SORUN KADERİMİZ DEĞİL, KADERCİLİĞİMİZ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

SORUN KADERİMİZ DEĞİL, KADERCİLİĞİMİZ

Köş, MoreketMehmet Moreket

Köşe yazarlarının kaderidir; usanırlar… Her gün aynı şeyleri tekrar etmekten…

Hele de bizim gibi dünyaya kapalı, kendi kendiyle didişmekten başka ufku olmayan bir ülkede yaşıyorsanız…


Hele siz tekrar da etseniz, aradan on yıllar da geçse, hiçbir şeyin değişmediğini görüyorsanız…

Her sabah ilk işim gazete manşetlerine bakmaktır. Şimdi biraz cumhurbaşkanlığı seçim heyecanı var da şenlendi. Onun dışında haber listesi kesindir, değişmez. Değişen sadece sıralarıdır…

Trafik kazası, genelde ölümlü; uyuşturucu ile yakalananlar; bazen cinayet, çokça hırsızlık; zehirli gıdalar; batan küçük esnaf; geçim derdi; bir de hükümetlerin yapmadıkları…

Başarı hikayesine rastlamak zordur. Şu son dönemde genç meslektaşlar bu tür hikayeleri yayınlamaya başladılarsa da gazeteyi eline alıp, yüzde 90’ı olumsuz haberleri okuduktan sonra nasıl umutlanabilirsin ki?

Olumsuzluk, umutsuzluk, bıkkınlık sonunda yılgınlık…

Son dönemde çevremde herkesin bir ağızdan “niye böyle olduk” dediğine şahit olmaktayım. Bu güzel aslında. Sorgulamak güzel. Çoktandır, hiç sorgulamadan, olduğu gibi kabul ettiğimiz için kötü olan ne varsa yerleşti, kural oldu. Kolaydır çünkü düzene uymak…

“Biz buna layık mıyız” sorusu.

Evet! Hem de koskoca bir “evet”…

Biz böyle olmak istemeseydik, bal yapmaz arı olmaktan öte gidemeyen siyasetçisinden, kendi ürününü tarımsal ilaçla pazarlayan çiftçisine, kaçak et getirip piyasaya veren kasaba; kafaya göre zam bindiren tüccarından, direksiyon başında kendi hayatını bile düşünemeyen gencine bu kadar rahat olabilirler miydi?

Kuralları reddeden biz olduk. Dünyaya imrenmekte üstümüze yoktur ama dünyanın uyguladığı kuralları hep reddettik biz. Hep bir kısa yol bulduk yasakları delmek için.

Zaman zaman aklımıza gelir, ucu bize dokunur, birkaç şeyden şikayet ederiz, sonra unutur gideriz. Düzeni bozanı da affederiz. Hatta dönüp, bir de yeniden “umut” haline getiririz. Kapasitemiz mi yok? Asla kabul etmem. Eğitimiyle, görgüsüyle, kültürüyle çoğu millete taş çıkartır kapasitemiz. Ama bozuk düzen öyle bir hastalık ki, kolayca sarıverir insanı da toplumları da. Kısa yoldan zengin olmaktan tutun, direksiyon başında kısa yoldan eve ulaşmaya kadar…

Hayatı da törpüledik, değerleri de toplumu da…

“Bu kadar olmaması gerekir, bu nasıl olur, olamaz” denen ne varsa, bolcadır artık etrafta.

İngiliz yönetiminden bugünlere kadar gelen bir neslin mensubu olarak hala mücadele ediyorsak, bundan sonra da mücadeleyi bırakmayacağız. Ama biliyorum ki, bu da bir tek şekilde işe yarayabilir, birlikte mücadele ederek.

Sorunlar milyonlarca, saysak sayfalar yetmez, düzensizlik, kuralsızlık ha keza.

Önemli olan saymak değil aslında, kötüden rahatsız olabilmek, dile getirmek, tepki göstermek, haykırmak ve düzeltmek adına örgütlenebilmek… Birlikte ses çıkartabilmek, iyi şeyleri hep birlikte isteyebilmek.

Galiba esas sorunumuz bu, doğruların etrafında örgütlenememek… Bu zihniyeti çözen de çok rahat, ensemizde boza pişiriyor.

Kader değil bu.

Fırsatçıya karşılık, kadercilik… Bu kafayla da doğruyu bulmanın imkanı yok…

 

 

YERİN KULAĞI VAR

ÇOK ŞEY DEĞİŞEBİLİR:

Serdar Denktaş’ın aday olmayacağını açıklamasının ardından gözler Erhan Arıklı’ya çevrildi. UBP adayı Ersin Tatar’ın beklediği ivmeyi kazanamaması partiyi farklı arayışlara itti. İddia o ki geçmişte sağlanamayan “sağda birlik ve çatı adayı” konusu son gelişmeler üzerine yeniden gündeme geldi. Özersay’ın çatı adaylığı kabul görmeyince sağ kesim bunu Ersin Tatar üzerinden başarmayı hedefliyor. UBP’nin Denktaş’tan sonraki hedefi Erhan Arıklı. O da ikna edilirse, sağ kesim, Tatar’ın önderliğinde seçimi kolaylıkla kazanabileceklerini düşünüyor. 3 aylık sürede çok şey değişebilir…

HAVADA ERKEN SEÇİM KOKUSU:

Siz bakmayın erken seçim yok demelerine, bal gibi de olacak. Hükümete geleli 8 ay, af üstüne af çıkarıyorlar. İmar Planı’nın hayata geçmesini engelliyorlar, işçiye 200 liralık katkı icat ediyorlar, gerçek rakamın üstünde hayat pahalılığı dağıtıyorlar, aynen bir önceki hükümeti yerden yere vurdukları gibi. Bizi boşuna öpmediklerini yakında anlayacaksınız…

HEPSİ DE AYNI:

Hani kendilerini “en disiplinli, en demokrat” parti diye tanımlayan YDP’de Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ulaş partisinden istifa etti. Partiye yönelik suçlamaları oldukça ciddi. Özellikle de “bir parti” ile birleşme iddiası oldukça düşündürücü. Bu partinin DP olduğu konusunda ciddi iddialar olduğunu zaten biliyorduk. Bakmayın “biz farklıyız” demelerine, onların da diğerlerinden bir farkı yok.

AYNAYA BAKABİLSE:

“Arıklı, ‘yurttaşlık’ sorguluyor, yanı başında Bertan dururken, Zaroğlu! Tek bir gün yatırım yapmadan, çalışmadan, ikamet etmeden, mühür basmadan, askerliği de yırtarak, ‘gökten zembille kimlikli milliyetçi…’ Tümüyle yalan ve hileli “yurttaş” partilisi dururken yanı başında, bir de üzerinden sorguluyor” diyor Cenk Mutluyakalı köşe yazısında. Bunlar daha iyi günlerimiz, gelecekte bizi çok daha kötü günler bekliyor, böyle sessiz kaldığımız sürece…

KIYAKTIR:

İçişleri Bakanı, “UBP 6 ayın sonunda görevini yerine getirmezse, İmar Planı hayata geçecektir” dedi. Ne şimdi bu, birazcık “çıkış” mı? Yok, sayılmaz. Çünkü o Plan Birleşik Kurul’un onayı ile birlikte yürürlüğe girmek zorundaydı, kendisi de biliyor. Fazladan verilen bu 6 ay, UBP’ye seçim kıyağıdır. HP  bu kıyağı, yasanın ihlal edilmesine göz yumarak yapmıştır. Bundan sonra ilkelerden falan bahsedemezler…

 CANINI HİÇE SAYMAK BU KADAR KOLAY MI?:

Dün baktım, gencecik, bir önceki geceye kadar muhtemelen hayat dolu bir insan, 24 saat geçmeden toprağa verildi. Beraberinde 3 yaralı, aynı gece, başka başka yerlerde galiba 3 tane daha ağır yaralı… Hepsi benzer şekilde, dikkatsizlik, yoldan çıkma… Ne yolları suçlayacak halimiz var artık ne bariyerleri.  Tek çare değil hiçbiri. Başka bir yolu olmalı. Başka ülkelerde olup da bizde olmayan, onu bulmak lazım…

 ZİRVEDEKİLER

Tümay Tuğyan: “Eğer Ersin Tatar, beklediğinin altına düşer ve Arıklı, kendi oy potansiyelinin üzerine çıkarsa, anlayın ki Türkiye’nin tercihi, Tufan Erhürman’dır ve Türkiye ilk tur kartını, dolaylı ama bilinçli olarak Erhürman lehine masaya sürmüştür. Olamaz mı, e olabilir!…”.

 DİPTEKİLER

İşçiyi Örgütsüz Bırakmanın Keyfi: Sorunlar her yerde aynı. Ama biz kitlesel olarak ses çıkartamayız. Neden? Toplumun en çok ezilen kesimi örgütsüz olduğundan. Belçika’daki eylemlere baktım, talepler maaş artışı, sosyal hakların, asgari ücretlerin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi; emekli yaşının düşürülmesi… Hepsi tanıdık. Ama bakın fotoğraflara, binlerce işçi sokakta; ulaşımı kilitlemişler, işyerlerini boşaltmışlar. Çünkü orada gerçek demokrasi, insan hakları var. İşçinin örgütlenmesi, sendikalaşması zorunlu da ondan…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar