“SORUŞTURMALAR ENGELLENMEYE ÇALIŞILIYOR”... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

“SORUŞTURMALAR ENGELLENMEYE ÇALIŞILIYOR”…

Köş, MoreketMehmet Moreket

17 Şubat 1992’de, İtalya’nın Milano kentinde, İtalyan Sosyalist Parti yetkilisi Mario Chiesa  savcılık tarafından önceden işaretlenmiş 7 milyon liret değerindeki banknotları rüşvet olarak aldıktan hemen sonra yakaladı, gözaltına alındı. Yolsuzluğun bununla sınırlı kalmadığı ve rüşvet çarkının ülkenin yönetici sınıfını da içine aldığı ortaya çıkarıldı. Olay, dünya tarihine  “Mani Pulite” (Temiz Eller) olarak geçecek bir soruşturma ve hesap sorma sürecinin başlangıcı oldu. Soruşturmanın başındaki Savcı Antonio Di Pietro ünlü oldu. Kendisini yıldırmak için, KGB ajanı bile dediler. Ama arkasında bir  “temiz eller” ordusu vardı. Bürokratlar, yargı elemanları, askerler, polisler ve tabii siyasi irade. 4500’den fazla kişi hakkında soruşturma açıldı. Açılan davalarda yolsuzluk ve bağlantılı suçlardan mahkum olanların sayısı 1233’e ulaştı. Eski Başbakan ve Sosyalist Parti lideri Bettino Craxi de yolsuzlukla suçlananlar arasında yer alıyordu.  5 ayrı davada rüşvet ve yolsuzluktan suçlu bulunan Craxi 1995’te Tunus’a kaçtı, 2000 yılında sürgünde öldü. Ancak devletin içine sızan bir çok suç örgütü tasfiye edildi. Hatta “derin devlet” Gladio bile…

Nereden geldim buraya… Tabii ki Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’in dehşet verici açıklamasından.


Konu; devletin içinde başlatılan soruşturmalar konusu.

Özersay diyor ki; “Kavga büyüktür, devletin içerisinde yolsuzluklara karşı mücadele edilmesine karşı çıkan, ağırdan alan, yavaşlatmaya veya engellemeye çalışanlar vardır. Bunu yapanlar bunun bedelini hukukun gerektirdiği şekilde elbet bir biçimde ödeyecekler. Biz bu görevlere bunun için talip olduk. Hiç kimseden de çekindiğimiz yoktur”.

Bu ülkede adam kayırmacılığı, bazı yolsuzlukları, partizanlıkları kanıksadık.  Kimse bunun aksini iddia edemez.

‘Hesap soracağım’ diye gelenlerin de bir süre sonra düzene uydukları, çalıp çırpmasalar, rüşvet almasalar da, yapılanların üstüne gitmedikleri malum.

E, öyle olunca da birilerinin hesap sorulmasına karşı direnişi, normal. Tersine alışmadık ki…

Amaaa, bu tür davranış biçimlerinin devlet mekanizmasında varolduğunun, bizzat Başbakan Yardımcısı tarafından açıklanması insanı korkutur.

Şimdi uzun yıllardan sonra bir iktidar, hesap sormaya başlıyor. Soruşturma başlatıyor ve dosyaların incelenmesi sırasında engellerle karşılaşıyor.

O engelleme ne kadar başarılı olursa, sistemi kuran taşlar bir bir yıkılır. Ne adalet kalır, ne güven…  Nitekim kırk yılda geldiğimiz nokta bu.

Hükümet, savcılıkla poliste ekipler kurmuş, anladığımız kadarıyla kapalı devrede soruşturmaları ileri götürüyor.

Ne acı. Ne utanç verici. Ama bir o kadar da sevindirici.

Hiçbir şey çıkmasa bile, en azından hesap sorma sisteminin işlemeye başlamasından dolayı mutlu, umutlu olacağız.

Yalnız şunu da akılda tutmak lazım. İtalya’da bu dönem için “umut mevsimi” deniyordu. Ne yazık ki, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 25 Ocak 2017’de yayımladığı rapor, İtalya’nın halen yolsuzluğun en yaygın olduğu Avrupa ülkelerinden biri olduğunu gösteriyor. Savcı Di Pietro bir mülakatında bugünkü durum için şöyle diyor; “Dün iktidar paraya erişim için kullanılıyordu, bugün para iktidara erişim için kullanılıyor. Roller tersyüz edildi”. Tanıdık geliyor mu?

Kısaca, statüko dön dolaş geri geliyor.

Karşısında duracak tek güç, yeni bir anlayış. Dürüst, namuslu, inançlı siyasi yönetimler. Yolsuzluğun kökten sökülebilmesi için, kültürel bir savaş gerekiyor. Bu da işin en zor kısmı.

Yine de, devlet soruşturmasına uzanan ellerin varlığının resmen açıklanması bile umut veriyor.

En azından ezber bozan bir ilk adım…

 

YERİN KULAĞI VAR

HADE İNŞALLAH:

Yeniden bir araya gelirler mi, gelmezler mi derken, iki lider önümüzdeki Cuma, gündemsiz buluşuyorlar. Görüşmeler yeniden başlayacaksa, nasıl bir yol izlenecek, masada yeni çözüm modeli “gevşek federasyon” mu olacak, görüşmelerin ucu açık mı, kapalı mı olacak, bu görüşme sonunda netlik kazanır herhalde. Kıbrıs Türkleri olarak kurtuluşumuzun adada varılacak bir anlaşma ile olacağına inananlardanım ama, umudun var mı diye sorarsanız, cevabım olumlu olmaz…

 

YASA GÜNCELLENMELİ:

Dün bir utanç daha yaşadı Kıbrıs demokrasisi. Gazeteciler Birliği ve Basın-Sen, haciz işleminin Anayasaya aykırı olarak yapıldığını söylediler. Bu olay bir şeyi daha su yüzüne çıkarttı, yasalar neresinden tutsanız elinizde kalıyor, çağ dışı.  “Basın araçları” eskiden matbaaydı. Ama şimdi çoğu yayın matbaasız yapılıyor. Belki Anayasa’yı değiştirmek zor ama, Basın Yasası ile bu madde güncellenmeli. Bunu da gündeme getirmesi gereken yine bizleriz, kendi basın örgütlerimiz…

 

AKDENİZ’DE SULAR ISINIYOR:

Liderler adada bir çözüm içi uğraşa dursunlar, Akdeniz’deki doğal gaz aramaları, tarafları karşı karşıya getiriyor. Doğu Akdeniz’de gaz arama çalışmalarına başlayan Barbaros Hayrettin Paşa araştırma gemisi taciz eden Yunanistan’a ait fırkateyn tarafından taciz edilmiş, Türk Deniz Kuvvetleri de olaya müdahale etmiş. Yarın ne olur bilemeyiz ama, doğal gaz konusunda taraflardan biri “gaz kaçırırsa” bölgede istenmeyen olaylara neden olabilir…

 

AL SANA FIRSAT:

Geçtiğimiz ay İskele’de öldürülen Hasan Işık Özgöçmen’in katili Limasol’da bulunmuş. Polis, KKTC’ye iadesi için girişim başlatmış. Diğer taraftan güneyde bir Rus’un öldürülmesi konusunda aranan ve KKTC’de yakalanan Gürcüler var. İşte tam işbirliği fırsatı. Her iki taraf da adaletin yerine gelmesi için siyasi mülahazaları bir tarafa bırakıp, mütekabiliyet ilkesini harekete geçirmeli, her ikisinin de suçların işlediği yerde yargılanması sağlanmalı…

 

UTANILACAK TABLO:

Yenidüzen Gazetesi’nin haberine göre KKTC’de 10 ay içerisinde polise yansıyan 22 taciz ve tecavüz olayı yaşanmış. Bu olayların 11’i, yaşları 8 ila 16 arasında değişen 11 çocuğa karşı. Doç. Dr. Fatih Bayraktar, “tecavüz ve taciz olaylarının, ithal muafazakarlaşmayla ilgisi var” değerlendirmesini yapıyor. Belli ki gelen göçlerle toplumun mayası da değişmiş. Ne zaman bozuldu bu toplum, nasıl bu hale geldik, bu karaktersizler nasıl içimize sızdılar bilemiyorum…

 

YERLİ MUZ YENİDEN:

Sadece şu “muz” konusu bile, üretimden ne kadar koptuğumuzu gösterir. Tam 15 yıldır yerli muz üretilmiyormuş. Oysa biz kendimizi bildik bileli, Yeşilırmak muz cennetiydi. İthal ürünler ucuza gelmiş, üretimden vaz geçilmiş. Anlamak çok zor. Dünyanın öbür ucundan gelen muz, nasıl oluyor da yerli üründen ucuza geliyor? Yerli üretimde kar marjının yüksekliğinden mi acaba? Güney’de hala, ciddi miktarda üretiliyor. Hem de fiyatı, ithal olandan ucuz.  Nasıl oldu bilmem ama yeniden üretildiğini duymak sevinç veriyor…

 

ZİRVEDEKİLER

Sami Özuslu: “Her ne kadar ‘Biz sürekli istişare eder, beraber karar alırız’ dese de, birkaç cümle sonra sarf ettiği ‘Kimseye hesap vermek zorunda değiliz’ sözleriyle TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu kendi kendisini ele veriyor. Kendisinin New York’ta Anastasiadis’le görüşmesini eleştirenleri ‘fitnelik’ ve ‘ahmaklık’la betimleyecek kadar öfkelenmesinden de anlaşıldığı üzere Çavuşoğlu ‘tanımam’ dediği Kıbrıs Cumhuriyeti ile bir şeylerin pazarlığını yapıyor. Akla gelen ilk ihtimal ‘Akdeniz’deki gazın paylaşımı’dır”…

 

DİPTEKİLER

Özdemir Berova: UBP’li eski Eğitim Bakanı Berova kaş yapayım derken göz çıkardı ve millete rezil oldu. “Günaydın Özdemir bey, sizin dönemde böyle bir sıkıntı olmadı, hala Erenköy lisesinde öğretmen eksikliği var” diye kendi kendine şikayet mesaj atmış. Güler misin ağlar mısın…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar