“Şeker lokum” gibi çözüm! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

“Şeker lokum” gibi çözüm!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Kıbrıs Türk halkı dönem dönem, “acı tatlı, iyi kötü, güzel çirkin…” Diyebileceğimiz  yaşam koşullarından geçti. Barışı da gördü savaşı da.. Yokluğu da tattı varlığı da.. Ağladı da güldü de..

Fakat hiçbir devrede bugünkü kadar bahtiyar olmadı!


Sahip olduğu bu bahtiyarlığı bugünkü kadar paşa keyfinin seçiciliğinde bonkörce kullanmadı!

Hiç bu kadar “büyük patron,” coğrafyasına bu kadar sahip, can ve mal güvenliği bu kadar güçlü dönemler yaşamadı..

Tarihi boyunca bugünkü kadar ne “grak dediyse et buldu ne gruk dediyse su!

Ve bugünkü kadar avanta hayatlar yaşamadı! “Hiç bugünkü kadar, “ekmek elden su gölden  Cumhuriyeti olamadı!”

EN güzeli bugüne kadar hiç bir dönemde, ayağı ayağına basacak, eli eline değecek kadar Rum’a yakın ve içinde  olmadı!

Ne savaş ne de barış günlerinde!

FAKAT! Bu büyük mucize durup dururken gerçekleşmedi! Rum milisleriyle   Yunan askerlerinin 1974’de  Barış Harekâtıyla pataklanması gerekirdi!

Görev yerine getirildi ki bir kez daha anlaşıldı, “dayağın cennetten çıktığı!”

Tabi bitmediydi: Her iki halkın da yaşamsal güvenliği için iki ayrı bölgede toplanmaları gerekirdi, öyle oldu!

Bu adada Rum’la aşık atılması için en az onun kadar devlet olunması gerekirdi, o da başarıldı!

Barışçı çözümün gerçekleştirilmesi için müzakerelerin başlatılması gerekirdi. O da yapıldı!

Ve tüm bunlar Kıbrıs Türk halkının varoluş süresinde, tarihine kazınan kadersel dönüm noktaları olarak varlığına ulandı..

FAKAT hiçbir gelişme ve özgürlük, “Türk insanının canının, keyfinin, gereksiniminin dayattığı yerde, hemen arabasına atlayıp Güney’e geçebilme serbestisine kavuşması kadar önemli olmadı!

Hiç bir devrede, Güney’de alış veriş yaparken sere serpe dolaşacağı,  canı sıkıldı mı Trodos’a çıkıp hava alacağı, Kuzey’de bulamadığını Güney’de tedarik edeceği Vs…  Gibi  olanakları bu kadar özgürce kullanamadıydı!

VE itiraf edelim: Türk ve Rum halkları hiç bu kadar korkusuz, bu kadar büyük güven duygularında Kuzey’den Güney’e, Güney’den Kuzey’e gidip gelmedi, halklar bu kadar iç içe girmedi!

Kuzey’de beğenmediğini Güney’den Güney’de beğenmediğini Kuzey’den yada pahalı-ucuz  tercihlerinde olağan bir ticaret süreci haline getiremediydi, bugünkü kadar getirdiğince!

ÇÖZÜM diyordunuz! Kaldırın ayağınızı, çünkü üstüne bastınız! İşte size çözümün en alâsı! Açın üstüne “siyasi eşitliğe dayalı iki bölgeli, iki toplumlu şemsiyeyi, toplanın altında… Şeker lokum gibi çözüm işte!                                      **********

GENE BİTİMİZ KANLANDI!

“Seçim de seçim!” Oysa hiç böyle bir lüksümüz olmaması gerekir!

Çünkü her seçim  bir yeni koalisyon oldukta, her koalisyon göreve başlarken zaten yeni bir seçime gebe kalmakta!

Ha, “Dörtlü hükümetimize” gelince! Hükümeti oluşturduklarında da yazdıktı. Dört partiden koalisyon olmaz, çünkü o zaman  memleket dört parça olur!

Nitekim son dönemlerde mali çaresizliğin sonucu olmalı her “Bakan” kendi “Bakanlığının şanını” kurtarma peşine düştü!

Örneğin  geçen hafta ani bir kararla, vakta ki “memurlara maaş ödemeleri” kararı çıktı, baktık Maliyeci Serdar Denktaş’tan önce ve Başbakan’ın açıklamasına karşın, diğer Bakanlar da  “aha sizi Pazartesi ödüyoruz” diye açıklama üstüne açıklama patlatıyorlar.. (Hani, “gene bizden  bil ha” dercesine tabi!)

BU popülist tutumların yabancısı değiliz! Yeri geldi miydi yenir yutulur da artık maaşların günü gününe ödenmesi olayının “mucize” olarak  görülmesi nedeniyle  reklamının yapılmasını da  çok hayra yormuyorum!.

Nitekim “Çalışma Bakanı Çeler’in” 1 Mayıs İşçi Bayramı  dolayısıyla “memleketi” olduğunca tatile sokup bir “ilk” gibi lanse etmesi de o popülizm kokulu olaylardandır..

SAKIN, “yoksa  ağamız komprador burjuvaziden yana dolayısıyla işçi karşıtıdır” falan  da demeyin!

Fakat  “dini bayramlarda” bile bazı kesimlerden esirgediğiniz tatili, adı  ayni zamanda “Bahar Bayramı” olan  “İşçi bayramında” ülkeyi tüm ticari ve sosyal aktivitesiyle birlikte “pasifize” etmek bir farklı olaydır!

Ki o bir günün “kâr ve zarar bilançolarının” sosyoekonomik yönden getirisi ve götürüsünün” de bir ayak üstüne alınan  karara nazire, “hesabı kitabı” yapılabilmelidir! Ki daha bir süre önce bu ülkenin Başbakanı “seferberlikten” söz ederek toplum dinamiklerinin harekete geçirilmesi çağrısı yatıydı..

(Tabi gene konuşacağız! “Yüce İşçi bayramında Kuzey’den Güney’e kaç kişinin geçtiğini”  öğrendiğimizde!)                                                        **********

KISACA TAKILDIĞIM:  (KATKISI NE OLDU?)

Mağusa’daki Turizm şölenine gittim gördüm.. İleri geri laflamayım da merak bu ya? Kime nasıl bir tanıtımdı? Onca parasal gider, onca emek, Mağusa’da hangi “turizmi” ayağa kaldıracak? Ki vakti zamanında Sn. Bakan İsrail’den Mağusa limanına feribotlarla turistlerin taşınacakları müjdesini de verdiydi!..

Eğer bu tip etkinlikler “iddia” taşımadan “ey millet işte size fırsat, beleşinden yiyin için müzik dinleyin, isterseniz hora tepin, helal olsun” modunda gerçekleştirilmiş olsalar;  (zaten her hafta köylerde öylesi festivaller  yapılıyor) amenna derdim de bu Bakanlık düzeyinde olanı ne?

Dolayısıyla bekliyorum: Bu şölenler turizme ne katkı sağladılar? Açıklansın öğrenelim

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar