Muhalefetin hükümet programına eleştirileri, beklendiği gibi “kırgınlık” kokuyordu.
UBP hala hükümeti kuramamış olmanın kırgınlığını yaşıyor.
Cumhurbaşkanı zaman kaybına neden olması pahasına görevi bir de Özgürgün’e vermekle iyi etmiş. Öyle olduğu halde, “bu hükümet 5 ortaklıdır, Cumhurbaşkanı da dahildir” falan dedi Özgürgün. Ya vermeseymiş, aman Allah…
Yani bakıyorum, bakıyorum, Cumhurbaşkanı’nın TDP kökeninden gelmesinin dışında, bir müdahalesini görmüyorum…
Kaldı ki, partili ilk Cumhurbakanı da Akıncı değil.
Eroğlu’nun cumhurbakanlığı döneminde UBP’nin içişlerine yaptığı müdahaleleri unutmuş görünüyor.
Akıncı’da böyle bir ne ima, ne hareket var… Belki o da yüzde 54’lük tabanın kuracağı bir hükümetin doğru olacağına inanmıştır o kadar…
Hükümet Programında Atatürk ilkelerinden bahsedilmediğini savundu Özdemir Berova.
Oysa kendi Eğitim Bakanlığı döneminde, devletin Atatürk ilkeleri ve laiklik prensibine dayalı müfredatını uygulamayan bir okula göz yumdu. Şimdi muhalefete geçince, hepsi unutuldu sanıyor.
YDP Başkanı Erhan Arıklı, ayrımcılık yapmayı bu defa da Meclis kürsüsünden sürdürdü.
İçerideki arkadaşlarının alacakları ceza konusunda, yani devam eden bir davayla ilgili yargıya müdahalesine devam etti.
Şener Levent’i yazdıklarından dolayı mahkemeye vereceklerini söyledi ama, kendisinin onun bunun “tırnaklarını sökeceğim” dediği yazılar hakkında konuşmadı tabii… Öyle anlaşılıyor ki, YDP Meclis’i bu yönde kullanmaya devam edecek.
Hükümet programları detaylar içermemeli. Temel ilkeler belirtilmeli o kadar. Ben buna inanırım.
Yoksa sayfalarca detay yaz, sonra hiç birini uygulama, neye yarar.
Meclis’te dağıtılan kitapçığı görmedik ama elimizde sade bir metin var.
Belki bilişim yasası ya da bet ofisler gibi bir kaç konu daha açık yer almalıydı.
Çünkü bir tutumun ifadesiydiler… Ama bekleyelim.
Hükümet programında yazmayan daha bir çok konuda verdikleri sözler var.
Yine de önemli olan, icraatın ne olacağı…
Bu gün geçecek, bu hükümet güvenoyunu da alacak, şimdi söylenenlerin de bir anlamı kalmayacak.
Önemli olan güvenoyu aldıktan sonra atacakları adımlar ki, özellikle UBP’nin başkanı değil ama, eski bakanlarının gölge kabine gibi çalışacakları algısı oluştu bende. Ersin Tatar’ın ve Sunat Atun’un konularına hakimiyetlerini ortaya koydukları konuşmaları bana bunu düşündürdü. Bir de Oğuzhan Hasipoğlu…
Yani UBP’nin içinde bir kesim, alışılmış demagojik muhalefet yerine, ciddi bir muhalefet yapacak.
Ne güzel.
Demokrasi de bu değil mi zaten…
YERİN KULAĞI VAR
DERDİ AKINCI İLE:
UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün hükümet programıyla ilgili konuşmasının neredeyse tümünü Kıbrıs konusu ve Akıncı’ya yönelik yaptı. Hatta Akıncı’nın kendilerini hep rakip olarak gördüğü histerisine de kapılmış. Bu dönem UBP hükümetten çok, Cumhurbaşkanı Akıncı’ya muhalefet yapmaya hazırlanıyor sanırım… Ama gün gelsin, müzakereler Türkiye ile başlasın, o zaman göreceksiniz, bir uyum bir uyum.
EN SON KONUŞMASI GEREKEN:
Hükümet programıyla ilgili dünkü Meclis birleşiminde eğitimle ilgili eleştirlerini yapan eski bakan Berova, hükümet programında “Atatürkçülük” kelimesinin yer almamasını eleştirdi. Hani derler ya, el insaf… bırakın Atatürkçülüğü, laik eğitim açısından, hiç bir dönemde sizin döneminiz kadar ilkesinden şaşmış, tarikatlara teslim olmuş bir dönem yaşanmadı. 20 aylık bakanlığınız süresince eğitime yaptığınız tahribat öyle kolayına temizlenmeyecek.
TAKTI BİRKERE:
YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı’nın her platformda 22 Ocak olaylarını gündeme taşımasına alıştık artık. Dünkü Meclis birleşiminde de yine gündeminde bunlar vardı. Bu saldırıları benimsemediğini, bunun yanlış olduğunu sürekli vurgulasa da, konuşmasının önemli bir bölümünü buna ayırarak, söyledikleri ile ters düştü. Bir taraftan olayları onaylamadığını söylüyor ama, diğer taraftan “az sonra mahkemeye gidip, bu arkadaşlara destek vereceğini” söylüyor…
OLANI DA GÖRDÜK:
Hükümet programı görüşmelerinde muhalefet eleştirilerini programdaki “yoklar” üzerine kurmayı tercih etti. Falan da yok, filan da yok diye yaptılar eleştirilerini. Sanki o eksik dedikleri olsa tamam mı olacaktı. Ne hükümet programları gördük yıllardır. Allanıp, pullanıp yazılmış ama, uygulanmamış. Önemli olan hükümetin niyetidir. Siz esas ona bakın…
POLİSİN UYARISINA RAĞMEN:
Hani sade vatandaş polisi dinlemz deseler bir yerde anlarım da, üniversitelere rektör olmuş ilim insanlarının polisin yaptığı uyarıyı dikkate almamasını doğrusu anlayamam. Polis Genel Müdürlüğü, üniversitelere bir yazı göndererek, rektörlerin kullandığı “kırmızı plakaların” yasal olmadığını ve değiştirilmesini istemiş. Bazı üniversiteler buna uyarak plakalarını değiştirirken, birçok üniversite polisin bu uyarısını dikkate almamış. Belli ki kendilerini ayrıcalıklı görenler var…
YORUMSUZ:
Sosyal medyada gördüğüm bir paylaşım çok hoşuma gitti. “Turist dediğin denize girer, güneşlenir, fotoğraf çeker, gezer… Bizim turistler da cinayet işler, hırsızlık yapar, gasp eder, uyuşturucu ithal eder ve adam döver…”. Ne kadar güzel özetlemiş…
ZİRVEDEKİLER
Nevvar Nolan: “Anayasa yokken bile insanlar başkalarının düşüncelerine, ifadelerine töleranslı davranırdı. Oysa şimdi sizi inciten ve rahatsız edene karşı bir nefret doğuyor. Hukuk, akıl, vicdan, karakter ön plandayken eğer sokak kültürü, kabadayılık öne çıkacak ve egemen olacaksa bütün ülke çöker. O zaman siz bir devlet olamazsınız. Siz bir aşiret, bir kabile olursunuz en çok…”.
DİPTEKİLER
Trafik Kazaları: Öyle gösteriyor ki bu yıl da trafik yine ağırlıklı gündemimiz olacak. KKTC’de son bir haftada meydana gelen 48 trafik kazasında 21 kişi yaralandı. Bu da demek oluyor ki ülkede günde ortalama 7 trafik kazası yaşanıyor. Belli ki, ne kameralar, ne alınan önlemler, ne de astronomik cezalara rağmen akıllanmıyoruz…
