''Tepedeki” yetkiler sorunu - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

”Tepedeki” yetkiler sorunu

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Öteden beridir aslında “işlevi” çok daha etkin ve yetkin olması gerekirken, Anayasamızın tanıdığı ve izin verdiği oranda görev   yapan “cumhurbaşkanlarımız,” hükümetlerin sahip oldukları yetkiler karşısında   etkisizleşirlerken;  “siyasi sorunun” ise  “tek yetkili ve sorumlu makamı” haline geldiler!

Kendini Kıbrıs siyasi sorununa adamış Denktaş için  devletin tepesindeki  bu “görevler paylaşımı” olağan sayılıyordu da  sonrası Cumhurbaşkanlarımız dönemleri için ayni yargıya varamıyoruz..


itiraf etmeliyiz:  Eğer siyasi sorunla ilgili müzakereler ve çalışmalar olmasaydı “cumhurbaşkanlarımız” mevcut anayasaya göre makamlarında işsizlikten esnemekten başka bir iş yapamayacaklardı!

FAKAT Cumhurbaşkanlığı makamının bu “anayasal yetkisizliğine” karşın Kıbrıs siyasi sorunu nedeniyle kazandığı “yetki ve sorumluluk” hem çok “büyüktür” hem çok “önemlidir!” Çünkü “makama” Kıbrıs Türk halkının siyasi kaderi yüklenilmiştir.”

Buna karşılık  Cumhurbaşkanımızın “siyasi sorunla” kazandığı “yetkisi” bu kez de  siyasi partilerimizi “yetkisizleştirmiştir!”

Nitekim siyasi partilerimiz müzakereler sürecinde ancak Cumhurbaşkanımızın zaman zaman bilgilendirmeleri oranında bilgi sahibi olmaktadırlar..

OLAY neden hatırıma geldi? UBP’nin yeni genel başkanı Ersin Tatar göreve geldi geleli sık sık Kıbrıs siyasi sorunuyla ilgili görüşlerini açıklamaktadır..

Bu görüşlerin Sn. Akıncı’nın görüşleriyle örtüştüğünü söylememiz mümkün değildir.

Mesela Tatar son demecinde “Kıbrıs’ta  artık bir ortaklık Cumhuriyetinin kurulamayacağının ortaya çıktığını, dolayısıyla yeni bir siyasetin ortaya konması gerektiğini” söylüyor…

ŞİMDİ asıl meseleye geleyim:  Sorunla ilgili tek yetkili oluş görevindeki Sn. Akıncı için kendi toplum katlarından neşet eden bu tip “görüşlerin”  çok ciddiye alındığını sanmıyorum.

Nitekim geçmiş iktidarlardan biliyoruz, KKTC’nin Dışişleri Bakanları bile “müzakereler” safhasında soruna müdahil  değillerdi! Bugün de farklı değildir durum!

O zaman  sorulmalıdır ama: “Sn. cumhurbaşkanlarımızın yetki ve sorumluluğunda yürütülen müzakereler süreci “politikası” itibarıyla ne kadar “ulusaldır,” bu yetki ve sorumluluk parçalanmaları Kıbrıs Türk halkının ne kadar faydasınadır?

**********

KKTC’YE YAĞMUR YAĞDI!

Çocukluğumuzda havaya bakar “yağmur geliyor” derdik..

Bilirdik ki yağmur “berekettir. “Yağması” değil, asıl yağmaması felâkettir! Bilirdik ki köylü, çiftçi, hayvancı yağmur istemektedir.  Her damlası altın kadar değerlidir..

O yıllarda da yağdı mıydı yağmur, dereler akar taşar, tarlalar sular altında kalırken yollar geçit vermezdi..

Ne var ki öyle oluyor diye kimseler yağmura “felaket” demezdi! “Nimet” derdi, “Allah”ın lütfu derdi!

ZAMAN değişti. Ne toprağımız kaldı  ne  ekip biçecek insanımız! Kırsal alanlarımızın “köyleri” gitti  yerlerine kent özentisi yaşamlarda konutlar, villalar, apartmanlar geldi. Tutun ki karşılığında “tarım alanlarımızı gözden çıkartarak “modernleştik!”

O kadar ki artık yağmur yağdı mıydı sularının sellerinde sürüklenmekte, yağarken daha çok zarar vermesin diye yakarmaktayız!

YANİ 45 yıl sonra   yağmura “afet” demeye başladık! Çünkü sularının akacağı ne dere yatakları bıraktık iskâna açmadık ne de kurutmadık gölet bıraktık üzerlerinde çok katlı binalar inşa etmek için!

Kaç gündür medyamız su baskınlarını, geçit vermez yolları, yollarda mahsur kalanların haberlerini  veriyor.

NAPTIK biz bu memlekete böyle? Ki hâlâ başlara düşmeyen akıllarımızla “imar yasalarına” karşı çıkmaktayız! “Bırakın yapsınlar, bırakın gitsinler” diyoruz!

Kimse “inkişafa karşı değildir!” (Hatta ben yıllarca “Köşemde” konuyu siyasi soruna irca ederek, “ne kadar çok inşaat tesis yapılırsa, topraklarımız ne kadar çok ekilip biçilirse, Kuzey’de  o kadar çok ve hak sahibi olacağız”  diyenlerdenim..

FAKAT insaf! (Hani bir laf vardır. “Vur dedik ama öldür demedik!) İnkişaf adı altında rant ekonomisi, arazi spekülasyonu aldı başını gitti! Kimin eli kimin cebinde  belli değil! Yahudiden Rus’una kadar Kuzey’de at sürmeyeni kalmadı!

Bir daha soralım: “Naptık biz bu memlekete böyle?”

Bakın siyasi sorun hiç önemli değildir! Yeter ki topraklarımıza sahip çıkalım. Oysa bunu da yapamıyoruz. Artık topraklarımız “uluslar arası ortaklıklarda değerlendiriliyor!”

…Kıbrıs Türk halkı gitgide kendi mülküne, yatırımlarına, sermeye birikimlerine yabancı kalıyor, dışlanıyor!  Bilmem  vaziyetlerimizi görebiliyor muyuz? Tabi “sarahatle!”

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (ÖZYİĞİT’İN KEM TALİHİ!)

Yıllar önce de hava muhalefeti nedeniyle Mağusa’da   okullar bir gün tatil edilir ne var ki yağmur fırtına beklenirken, güneş tepeden inmez, mis gibi bir hava yapardı!”

Dün Halil hocayla hatırladıkta çok güldüktü yine “tatil” verdiler diye! Ve dün sabah kahvede dedikti ki “istemez misin bugün de o yıllar öncesi günler gibi olsun!”

İnat değil mi? Oldu vallahi! Ve bir kez daha bir eğitim Bakanlığı “havaya”  lades oldu! Dün “okulların tedrisatları” süresince bir damla yağmur yağmadı! Kapalı ama nefis bir hava vardı!..

Hadi Sn. Özyiğit hep beraber türküsünü söyleyelim, avunuruz:

“Kara bahtım kem talihim.. Taşa bassam iz olur.. Yavru yavru yaz günleri kış olur.. Ben feleğe neyledim.. Kırdı “kararımı” heder eyledi!”

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar