Kıbrıs siyasi sorununun gündem dışında kaldığı bir dönem yaşıyoruz. Şöyle ki “müzakere” lafı bile işitilmiyor!
Bunun yerine (her zamanki gibi Rum tarafının dürte dürte fıcırığını çıkardığınca) Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları sorunları… Türkiye’nin Libya ile ortak deniz alanı oluşturma anlaşması… Ve tabi bu gelişmelerle ikgili “bundan sonra ne olacaktır” kuşkuları oturuyor gündeme!
HER halükârda “Kıbrıs” odaklı siyasi sorunlar genişleyerek devam ediyor. Oysa eğer adada bir çözüm olsaydı bu sorunlar “ilgili ülkelerce” müzakere masalarında çözülürdü. Mesela Türkiye ile Yunanistan arasında..
Yazık ki hayatlarımızdan bir yıl daha geçmesine karşın bırakın “çözümü” olasılıklarını bile yitirdik!
Kaldı ki artık salt bir Kıbrıs sorunu da yok! Doğu Akdeniz’i de aşarak Libya’ya kadar uzanan bir ucu Mısır’da, bir ucu Yunanistan’da, Türkiye’nin Akdeniz’deki dört yüz kilometrelik kıyı şeridine yaslanmış Kıbrıs’ı da içine alan bölgede, es kaza bir arbede kopsa!…
DÜŞÜNMEK bile istemiyoruz!
Fakat korkunç bir gerçektir. Kıbrıs’ı da dinginlikle güvenceye almak için 1974 Barış Harekâtını gerçekleştirmek ve adayı Türklerle Rumlar arasında bölmek zorunda kalındıydı. Ki 45 yıldır Kıbrıs’ta defakto da olsa “barış” vardır..
Dikkatinizi bir başka gerçeğe daha çekmek istiyorum: “Bir ülkede “barış” aranıyorsa savaş olasılığı var demektir.”
Bilinen gerçektir ama görmek istemeyenler için hükmü yoktur!
O körlerden biri de Rum liderliğidir! Barış Harekâtından sonra ve hâlâ adanın “birincil egemen Devleti” olduğu ısrarında olası çözümü de büyük oranda ada egemenliği sahipliğinde görmektedir!
Kıbrıs siyasi sorununda elbette “son söze” gelinmemiştir. Ancak gelindiği gün yaşanacak felaketi kimse tahmin edemez, Allah Kıbrıs halkını korusun!
*****
TÜRKİYE’NİN HİÇ Mİ SUÇU YOK!
“Köşemden”i okuma tahammülü olanlar bilirler. Yazılarıma hep siyasi sorunla ilgili yorumlarımla başlarım.
Bilir misiniz, 1964’lerde Rahmetlik İsmet Kotak, Çelebioğlu, Alper falan Vatan adlı haftalık bir gazete çıkarıyorlardı. Benden de ısrarla yazmamı istedilerdi.
Kabul ettimdi ama tek nedenim “siyasi sorunu” dolayısıyla kan ve barut bulaşmış Türk-Rum çatışmalarından kaynaklı “Vatan Millet” mefhumları etrafında (o zamanlar bu kelimeleri telaffuz etmek ayıp değildi) ve Makarios’u hedef alarak yazma fırsatını bulduğumdandı..
Ne var ki aradan yarım asır geçti ve hâlâ bu adada Rum’un sümüğünü çekerken “Devlet” olduk ama “olamadık işte!”
ÇÜNKÜ Türkiye bu konuda yükümlülüklerini yerine getirmedi… Kuzey’i “Barış Harekâtının” şanına şerefine yakışır bir belde yapamadı… Kıbrıs Türk halkını sevgilerde kazanmak yerine, Kuzey’e kaydırdığı nüfusun yapısallığı nedeniyle günümüze kadar sürüp gelen tartışmalara neden oldu… KKTC’i Türklük dünyasında siyaseten ayrı devlet olarak tanımlamasına karşın bir yandan da kendisine biat edilmesini istedi… Bazı siyasi parti ve kişilerin kendisine yönelik tutumları bahanesinde “KKTC yönetimlerini cezalandıracak” parasal katkı ve yatırımlar kısıtlamalarına gitti.. Vesaire…
NE var ki Türkiye’nin “anavatanımız” oluş inancını hiç yitirmedik. Hem de 2004’lerde KKTC’nin Annan planıyla Rumlara peşkeş çekilmesine “evet” dedirtmesine karşın!
SONUÇ ve son haber: Artık Devlet Hastahanelerimizde “çalışacak doktor da kalmadı!” İstifa ediyorlar! Çünkü sayıları azaldıkça çalışma koşullarının ağırlığına dayanamıyorlar. Öte yandan “Belediyeler battı!” Ki bu Belediyeler, hastahaneler 1974’den sonra aramıza katılan TC kökenli yurttaşlara da hizmet vermektedirler. Hatta en çok hizmeti alanlar da TC kökenli yurttaşlarımızdırlar.. “Bana ne” denebilir mi?
TABİ ki 1974 sonrasından bugünlere gelene kadar Türkiye’ye yönelik ne ilk serzenişimizdir bu ne de son olacak! Nitekim Erhürman Dörtlü Koalisyon Hükümetini iktidardan götürene kadar sürdürülen KKTC’ye yönelik sıkı para politikasının “topluma hangi faydası yansıydı ki?”
Mali ve Ekonomik İşbirliği Protokollerini “şu veya bu şekilde yanlış yada doğru” uygulamaktan kaçınan bazı “iktidarlar” da benzer para akışları kısıtlamalarında cezalandırılırlarken, çok mu kazançlı olduktu?
ULAŞTIRMA Bakanı Atakan’ın feryadı ile koyayım noktayı. “Son bütçe görüşmelerinde Bakanlığına ayrılan para 254 milyon 622 bin 900 TL.. Diyor ki Atakan “Trafik sorunu nasıl Çözülecek? Projeler nasıl hayata geçirilecek?”
45 yıldır ayni minval işte!
*****
KISACA TAKILDIĞIM: (NE ÇAĞDAŞMIŞIZ YA!)
Önce eğer bir dizgi yada bilgi hatası yoksa diyeyim, Lefkoşa Belediye Başkanı Harmancı dedi ki “Lefkoşa’nın kanalizasyon altyapısını rahatlatacak yeni kanalizasyon ana taşıyıcı hattı 2048 yılını hedeflemektedir.” Başkent daha çağdaş bir kanalizasyona kavucakmış!..
Bir: Keşke önce dünyayı durdurabilseydin! Allah hepimize uzun ömürler versin de görebilelim o günleri!
İki: Bu “çağdaşlık” dediğin yoksa dünyaya 50 yılda bir mi gelir ki ancak 48 yıl sonra kavuşmak nasip olacak Lefkoşa’daki çağdaş kanalizasyona!
Üç: Yarabbi sen aklıma mukayyet ol!