Malum geçen Mart ayında Girne Kaza Mahkemesi, Cratos Otel’e ücretsiz girmek isteyen ve engellenen kişilerin açtıkları davada, “davacıların hiçbir ücret ve/veya giriş ücreti ödemeden plaja girmekte serbest oldukları hususunda” emir ve hüküm vermişti…
Bu kararın diğerlerine de emsal teşkil edeceği, zaten Anayasa’nın 38’inci maddesi ve Plajların Kullanımı ve Denetim Yasası uyarınca herkesin plajlara ücretsiz girme hakkına sahip olduğu vurgulanmıştı…
Biz de o zaman yazmıştık, milyon dolarlık lüks tesislere turistler dünya kadar para öderken, don, atlet, ya da elinde karpuzla gelen olursa ne olacak diye…
Yani tamam, denizler herkesin hakkı da, bu işin de bir kuralı olmalıydı öyle değil mi…
Devletin kendisinin işi bir kurala bağlamamış olması, kişilerin işletmelerle karşılıklı davalaşmasına ve tuhaf hukuk kararları üretilmesine sebep oluyor.
İşte bir yenisi… Bu defa da Escape plajı aleyhine dosyalanan davada, bu defa da duş, kabin, şemsiye, şezlong ve park ücretlerinin her biri için, 0.003 TL fiyat belirledi…
Gerçekten komik bir fiyat. Adamın yaptığı yatırımını ve günlük harcamasını karşılaması mümkün değil. Bir kişi duşta sadece 3 kuruşluk su mu harcar Allah aşkına… Sonra Mahkeme niye fiyat belirlesin ki…
Her neyse, bu davada dava edilen şirket savunma yapmamış, herhalde istinafa gidecek.
Bir vatandaş olarak ortadaki bu belirsizliklerden gına geldi artık… Kimin ne yapması gerektiği belli değil.
Şimdiye kadar kaç tane dava açıldı bu konuda..? Ne oldu..? Belirsizlik giderildi mi..? Daha da kötüsü, işler iyice karıştı…
Niye devlet bu konuda bir yasal düzenleme yapmadı bugüne kadar? Mesela niye Belediyeler Yasası’na bu konuda hükümler koymadı? Plajlara girişin bedava olacağını ve bunun denetiminin de ilgili belediyeler tarafından yapılacağını yazmak çok mu zordu..? Plajlarda verilen hizmetlere ilişkin de her belediyenin bir tüzükle tarife yapması konusunda yetkilendirilmesi bütün bu kaosa son verecekken niye yapılmadı..?
Niye bu düzenlemeler devlet tarafından yapılmadı da hala vatandaşın otel sahipleri ve plaj işletmecileri ile kavga etmesine meydan tanındı..?
Daha geçen sene Kervansaray plajında vatandaş Belediye görevlileri ile polislik olmadı mı? Bu yaz da aynı kavgalar ve tartışmalar mı yaşansın..?
Devlet, düzenleyici ve denetleyici bir organ olarak bu görevlerini yerine getirmeyip vatandaşı işletme sahipleri ile karşı karşıya bırakırsa ortada devlet otoritesi kalır mı..?
İNADINA CUMHURİYET…
Bugün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Türkiye zor günlerden geçiyor. Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” sözleriyle dile getirdiği ülke ve dünyayla barışık bir vatan yok artık. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tekkeler ve tarikatlar ile ilgili düşüncelerini bu gün birçok kimse tarafından da bilinen ve 1925 tarihinde dile getirdiği şu iki şeçkin düşünce ürünü söz ile ortaya koymuş…
“Tekkeler kesinlikle kapanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, her kolda doğru yolu gösterecek güce sahiptir. Hiçbirimiz tekkelerin uyarmasına muhtaç değiliz. Biz uygarlıktan, bilim ve teknikten kuvvet alıyoruz ve ona göre yürüyoruz; başka bir şey tanımayız. Doğru yoldan sapmışların amacı, halkı kendinden geçmiş ve abdal yapmaktır. Halbuki halkımız, abdal ve kendinden geçmiş olmamaya karar vermiştir. Bunlar basit bir iş görünür; fakat önemi vardır. Biz dünya ailesi içinde uygarız. Her görüş noktasından uygarlığın gereklerini uygulayacağız”…
Atatürk’ün, Tarikat yapılanması ile ilgili görüşlerine gelince; “Ölülerden yardım istemek, uygar bir toplum için ayıptır. Var olan tarikatların amacı kendilerine bağlı olan kimseleri dünyevi ve manevi yaşamda mutluluğa eriştirmekten başka ne olabilir? Bugün bilimin, tekniğin, bütün kapsamıyla uygarlığın alevi karşısında filan veya falan şeyhin yol göstermesiyle maddî ve manevî mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye topluluğunda varlığını asla kabul etmiyorum. Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır”…
Bugün Türkiye’de yaşananları gördükçe Mustafa Kemal’in 93 sene önceki düşüncelerini paylaşmak istedim. Bir yaşananlara bakıyorum, bir de bu öngörülere ve O’nun devrimlerine ve kurduğu cumhuriyete, neden sahip çıkmamız gerektiğini bir kez daha anlıyorum…
Ortaçağ’a özgü kurumlar olan tarikatların günümüze aktarılması, tam anlamıyla cehaletin örgütlenmesidir. Unutmayın ki, Tarikatlar zenginlik değil, rezilliktir…
YERİN KULAĞI VAR
UNUTMAYINIZ:
Filistin halkına destek, orada yaşanan vahşete tepki göstermek konusunda hiçbir itirazım olamaz. İsrail’in Filistin halkına uyguladığı soykırıma sessiz kalmak insanlık ayıbıdır. Ancak Kıbrıs Türk halkına uygulanan adaletsizliğe ses çıkartmayan, “Filistin ve Kıbrıs Cumhuriyetinin toprakları, yabancı güçlerin işgali altındadır” diyen Filistinli liderleri de unutmayalım lütfen…
GEÇEN DEFA OLMADI, BU KEZ….:
Güzelyurt Belediye Başkanı Mahmut Özçınar, “Güzelyurt denize açılacak… Körfeze açılıyoruz… Artık Güzelyurtlu sahil kenarında yürüyüşünü yapacak, oturup kahvesini içecek”… sözü verdi. Yanlışım yoksa 4 sene evvel de seçim öncesi bu projesinin sözünü vermiş, hatta projenin detaylarını bile dağıtmıştı. Ne diyelim geçen sefer olmadı, bu kez olur da bir başka seçime kadar unutulmaz…
KAMERALAR NE OLDU:
UBP-DP hükümeti döneminde kararı alınan ve öncelik Lefkoşa ve Girne olmak üzere belirli yerlere takılacak güvenlik kameralarına ne olduğunu bilen var mı..? Dönemin İçişleri Bakanı geçen Ağustos ayında bu kameraların takılacağını söylemişti. Ülkede suç oranı giderek artarken, bu kameraların suçu önleme konusunda önemli bir boşluğu dolduracağını sanıyorum. Yeni Bakan Baybars’tan ricamız o eski dosyaları bir karıştırsın bakalım, kameraların akıbeti ne oldu…
NE HIZI BU SENELERDİR:
Her gün bir çok bölgede 8 saati bulan kesintiler. İddia Afrika gazetesinindi; elektrik kesintilerinin tasarruf için olduğu iddia ediliyordu. Kıb-Tek açıklama yaptı, yalanladı. Bakım, onarım, yenileme çalışmalarına hız verilmiş. Ama bu kesintiler, bu yönetimle başlamadı ki. Bir kaç yıldır aynı şekilde devam ediyor. Ne bitmek tükenmek bilmez çalışmalarmış. Öyle “hız verdik” falan anlayacak durumda değiliz. Hiç anlamam. Hak da vermem…
TÜRKİYE’DEN ÖĞRETMEN İHTİYACI VAR MI:
KTOEÖS’ün Başbakan’ı ziyaretinde dile getirdiği önemli bir konu var, öğretmen fazlası varken hala Türkiye’den öğretmen getirilmesi meselesi. Başbakan’ın konuşmasında buna değindiğini görmedim. Ama artık 60’lı yıllarda değiliz. Bizim öğretmen adaylarımız işsizken ya da alakasız işlerde çalışırken, bu uygulama neden devam etsin ki? İşte bakın, Maliye’den kaynak da istemeyen bir konu…
DOME OTEL KRİTİK VİRAJDA:
10 yıllık kira sözleşmesinin bitmesiyle birlikte Dome Otel karmaşası da başladı. Bir grup Dome Otel’in geçmişte olduğu gibi çalışanları tarafından yönetilmesini isterken, diğer bir grup ise ciddi iddialarla kira sözleşmesinin yenilenmemesini istiyor. Hükümetin, mevcut yönetimle yeni bir sözleşme imzalanması yönünde bir tavrı olduğu bize gelen iddialar arasında. Vakıflar yönetimi ise, bunun tam tersini savunuyor. Kararın en geç ay sonu verilmesi bekleniyor…
ZİRVEDEKİLER
Mahmut Anayasa: “Kabin, duş, şezlong, şemsiye ve park = 0.15 Kuruş… Bu da sizin çok hoşunuza gitti ha…??? Çok adil, çok gerçekçi ve çok uygun ha…??? Arabayı park edeceksin, görevliden şemsiyeyi alıp şezlonga uzanacak, denize girip çıkacak, tuvalete girip s…..k, çeşmenin altında yarım saat ayaktaki kumları akıtacak, duş alıp kabine girip soyunacak, giyinecek, çöpleri atıp arabana binip gideceksin ve 0.15 kuruş ha…??? Bence işletme sahibine söyleyin güneşlenirken sırtınıza yağ da sürsün”…
DİPTEKİLER
Organize İşler Bunlar: Tam 2933 kök hint kenevirini adam tarlaya ekmiş. Polis yakalamış. Satışa hazır paketler de bulmuş… Ama bu arada bir de tabanca ve mermilerini ele geçirmiş. Böyle büyük bir suç işleyen kişinin, tabancası olması normal tabii. Yani bu işler basit işler değil. Şimdi arkadaş uyuşturucudan ve tabancadan ayrı ayrı ceza alacak. Oysa organize işler bunlar. Ama bizim polisin hala organize işler birimi yok!…
