi akla gelen tüm “işlerin işletmelerin” sahip patronları olmalarına karşın memlekette “gelişme adına tırnaklık ivme oynamıyor!” Ve tabi sermaye birikimlerini TC’ye transfer ettiklerini akla getiriyor!
MESELA bu ülkenin çok büyük oranda bir “kumar geliri” olması gerekmiyor mu?
Düşünün ki o beş yıldızlı otellerde iki saatlik programı için TC’den gelip konser veren bir şarkının aldığı para bazen 500 bin lirayı bulmakta!.
Bilmiyorum ama KKTC otellerinde bir gecede sadece şarkıcılara ödenen para milyon milyonlarla ifade edilirken…
Peki devlete kaç para akmakta?
Piyasalarda dönmesi gereken bu paralar KKTC’nin kalkınmasına neden yansımamakta?
Neden devlet her zaman yüzü Ankara’ya dönük, açık avuçlarıyla “muhtacı dideyi” oynamakta? İşte asıl takılacak olay bu’
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (GÖRMEK İSTEDİĞİMİZ)
Öteden beri KKTC memur cenneti oluşuyla kaimdir!
Toprağı çapalayıp ekip biçecek insan da kalmadı ki zirai üretime dayalı ihracat yapabilsin! Hayvancılık dibe vurdu…
Geriye ne kalıyor? Turizm gelirleri.. Casinolardan sağlanacak gelirler.. Ha sahi bir de dış ülkelere “hurda satışları” deniyor..
Fakat bunlara karşın vergi alamayan, turizm gelirlerinden yeterince nemalanamayan Devlet ne zaman kuyruğu düzeltmek gereğini duysa, “dolaylı vergilere sığınmakta!”
O zaman da harçlardan süte kadar bilumum emtiaya zamlar oturtmakta!.
Tabi yaratılan pahalıkla nasibini alan da vatandaş olmakta!
Yani zaman zaman Erhürman Hükümeti döneminde de “parantezler içinde” anlattığımız “devletin kısır gelir olayına, yaratılamayan kaynaklarına” bilmiyoruz Tatar hükümeti “en azından” bu “kısırlığı” kaldıracak bir iyileşme yaratabilecek mi? KKTC de kazanılan paranın burada sermeye birikimine dönüşmesini sağlayacak mı? Göreceğiz!