Şu anketi ciddiye alın... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Şu anketi ciddiye alın…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi (CMIRS) sürekli yaptığı anketlere bir yenisini eklemiş.

Toplumun çeşitli konularda nabzını tutup, durum analizi yapıyorlar.


Olası bir seçimin sonuçları da sorgulanıyor bu ankette.

Ancak bu defa çok ilginç bir sonuç var. Ankete katılanların yüzde 41.5’i, sandığa gitmeyeceğini söylemiş. Bu rakam Eylül 2018’de, yani 3 ay önce yüzde 29,6’ymış. Birden bire fırlamış.

Çok yüksek bir oran.

Neden diye düşünürken, olaya parti gözlükleriyle bakarsanız, kendi siyasi görüşünüzle, kolayca bir sonuca varırsınız. Başkalarını suçlayarak sonuca varmak en kolayıdır. Ama doğru mudur?

Bir kere, “seçime katılmayacağım” diyenlerin sayısı düşükse, ortada genel bir mutsuzluk, ama bir başka partiden umut vardır. “Evet, seçime gideceğim ve değiştireceğim”…

Ama bu sayısı bu şekilde yüksekse, tüm partilerin endişe duyması gerekir.

Bugün toplumun yarısı sandığa gitmemekten bahsediyorsa, bu, başka bir partiyi de umut olarak görmediklerini de gösterir. Yani Ersin Tatar’ın “halk bizi istiyor” söylemi de havadadır.

Malum, son 15-20 yılda bu ülkede yüzer gezer oyların sayısı artmıştır. Eskisi gibi, “bileğimi kessen şu renler akar” diyenler azalmıştır. Seçmenin yüzde 20’den fazlası, her seçimde başka bir partiye oy verebilmektedir. Hatta birbirine taban tabana zıt partilere bile.

Eskisi gibi kendi tabanını memnun etmekle bitmiyor seçimler. Bu yüzer gezer oyların sahipleri, aksine bence şahsi değil, toplumsal beklenti içinde olan insanlar. Yanlışı görebilen, gördüğü anda da desteğini hemen çeken bir kitle. Kısaca seçmen geneli oynak, kaygan…

Bir de bu kitlenin oyunun rengini artık eskisi gibi Kıbrıs meselesi belirlemiyor. Özellikle Crans Montana ve öncesindeki süreçte yaşanan hayal kırıklıkları, güneyden gelen uzlaşmaz söylemlerle, bu işe çok fazla bel bağlamak yerine, içteki sosyal ve ekonomik sorunlara yönelme görüşü öne çıktı. Geleceğimizi belirsizliğe terk etmek yerine, kendi evimizi temizleyelim meselesi. 2018 Ocak seçimlerinde de, belirleyici bu oldu. “Tek yol çözüm”cü partiler bile, seçim manifestolarında iç sorunlara ağırlık verdiler. UBP’nin özellikle 2009-2018 arası kötü yönetiminden illallah diyen insanlar, yüzde 64’le diğer partilere oy verdiler.

Beklentiler büyüktü. Güzel manifestolar, güzel bir hükümet programı, genç, iyi eğitimli, geçmişi karanlık olmayan isimler umut verdi.

Sanmayın ki bu toplumun tamamı rantçı, fırsatçı oldu. Yok böyle bir şey. Cesur radikal kararlar ve bir çeşit devrim bekledi insanlar. Ancak bir yıl içinde görüyoruz ki, o yüzen gezen oy kitlesi büyümüş.

Bence bu yüzde 41,5 ciddi bir hayal kırıklığıdır. Toplumun yarısının beklediğini bulamamasıdır.

Tamam, hırsızlık, yolsuzluk, partizanlık falan bir derece düşmüş olsa da, şu evimizin içi meselesi var ya, seçmenin o noktada beklentisi yerine gelmiş değil.

Hala gelir adaletsizliği var, hala üstüne gidilmeyenler var, hala temel hizmetlerde elle tutulur bir iyileşme yok ve hala ayaklarımızın üstünde durma adına atılan ciddi bir adım yok.

Bence bu tür tarafsız sivil toplum örgütlerinin yaptığı kamuoyu yoklamaları, paralı anket şirketlerinin yaptıkları araştırmalarla karşılaştırılamaz.

Ve bu tarafsız yoklamalar, siyasilere hiçbir yerde bulamayacakları veriler sunuyor.

Kıpırdanmak için önemli bir motivasyon…

SERDAR DENKTAŞ AÇIKLADI…

Dünkü yazımda, KTOEÖ’nın, “muafiyetler azaltılıyor” iddiasıyla yaptığı eylemden ve eğer doğruysa bunun ciddi bir iddia olduğundan bahsetmiştim.

Maliye Bakanı Serdar Denktaş aradı dün.

Sendika’ya sorduğunda, “Duyduğumuza göre” demişler. Bir kanıtı yok, sormamışlar bile.

Denktaş, yapılanın iddianın tam tersi olduğunu, en üst baremle, en alt baremin vergi dilimlerinin eşitlendiğini, böylece alt baremdekilerin nette yüzde 20-22 alacaklarını; üst baremlerdekilerin kaybının ise sadece 20-30 lira olacağını söyledi.

Eylem sonrası randevu isteyen sendika’ya da işin doğrusunu öğrensinler diye Çarşamba’ya randevu vermiş.

Sonra neden güven yok. Neden sendikal eylemler ses getirmiyor. İşte bundan…

YERİN KULAĞI VAR

ÖDEYEMİYORUZ:

KKTC Merkez Bankası Risk Merkezi’ne göre, vatandaşların kredi kartı borçları, Kasım 2018 itibarıyla 470 milyon 234 bin 634 TL düzeyine çıkarak bir yl öncesine göre yüzde 12,07 oranında artmış. Bu bir felaket işareti. Hem vatandaş için, hem ekonomi için. Türkiye’de cebinden yirmi tane kredi kartı çıkaran, borçlarını başka bankalardan borçlanarak ödemeye çalışanların durumuna düşmeye az kaldı.

STATÜKONUN DEVAMI MI:

Dışişleri Bakanı Özersay, federasyonun gerçekçi olmadığını söylerken, “Federasyon yerine işbirliğine dayalı ortaklık fikrini denemeliyiz” diyor. Böyle bir çözüm modeli nasıl gerçekçi olur ki? Buna çözüm denir mi? Siyasi formül nedir? Biz ne olacağız o zaman? Aynen bugünkü gibi mi kalmalıyız? Uluslararası hukukun dışında, izole bir yapı olarak. Yani statükonun devamı mı? Bu söylemler, Anastasiadis’i ayağındaki federasyon zincirinden kurtarmaz mı?…

BELİRLEYİCİ HALA MAL-MÜLK:

BM ve Dünya Bankası anketinde ilginç sonuçlar var. Çözüme dair hiçbir umudun olmadığı bir dönemde, Eylül 2018’de iki tarafta da bir plana ‘evet’ diyeceklerin oranı yüksek çıkmış. Bunun dışında başka bir sonuç şöyle; Rumlara “bir çözümü ne motive eder” diye sormuşlar; yüzde 20’den fazlası “mal, mülk” demiş. Asker ve garanti konusu yüzde 10-15’de kalmış. Bu bana daha ilginç geldi…

ZATEN PAYLAŞTILAR BİLE:

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı; “Biz eğer kendi aramızda halkça paylaşmayı başaramazsak, bu adayı ve nimetlerini başkaları paylaşacak” demiş. Güneyi bilmem ama, bizde zaten yıllardır ülkenin nimetleri başkaları tarafından paylaşılıyor. Bizlerin tek yaptığı ise uzaktan seyretmek…

HEVESLİSİ ÇOK:

2020 cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir yıldan fazla var ama partilerin gündemine seçim heyecanı girdi bile. Bu kez çok adaylı bir seçim bizi bekliyor. Şu an için bile, en az 5 adayın yarışacağını söyleyebiliriz. İlk turda her parti kendi adayını destekleyeceğinden, seçimin kazananını, ikinci turda hangi partinin hangi adayı destekleyeceği belirleyecek…

KAPATSIN O ZAMAN:

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Zeki Çeler, asgari ücreti ödeyemeyecek işletmeler olduğunu söyledi.   Asgari ücreti bile ödeyemeyecek şirket varsa eğer, bence kapısına kilit vursun. Şirketiz diye öğündüklerinde beş harmanlık yer isterler ama, çalışana asgari ücreti vermekten acizmişler. Altlarına son model araba, havuzlu villa almaya gelince tamam, çalışanını ödemeye gelince para yok. Kapat kardeşim o zaman…

ZİRVEDEKİLER

Sibel Siber: “Muhalefette iken eleştirdiklerinizi, iktidara gelince ‘daha önce de yapıldıydı’ diyerek haklı çıkarmaya çalışmak, ya da daha önceki yanlışların arkasına sığınmak, yapının devamına hizmet eder. Bozuk yapı ile mücadele etme çabası yerine, kendinizi haklı çıkarma çabasında olursanız, bu davranış popülizmden öteye gitmez ve kimseye faydası yoktur. Arkasına sığındığınız popülizm getirdiği gibi götürür de”…

DİPTEKİLER

Siyasiler ve Sosyal Medya: Bugün tüm dünyada siyasiler sosyal medyayı kullanıyor. Bakın Trump’a, kendi yönetiminin bile haberi olmayan konularda, tweet atıyor, dünyayla oynuyor. Ama devlet yönetiminin ciddiyeti de sorgulanıyor. Korkarım bizde de böyle bir gidişat var. Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı’nın sosyal medya üzerinden atışmaları, ortakların milletvekillerinin birbirilerine sataşmaları, sadece güveni azaltıyor… Bir devlet politikası, bir koalisyon protokolu yokmuş ya da itibar görmüyormuş gibi görünüyor.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar