Sana diyeceğim var Lefkoşa! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Sana diyeceğim var Lefkoşa!

Ahmet OkanAhmet Okan

Sendin kapılarını ve pencerelerini herkese cömertçe açan sendin…

Sendin surlariçini “şiiriçi”ne çeviren kent…


Kim şair olmuşsa sana her satırı sendin ve kim bir nağme üretmişse her nağmesi…

Sendin o köşelerdeki sokak çeşmeleri ve her akşam yürümeyi şaşıran ayaklarıyla akşamcılara kucak açan…

Sendin biliyorum sendin!

Göğüslerinde yasemin saklayan kadınlar gibi o mektupları köşelerinde bucaklarında saklayan, aşık kızların hasretlerini ve gözyaşlarını dindiren sendin tenhalarda…

Sendin kenarı oyalı mendilleri sabırla işleyen ve bir hasır sandalyede oturup gelene geçene selam veren sendin…

Kapıönlerini sulayan, kapıönlerinde oturan o insanlar sendin…

O serin akşamlar, o çiçek kokuları ve ilkokullardaki o neşeli çocuk bağrışmaları, evet sendin…

Dahası var bilesin bu kadar mahzun ve o kadar hayırlı değilsin!

Kaç azizi yedin tam da kentin ortasında bir elmayı dalından koparır gibi kelleler alan sendin…

O kılıç gürültüleri, o kan revan sendin…

Sana diyeceğim var Lefkoşa!

Elleri tetikten kirli o karanlık yüzleri bir fıçıya tıkayıp saklar gibi koruyan sendin!

Sen yol gösterdin hangi sokak, hangi ev, hangi karanlık düzlüğe çıkar!

Ki kaç aileyi mahvettin, kaç çocuk bir serçe yavrusu gibi yuvasında kalıverdi!

Senin surların saldırıya hazırdı barut kokularıyla her dönemde her tabyası bilesin bu kadar mahzun değilsin!

Tel örgülere ve her türlü barikatlara dayanaklı olan senin sokaklarındır; sen o sokakları böldün sendin sarı yüzlü, sarı saçlı, mavi gözlü askerlerin işbirlikçisi sen, bilesin!

Halbuki ne güzeldin!

Ay aydınlıktı yüzün hele yaz gecelerinde çileden çıkarırdı seyreyleyeni…

Biraz sinema, biraz Dereboyu, biraz bayram yeri, biraz Arasta ve Bandabuliya sendin…

Hatırla atlı arabalar geçerdi sokaklarından ve göğsünü çiğnerdi at nalları…

Hatırla o eski köy otobüslerini ki kucağında dinlenirdi öfkeli motorları…

Hatırla seyyar satıcıları, lambasuyucuyu, şişeciyi, bileyiciyi, sucuyu ve köyden kasabadan gelen eli sepetli ve köfünlü köy satıcılarını…

Ne güzeldin…

Efkalipto ve servi ağaçları süslerdi yamaçlarını hatırla Enver’in kahvehanesini ve Asmaaltı’nda Galadari’yi…

Lüzinyan ve Venedik evleri sendin, geniş avlulu, pencereleri kafesten köşklü Türk evleri de…

Gitarlara yazıldın ve piyanolara, ne güzeldin…

Sabahın çörekçisi, gecenin ciğercisi ve onların çınlayan sesleri…

Bakkal, kunduracı, kadın ve erkek terzileri ve ayakçası vuruldu mu o neşeli dikiş makineleri…

Hasretle beklenen sağanak yağmurlar ve yağdı mı tekmil ıslanan o sokaklar sendin…

Sendin aşıkların kirpiklerini ıslatan damla damla…

Kışın kiremit aralarına sığınan güvercin, yazın aynı yerlere yuva yapan kırlangıç…

Limon sarısı kelebekler ve baharda martılar ve tarlalarda binbir çeşit laleler…

Kavgada ve sevdada söylenen bütün şarkılar sendin…

Ölülerimizi bağrına gömdük, bütün ölenleri; bütün ölenlerin elleri, gözleri ve her şeyi sendin; dökülen bir taş gibi yığılıp kaldılar ayaklarının altında…

Bir senden vazgeçmedik…

Son sözüm şudur sana Lefkoşa!

Gün gelip çatmıştır bir bela daha sarmıştır başını farkındasın ya da değilsin zaptedilmek isteniyorsun çoktandır ve yavaş yavaş, meydan meydan, sokak sokak, hane hane bir daha, bir daha, yetmedi bir daha…

Kuşatma altındasın, dört koldan…

Dört koldan saldırı altındasın kılıçsız, topsuz, tüfeksiz lakin bildiğin gibi değil farkındasın ya da değilsin.

Kuşatma altındadır bütün taş ve kerpiç evlerin ve hanayların ve köşklerin, hanların, çarşıların ve köşe bucakların bir daha, bir daha, yetmedi bir daha…

Ayakta duracaksın ne kadar durabilirsen, ne pahasına olursa olsun, varsın bu kederli baş bir daha altında kalsın…

Varsın bir daha gitarlara, piyanolara yazılsın çilen…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar