Eskiden romanlarla hikâyelerin vazgeçilmezleri arasında yer alırlardı.
Mesela bir “ifadeyi” güçlüce pekiştirmek kaygısında vurgulama yapmak gerektiğinde, “başını elleri arasına aldı, derin derin düşünmeye başladı” gibilerinden cümleler kurarlardı. Sanki düşünmek için insanın ille de başını elleri arasına alması gerekirmiş gibi!
Kendime memlekette hiç mi güzel şeyler olmadı” diye sormak gereğini duyduğumda hatırladım bu ritiölü.***VE BAŞIMI ellerimin arasına almadan düşündüm: Mümkün mü? “KKTC’i kurmak, dünyaya Kıbrıs’ta bir Türk Devleti olduğunu ilan etmek basit bir olay mıydı? Olabilir miydi?
Bugün de adada “Kıbrıs Rum Devleti olduğu kadar Kıbrıs Türk Devleti olduğunu” kabul ettirmek yollarında sürdürülen mücadele, büyük ve dünyasal bir tarihi olay değil midir? ***
NİTEKİM şu anda Güney’de tüm adanın devleti” olduğu iddiasında kendini siyasi çözümü sağlama yetkisinde gören Rum idaresi için en büyük sorun, illegal dediği Kuzey’deki Türk devletinin varlığı değil midir? ***
ANCAK ORTADA BİR SORUN VARDIR: “Biz bu devleti yaşatıp gelecekte olası bir çözümün koşulu ile vazgeçilmezi mi yapacağız” yoksa onca yıllık egemenlik davamızı şu anda Anastasiadis’in istikbalimiz hakkındaki siyasi tasavvurlarına mı yedireceğiz?***
ÇÜNKÜ aradan 47 yıl geçti ve hâlâ bu adada, “kuş mu yoksa devekuşu mu olduğumuzu” bilmiyoruz! Ki artık Anastasiadis bizi 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına dönüşe davet ediyor.. Yani 1960’larda oluşturulan üniter Kıbrıs’a! ***
DESEK Kİ: işte şimdi “başımızı ellerimizin arasına alıp düşünmenin tam zamanıdır…”
Fakat “hayır!” Biz bunu yada benzeri siyasi gelişmeleri düşünmüyoruz! Günlük yaşamlarımızın kısır döngülerinde heyamola çekerken, KKTC’deki seçimleri düşünüyoruz! Ne pahasına olursa olsun yaşayıp yaşatmak tutkularında oluşturduğumuz kısır politikalarla oyalanıyoruz.. Nitekim:
***
BAZEN esintilerinin soğuk temaslarında ürperirim! Ki bu da o gelip geçmekte olan 47 yıla sığdıramadıklarımızdan biridir! Ne?
***
“TC-KKTC KIYI TİCARET ANLAŞMASI: Ta “yönetimler döneminden” kalma, Maliye Bakanı Salih Coşar imzalı ve o günkü yönetim kadrolarından kalma bir icraat.. Tutun ki 1974 sonrası restorasyonlarından biri olacaktı.. Kıbrıs Türk ekonomisi şuradaki devasa Türkiye ekonomisiyle işbirliğinde uçacaktı!
***
NİTEKİM KKTC ile TC arasında “serbest piyasa ekonomisi” ahkâmlarında “Mağusa-Mersin” limanları arasında devreye sokulacak “kıyı ticaretine” yönelik “serbest liman alanı oluşturulması, bu düşüncenin bir sonucuydu.. Şöyle ki:
***
İKİ ÜLKE arasında “gümrüksüz” mal alışverişleri gerçekleşecekti. KKTC’den kalkan tırlar Mersin Üzerinden Londra’lara yol bağlarlarken, KKTC “serbest ticaret bölgesi” olacaktı.. Kaldı ki Özal döneminde Mağusa Serbest Limanı bu amaçla devreye sokulduydu.. ***OLMADI! Ne KKTC Mersin gümrüğünü aşabildiydi rüşvetsiz ne Mağusa serbest limanı çalışabildiydi sorunsuz!
Sonuçta aralarında “Sezai Türkeş”ler gibi dünyasal firmaların da olduğu şirketler KKTC’i terk etmek zorunda kaldılardı!
***
YANİ bu ülkede başından beridir “hatta” dediğimizce Türkiye’yle bile sağlıkla sürdürüp götüreceğimiz sosyoekonomik ilişkiler oluşturamadık! Zaten sonunda da yelkenleri indirip kendimizi Türkiye çarşılarına teslim ettik!
***
ŞİMDİ GENE BAŞLADILAR!: Haberlerden öğreniyoruz. Başbakan Saner Ankara’da koordinatörümüz Fuat Oktay ile görüştü.. Hatta “ortak basın toplantısı bile düzenlediler..
Ve bir kez daha vaat ettiler: “Sekiz ay sonra görün KKTC ne olacak?”
TABİ hep hayret ederim. Ta “Yönetimler” yani 1963 sonrası dönemlerden kalma TC ile olagelen ticari ilişkiler, “kıyı ticareti” gibi anlaşmalarla pekiştirilmelerine karşın bile hâlâ “yenilenip yinelenme” sürecindedirler!
Ki bazen TC’de enginarımızı bile pazarlamak mümkün olamamaktadır! Buna karşın:
***
GEÇTİĞİMİZ hafta Saner Oktay görüşmesinden sonra bir kez daha yinelendi:
Haberin medyaya servisi ise şöyleydi: “Başbakan Ersan Saner Ankara’da Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile görüştü. Görüşme sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında Saner, Türkiye’nin her alanda KKTC’ye destek verdiğini vurguladı…” Ve eklendi: “Serbest bölge çalışmamızı paylaştık!” ***
GÖZÜMÜZ aydın! Sanki tutan varmış gibi gene “serbest bölgeler” dönemine döndük!
Durun bakalım bu kez tavuğun yumurtası kaç sarılı olacak?
