Bir yandan döviz öte yandan sıcak! “Yallah tazyik!” Ki henüz Ağustos ayındayız!
“Of puf” çekmekten hiçbir yere bakamaz olduk! Diyorlar ki bundan sonrası mevsimler de dünyanın bir iki derece ısınması nedeniyle hep böyle geçecekmiş. Yine diyorlar ki sera görevindeki atmosferimizi havaya saldığımız türlü çeşitli gazlar ve zehirli maddelerle delik deşik etmişiz.. İklimler kaymış, doğa dengesini yitirmiş falan..
Aklımız almaz ama diyoruz ki koskoca dünyayı bu hallere düşüren “insanlık” kendini de hay hayda benzetir! Amerika gibi büyüğünden ülkeler birbirleriyle tepişirlerken (artık çimenler ezilmez) küçüğünden ülkeler de ezilir! Nitekim Akıl efendi diyor ki KKTC gibilerinin hiç şansı yoktur! Şöyle ki ya bir güçlü ülkenin kanatları altına sığınacak yada komşusu Rum devleti ile adayı yeniden paylaşıp birlikte yönetecekleri bir sisteme imza atacak!
TUTUN ki yukarı tükürse bıyık aşağı tükürse sakal! Çünkü yıllardır tüm adayı tek başına yutmak sevdasındaki “komşunun” niyeti çok bozuk!
Geriye kalıyor Türkiye. “Olmasa, bizi güvenceye almasa, üzerimize kol kanat germeseydi kim bilir ne olurdu hallerimiz!”
ANCAK tehlike hâlâ geçmedi çünkü dışımızdaki tüm çabalar, Rum çoğunluğunun büyük oranda ada egemenliğine sahip olacağı bir federal sistemi oluşturmak için kurgulanmaktadır.. (Guterres çerçevesi de dahil!)
Fakat ben, “tehlike henüz geçmedi” derken bu bilinen “siyasetlere” değil, bu siyasetlere destek veren ülkelerin, ayni zamanda Türkiye’ye karşı husumet ve hıyanet içinde olmalarını vurgulamak istedim.. Örneğin “uzaktaki” dediğimiz Trump’lı Amerika şimdi bu politikanın çok yakınında! Değil mi ki Erdoğan’lı Türkiye ile dalaşıyor!
Nitekim kaç gündür “dolarla” başlayıp Trump’la devam eden Türk Amerikan ilişkilerini “Köşemin” konusu yapar ve akla gelen her olumsuz nazariyeyi örneklerken; aslında “korkularımı” yansıtıyordum!
ÇÜNKÜ Türkiye’nin korumacılığı ile maddi yardımlarına en çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde “ABD-TC” sürtüşmesi, başlaması olası Guterres çerçevesini şimdiden kadük duruma soktu! Masa kurulsa bile Guterres’in altı maddesini de aşan yeni maddeler gündeme gelecektir..
Güney tüm adaya sereceği çoğunluk egemenliği için daha çok, daha arsızca ve doymak bilmez iştaha ile Kuzey’den ödünler isteyecektir. Çünkü artık arkasına bir de Amerikan desteği katacaktır!
Çok ama çok dikkatli olmalıyız.. Masada bir defa kaybedersek bu davayı bir daha kazanamayız! **********
TDP’Lİ ÖZYİĞİT’İN AÇIKLAMALARI
Dörtlü koalisyonun ortağı TDP’nin Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit, Havadis gazetesinden Eniz Orakçıoğlu’na bakanlığı ve hükümetle ilgili açıklamalarda bulundu, dün okuduktu.
Açıklamalarda hem Hükümet kanadında hem TC ile ilişkilerde kriz olduğu yolundaki söylentilere de yer verdiydi.. İleride yorumlayacağız da şimdi bazı başlıkları aktarmam gerekirse çok kısaca diyordu ki Özyiğit:
“Hükümet içinde kriz yoktur.. Dört partinin Kıbrıs konusunda ayrı gayrı görüşleri olmasına karşın bunlar çatışma ortamı yaratmamaktadır. Görüşerek tartışarak yolumuza devam ediyoruz…”
Döviz vurgunu konusunda “bu hafta hükümet alınacak tedbirleri açıklayacaktır..”
Üniversitelerle görüşmeler bu hafta başlayacak. Harçlar konusunda ise döviz ve TL kurlarının nerede nasıl uygulanacağı henüz belli değil çalışmalar başlayacak.
TC elçiliğiyle kriz söylemi doğru değildir diyor Özyiğit.. (Tabi okullar açılıyor eksikliklerin giderilmesi için çalışmalar başladı da diyor..)
Din dersleri sadece 6. Sınıfta seçmeli olacak! (Yani “ille dediğim olsun da isterse ucundan olsun” inanında bir tutum!)
Çalıştay sonrasında da şura yapmayı düşünüyormuş.. Falan…
YUKARIDA aktardıklarım Havadis gazetesindeki “açıklamalarda” zaten siyah başlıklar halinde verildiydi..
Buna karşın şunu da belirteyim: Özyiğit de hemen her yıl Eğitimle ilgili kıpırdanmaların başladığı böylesi günlerde teamülü bozmadı, yine “böylesi günlerde” yaptı açıklamalarını! Ki bilinendir. Okullar eksiklikleri, aksaklıkları, başarısızlıkları, öğretmen-öğrenci-veli sorunlarıyla girer tatile; ve böylesi günlerde yeni ders yılına hazırlanılırken o eksiklikler, aksaklıklar tartışılır yine. Tabi kopan hengâmeyle!
AÇIK yazayım: Artık bu ülkede “eksiksiz, arızasız, “tam” denecek bir kurum yoktur. Ancak bu sorunumuzu bilmek pahasına mesela Eğitim kurumlarını hemen her yıl ayni minval üzere yeni ders yılına sorunlu sokmak, “hatada ısrar” konusunda aklın alacağı bir zafiyet değildir!
Yine de geç değildir. Hâlâ Özyiğit’in daralmış da olsa zamanı vardır. En az sorunla yeni ders yıla başlanması bile inanın artık reform olur! **********
KISACA TAKILDIĞIM: (SORUMLULUKLARINI UNUTANLAR!..) Ne diyorduk? Herkes yetkilidir ama sorumlu değildir! Çünkü “yetki” ile donanmak “makamsal statüdür!” İşte onlardan bazıları; “Müdür, (Hatta yardımcısı!) Bakan! (Hatta müsteşarı, kalem müdürü!) Kaymakam (Yani koskoca bir ilçenin mülki amiri!) Ve tabi halkın oylarıyla seçilmiş Belediye Başkanı!..
Daha alt makamlara inmiyorum. Ve soruyorum: Neden sayenizde trafik kazaları aldı başını gider? Neden çevre çok pis? Neden icraat diye ortaya ne koysanız dökülmekte!..
Yani sizlerin “yetkileri” içinde olan “sorunların” hiç mi duymazsınız sızılarını? Sen bakan, sen belediye Başkanı, sen kaymakam…