Talat’ın dönüşü: (CTP’yi yeniden reorganize edebilecek mi?) (1) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Talat’ın dönüşü: (CTP’yi yeniden reorganize edebilecek mi?) (1)

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birlikte uzun yıllardır KKTC’de yaşanmayan bir toplumsal devinim gerçekleşti. Toplumun hemen herkesimi yıllardır kendilerini salyangoz gibi içine hapsettikleri mahfillerinden çıktılar ve “biz de varız” dediler!

İki büyük siyasi parti ise hem seçimde aldıkları sonuçları değerlendirmek hem de önümüzdeki dönemlerde nasıl bir yol izleyeceklerinin haritasını yeniden saptamak için çalışmalara başladılar.
Hemen tüm Cumhurbaşkanlığı adaylarının ortak paydada “değişim” dediklerince tutun ki KKTC bu “değişimin” sancılarını koyuvermeye başladı… Bu konuda ilk startı ise “CTP’nin başkanlığına talibim” diyen Mehmet Ali Talat yaptı… Ve evvel emirde “işte manifestom” iddiası ile kendini sadece CTP camiasının değil, Kıbrıs Türk halkının da beğeni ve onayına sundu.
Bizim “manifesto” dediğimiz, Talat’ın “yol haritası” olarak takdim ettiği ve CTP’ye Başkan seçilirse uygulamaya koyacağı bu belgeyi önemsiyoruz. Bu nedenle de bazı “maddelerini” değerlendirme gereğini duyuyoruz.


**********

Talat’ın 25 maddelik manifestosu: (Sadece CTP için değil, KKTC için de gerekli olan!) (2)

Demokrasi, özgürlük, KKTC’nin gereksinmeleri, örgütsel yapılanması gibi artık klasiklere karışmış zaten “asli” olmaları gereken ve “olmazlarsa olmazları” teşkil eden tasavvurları geçiyorum… Talat siyasi sorunla ilgili şunu deklere ediyor:
…Yeni dönemde önceliğimiz yakın zamanda Kıbrıs’ta yeniden hareketleneceği herkesin malumu olan müzakere sürecinde “iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayanan federasyon temelinde gösterilecek çabalara ve bütünlüklü çözüm hedefinden şaşmaksızın güven yaratıcı önlemler konusunda yapılacak girişimlere en aktif biçimde destek vermektir…” (Talat bu belirleyiciliği ile bir kez daha zaten CTP’nin resmi görüşü olan “iki bölgelilikle iki toplumluğu” kesinkes kabullenirken her halde müzakere masasında Akıncı’dan aynı ilkesel tutumu bekleyecektir. Bu tutum ayni zamanda Kıbrıs Türk tarafının çözüm yönünden “billurlaşmış kararlığını” çakan ulusal görüşlerinden biri olmaktadır.
Talat şunu da vurguluyor: CTP kuruluşundan bu yana, Kıbrıs Türk halkının özne olmasını kendi kararlarını kendisinin vermesini savunmuştur…
(Solun pratikte asla uygulanmayan klasik halk popülizminden birisi de olsa en azından “siyasi iradenin” asıl sahibinin halk olduğunu hatırlatması yönünden CTP’lileri rahatlatan bir “tekrar” olmalıdır…)
POLİS VE İTFAİYE: Talat bu iki devlet organının sivile bağlanmasının takipçisi olacaklarını yineliyor…
(Buna karşın Talat’ın da çok iyi bildiğince biliyorum ki “Kurumlaşma olmadan Kamu Görevlilerinden işlevsel yarar beklemek mümkün değildir!” Zaten misaliyine gündeme gelmiştir. Siyasi iktidar bir Polis Genel Müdürü’nü bile görevlendiremezken, bekleyeceksiniz ki bu tip atamalarda o “siyasi iradeyi” gerektirmeyecek olağan prosedürler devletin temel uygulamaları olsunlar!)
ÖZEL SEKTÖR VE GELİR DAĞILIMI: Talat, ekonomik görüşlerinden birini “özelleştirmelere tamamen karşı oluşu” ile açıklarken “gelir dağılımdaki adaletsizliğe” de vurgulama yapıyor. Toplumun omurgasını oluşturan orta sınıfın yoksullaştığını hatırlatıyor ki doğrudur… Öte yandan özel sektördeki “sendikasızlaşmaya” dikkat çekiyor ve sendikalaşmalarını “teşvik edeceğiz” diyor…
Talat artık KKTC’de yeri ile işlevi yadsınamaz oranda önem kazanan özel sektör konusuna yönelik görüşlerini ortaya koyarken de şunu ekliyor: “CTP istihdamın özel sektöre yönelmesi amacıyla çıkarılan 47/2010 sayılı yasanın amacına ulaşmadığının ve yarattığı ciddi sıkıntıların bilincindedir. Hedef bu yasanın yarattığı sosyal ve ekonomik anomalilerin ekonominin büyütülmesi ve bütçe olanaklarının geliştirilmesi gözetilerek belirlenecek bir programa uygun olarak giderilmesidir…
(Ekonomik duyarlılığı “kavga” ile değil, plan program ve akıl yolu geliştirip KKTC’nin büyümesine kanalize edecek bu tip “yol haritaları” tabii ki gelecekler açısından insanı olumlu yönde umutlandırıyor diyelim…)
VE EKLEYELİM. Talat’ın şimdiden “CTP” olarak vurgulayıp bağlayıcılığını da CTP’ye mal ettiği 25 maddelik iddialı manifestosundan sadece “çok önemlidir” dediklerimizi öne çıkardık. (Arada TC’den KKTC’ye akacak suyun yönetiminin kesinlikle bize ait olması gerektiğini de söyleyen Talat’ın bu ve benzeri konulardaki görüşlerini bu tip olayların her zaman değişebilir olması nedeniyle üzerlerinde çok durmadık.) KISACA: Talat seçilirse madde madde ortaya koyduğu ve sadece CTP’yi değil, KKTC’nin de yeniden yapılanmasına yönelik bu tasavvurlarını kuvveden fiile çıkarabilir mi bilmiyoruz. Bildiğimiz şudur. KKTC’nin A’dan Z’ye kendini yeniden restore etmesi, yeniden yaratması gerekiyor. Talat bu yolda bir kıvılcım çakmışsa ardından şimşekler çakılmalıdır ki milletçe derin uykudan uyana!

**********
Kısaca takıldıklarım: (Domuzun kuyruğu düzelmese de olur. Yeter ki Rum’un huyu düzelsin!)

Bir yanda müzakerelerin başlaması için yoğun çalışmalar yapılıyor. Akıncı’nın seçilmesi ile yeni çözüm umutları yeşertiliyor. Çözüm ve barış mesajları veriliyor… Öte yandan. Rum tarafı ne yapıyor? Sanki tam zamanıymış gibi Kıbrıs’ın tek Egemen Devleti ispatını çakmak için müzakere masasına yansıması kaçınılmaz olan bir siyasi tasarrufla sahneyi viran eyliyor!
Ve “Doğu Akdeniz’i çıbanbaşı yapıyor!” Olay biliniyor. Kravat düşmanı büyük solcu Çipras ile Mısır’ın astığı astık kestiği kestik otokrat Sisi’nin de katıldığı ve Anastasiadis’in ev sahipliği yaptığı bir zirvede “Doğu Akdeniz bu üçlü arasında paylaşılıyor!”
Şimdi deniz sınırlarını belirleyecekler! Artı, “hemen şimdi” diyen Sisi Afrodit gazının Mısır’a taşınması için boruların döşenmesini istiyor…
Ve tüm bu gelişmeleri izleyen Türkiye “ne oluyor” sorusuna bile cevap verme fırsatını bulamadan kendini bu yeni “üçlünün” emrivakisi ile karşı karşıya buluyor…
DİKKAT: Görüşmeler bu olayın gölgesinde başlayacak! Ve yarın masa başında sıkışan Anastasiadis tatile çıkmak ihtiyacı hissettiğinde Doğu Akdeniz’i devreye sokup Türkiye’yi tahrik edecek ki bahanesi kendinden menkul olsun! Hep ayni hikâye!
***
YORGANCIOĞLU’NUN BÜYÜK BAŞARISI. (NİHAYET MURADINA ERECEK!)

Malum Eroğlu ile olagelen sürtüşmesi ve “dediğim olacaktır” inadı nedeniyle Polis Genel Müdürü Pervin Gürler’in atamasını tıkamıştı. Eroğlu gitti barikat kalktı! Nihayet Başbakan Yorgancıoğlu kırk yıldır “bir polis mensubu” olarak görev yapan Gürler’in çırasını yakacak ki dirayet ve iradesinin nelere kadir olduğunun ispat etsin! Ve her halde bu olaydan sonra Yorgancıoğlu’nun Başbakanlık dönemi kayıtlara şöyle geçecektir: “Başbakan’ken hiçbir şey yapmamışsa da Polis Genel Müdürü Pervin Gürler’in hakkını ve hukukunu yiyerek terfisini önlemek yönünden büyük bir başarıya imza atmıştır!”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar