Bu gün Pazar ve Cumhurbaşkanı seçimi için oy kullanmak üzere halk olarak sandığa gidiyoruz. Pazartesi yazım yayınlandığında büyük bir ihtimalle seçim sonuçları da belli olacaktır. Demokrasilerde önemli olan bir seçimde Halkın hür iradesinin sandığa yansımış olması, icraatlarda da halkın genelinin ortak iradesinin yürütülmesidir. Demokrasiyi özümsemiş bir halk olarak kamuoyunun hassasiyeti vardır. Seçim sonuçlarının halkımıza hayırlı olmasını dilerim.
Bu seçimlerde hem adayların çokluğu itibariyle hem de çok çalkantılı ve uzun bir seçim süresi geçirilmesi ve halk iradesine müdahale ve etki konusunda en çok tartışmaların yaşandığı gergin bir seçim dönemi olduğu, genelde herkesin hemfikir olduğu bir gerçek vardır.
Ayrıca salgın hastalık covid 19 süreciyle denk gelen ve seçim ertelemeleri ile uzayan bu süre halkı çok yormuş ve yıpratmıştır. Zaten salgın dolayısıyla yaşanmakta olan maddi, manevi, psikolojik ve ailelerin geçimlerini etkileyen ve Hükümetin çeşitli ilgili birimlerinin ve Bakanlıkların da açıkladığı üzere binlerce işsizlik, işyerlerinin kapanması, döviz fiyatlarının tavan yapması karşısında alım gücünün düşmesi, hava ve deniz yollarının kısıtlanması ve pandemi tedavi sürecinin yaşattığı sıkıntılar yanında aynı dönem içinde ve çok uzayan bir seçim kampanyasında yarış için yaşanan tepkisel gelişmeler halka oldukça sıkıntılı bir dönem yaşatmıştır.
Devlet makamları ayrışmış veya ayrıştırılmıştır. Bu bölünmeler içinde ve çekişmeli seçim sürecinde bir de salgın hastalık sürecinde ortaya çıkan devlet kurumlarının koordinasyonsuzluğundan sonra umarız bundan sonraki zamanda süratle toparlanır, herkes yerini öğrenir ve devlet organlarında sorumlu görevlerde bulunan Yönetici ve yetkililer hem görevlerini etkin ve verimli şekilde yerine getirir hem de birbirlerine daha saygılı ve koordineli bir şekilde halka dönük hizmetleri yerine getirir.
Yani şimdiye kadar çok şeyler yaşadık da bu dönemdeki iki sürecin de birlikte gelmesiyle de olsa bu kadar dalgalı bir dönem yaşamadık.
Çünkü bu küçük ülkede etkileşim çok daha kolay ve rahatsız edici olduğu gibi, huzursuzlukların hat safhaya gelmesi kimseye fayda getirmez. Makam sahibi olmuş kişilerin devlet ağırlığı içinde icraatlarını yürütmesi esastır. Devlet kurumlarının faaliyetlerinin birbirlerini tamamlamaları şarttır. Aksi halde devletle beraber halk da yıpranır, ve hem devlet yapısında hem de halkta çöküntü yaratır. Bunu bu ülkeye ve bu sabırlı ve fedakâr halka yaşatmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Maraş Turizmi ; Seçime yakın Maraş’ın kapısının belli saatler içinde plaja kadar giden yolların açılmasından sonra, hemen akabinde Maraş Turizmi adıyla Turizmden sorumlu Bakan’ın ‘dark turizm’ olarak turizme açılarak turizm potansiyelinden bahsetmesi, yine birkaç yetkili Bürokratın yok ‘hayalet şehir’, yok Çernobil faciasının yaşandığı bölgeler gibi bir turizmden ve hatta ‘hikâyelendirilerek’ anlatılabileceği ve ilgi çekeceği ve turizm geliri sağlanacağı yönündeki beyanatlarını okuduğumda, doğrusu hayretler içinde kaldım.
Acaba ne söylediklerinin farkında mıdırlar? Böyle durumdaki bir şehri turizme açarak ‘para kazanma’ adına gerek ülkemize gerekse Türkiye’ye vereceği zararı göremeyecek durumdalar mı? Düşmanımız bunu yapacak olsa, bir millete bir halka bir ülkeye bu kadar ancak bu kadar zarar verebilir.!
Hikâye’de ne anlatılacak merak ederim. Tüm dünyada aleyhimize yaratacağı kötü bakış açısını ve istismarı hiç mi düşünmeden konuşuyorlar? beyanat veriyorlar?
Telef olan yıkılan, çürüyen binaları, evleri, parkları, gösterip de hangi hikâyeler okunabilir? Dünyaya kendimizi, milletimizi gülünç ve zalim göstermekle aleyhimize kullanılacak kötü propaganda vesilesi yaratarak ‘para kazanacağımız’ için sevinen İdarecilerimiz var! İnanamadım!
Zaten ülkemiz için çıkan insan hakları konusunda uyuşturucu, kadın ticareti konusunda yeterince uluslararası raporlarda yer alıyoruz. Bir de bu eklensin.! Haklı Kıbrıs davamızı da berhava edelim.. Maşallah bize.
