Seçim oluşacak konjonktür için fırsattır - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

Seçim oluşacak konjonktür için fırsattır

Cenk UzunoğluCenk Uzunoğlu

Zor bir problemi müzakere ile çözmenin bir yolu da neyin olmayacağını tüm taraflara iyice göstermek ile mümkün olabilir.

En fazla olmasını istemediğini vermezsin ya da en fazla olmasını istediğini alırsın geriye kalan bakiye de çözüm olur.


Ben söylemiyorum. Kitapta yeri var.

Kavga edecek haliniz yok, çözümsüzlüğün maliyeti her iki tarafa da ağır gelmeye başlarsa çıkış yollarından biri de budur diye müzakere kurslarında şirketler bunu kendi elemanlarına anlatıyorlar. Müzakere yöntemleri ile ilgili daha başka ne anlattıkları ayrı bir yazı konusudur. Onu da Kıbrıs müzakere süreci ile ilişkilendirip ayrı yazarız.

Şu an içine girdiğimiz süreç siyasi eşitliğe dayalı federasyonun olmayacağının 5’li toplantı ile teyit edileceği bir sürece uzanırsa şaşırmamak, sonrası ne olur, nasıl bir şeye benzer diye şimdiden hazırlık yapmak ve düşünmek lazım.

Rum lider bir kez daha ‘’bırak dönüşümlü başkanlığı kabul etmeyi, devleti paylaşmayı bile kabul ettiremem’’ derse yeni bir denge önerisi yaparak karşılık verebiliriz.

Bizim ayrı devlet olmamızı toprak ve tazminat tavizine karşılık kabul et dersin.

Bunun sonucunda ciddi toprak tavizi vermeye hazır olmalısın. Maraş, Omorfo ve daha nicelerini en optimum tazminat ve tanınmış ülke olmak için vermekle karşı karşıya kalırsın.

Bunu konuşmaya başladığında Denktaş’ın %29+, Akıncı’nın %28 artık masada yoktur. Ödenecek tazminata göre çizgiyi çekersin.

Sen çekmezsen bu senaryonun gerisinin nasıl geleceğine göre ‘’benim çıkarlarım var’’ diyen Ankara’daki derin kurumsal irade söyler. Karşı çıkanları da ağır siyasi yükün altından kurtarmak için bunu hiç düşünmeden yapar. Kendi açısından o da haklıdır. 80 milyonu temsil ediyor. Seni de artık bir yere kadar düşünecek.

Tanınmış devlet olmak için bir kez daha göç ve travma yaşamakla karşı karşıya kalırsın.

Rum’un böyle bir senaryoyu kabul etmesi için bizim bu travmayı ve acı veren ikilemi yaşadığımızı da görmesi lazım. Bu da bu sorunun çözüm arayışında konuşulmayan toplumsal psikolojik taraftır. Annan planına Rum’un hayır demesinin bir sebebi bizdeki coşkuydu.

Bu travma Kıbrıs Türk toplumu içinde partiler üstü bir fay hattı oluşturur ama karşılığında tanınmış devlet olursun.

Ortak devlet mevhumu ortadan kalktığı için garantiler ile ilgili tartışma da kendiliğinden ortadan kalkar.

Herkes kendi yoluna gider.

Kendi yoluna sulh yoluyla gitmiş olur ama.

Doğalgaz konusunun Türkiye’nin istekleri doğrultusunda   çözümlendiğine bağlı olarak Rum tarafı NATO’ya girebilir. Böylelikle onlar da askeri bir koruma kalkanına sahip olur.

Doğalgaz konusuna bağlı olarak Türkiye Rum devletinin NATO’ya girişini veto etmez.

Türkiye, Kuzeydeki devlet ile ayrı savunma anlaşması yapar bir deniz üssü alır oraya çekilir. İngiliz’in yıllardır iki üssünde durduğu gibi ada üzerindeki yeni konumunu alır.

Tüm bunlar olmaz mı?

BM ve AB kabul etmez demeyin.

İki taraf anlaştıktan sonra BM ve AB ye söyleyecek pek bir laf kalmaz. Bu kurumların bunu şu an söylemediğine bakmayın. Sen ortak niyet göstermeden onların ortaya bunu atmasını beklemek, söylemeyince de federasyon istiyorlar diye sonuç çıkartmak büyük yanılgıdır.

Doğu Akdeniz’deki gelişmeler çözümün, şeklinin nasıl olacağından daha ağır bastığı noktaya bizi yaklaştırıyor.

AB çatısı altında iki ayrı devlet çözümü yukarıda tasvir ettiğim denge unsurları ile adaya çözüm ve istikrar getirir.

Bunun getireceği ekonomik büyüme öyle bir refah düzeyine ulaşma imkânı sağlayabilir ki bir türlü mutabakat sağlanamayan federasyondaki siyasi eşitliği koruma ve garantiler mekanizmasından çok daha işlevsel, temeli ekonomi olan bir ortam oluşur.

Rum devleti dünya ligine çıkar. Biz ise biraz derli toplu bir yönetim ile şu an akıl edemediğimiz bir noktaya gelebiliriz.

Bunun için iki hafta önce yazdığım Özersay’ın söylediği ‘’ayrı tanınmış devlet için daha fazla toprak tavizini konuşurum’’ artı Denktaş’ın ‘’devleti garantilerin devamına tercih ederim’’ demeçleri önemlidir.

 

Bu ikilemler ile yüzleşmeye hazır olmamız lazım.

 

Diğer adayların da Özersay ve Denktaş’ın söyledikleri ile ilgili görüşlerini almakta ve sorgulamakta fayda vardır.

 

Benzeri yeni siyaset unsurlarının dile getirilmesi için cesaretlendirmeye ve sorgulamaya ihtiyaç vardır. Kimin söylediğine değil ne söylediğine bakarak bu süreci geçirmemiz lazım. Birbirine zıt görüşleri dile getirenlerden başlayarak toplumun yeni bir siyaset oluşturmak adına birbirini bulmasına ihtiyaç vardır.

 

Akılcı yol budur.

 

Birbirimizi ötekileştirecek ifadelerden uzak durarak önümüzdeki seçim sürecinde bu tartışmayı yapmayı başarmalıyız.

 

Akılcı düşünceyi ortadan kaldıran, refleks yaratma hedefi güden nefret ve ötekileştirme söylemleri (‘’faşist’’ veya ‘’Rum sevici’’ gibi) ile körü körüne iki karşıt kutbun sahip olduğu görüşün birinin arkasında konsolide olunması ile bir yere varamayız.

 

Herkes partim ve partimin alışılagelmiş dogması diye seçimlere yaklaşırsa emin olun sıfır elde var sıfır bir sonuç ile bu seçimden çıkarız. Yazık olur.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar