Rum kafası: (na do mermeri!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Rum kafası: (na do mermeri!)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

25 Kasım yaklaştıkta neredeyse “üstüne” bahis oynatılacak. “Üçlü görüşme başarılı mı olacak başarısız mı?”

Ne demektir bu “tahminlerle” harmanlaşmış, sonunda “sen-ben” tartışmalarında ne ”ulusal” ne de “siyasi değeri” kalmamış soruna yönelik düzeysizlik?


Önce vurgulayayım: “Millet” değiliz ama henüz “illet” de olmadık ki sonuçta 45 yıldır tartıştığımız, Güney Kıbrıs Rum’u ile bir siyasi çözümde “barışı” tesis ederken “ortak” denilen “Kıbrıs”ta huzuru ve istikrarı sağlayacağız.. Çabaların önceliği bu..

Dolayısıyla olay Kuzey ile Güney’i iki düşman olarak değil, iki komşu olarak barışçı bir çözümle ya bir “federalizmle” yada “iki ayrı “devletlilikle” fakat “her hal ve kârda” bir arada yaşayabilecekleri bir çözüme ulaştırmaktır.

ÇÜNKÜ bu ada iki toplumu ayrı gayrı cephelerde ve sürekli teyakkuzlarda, tabi o zaman da çatışmalara davetiye çıkartacak olaylara mahkûm edecek çözüm şekilleri için çok küçüktür (çünkü iki halkın savaşacak cephesi bile yoktur!)

Yani ister Federal sistem ister iki devletli çözüm olsun. Sonuçta “Kağıt üstündeki Anayasa hükümleri” dışında her iki topluma da öncelikle gerekli olan artık “Kuzey-Güney” gerçeğinin değişmeyeceği “yeni bir Kıbrıs adası konumunda” barış içinde yaşamak cehdi olacaktır.

YOK eğer Rum’un kafasında bir gün Kuzey’e dönmek hayaliyle ve “Yunanistan ile sürdürdükleri Enosis efkârı hâlâ yaşayacaksa; gökten İsa ile Muhammet’i indirip “Devletin başına koysanız günü geldiğinde iki halkın çatışmasını dolayısıyla Türkiye ile Yunanistan’ı karşı karşıya getirip belki savaşacakları ihtimallerinden kurtulmamız hiç mümkün olmayacaktır!

KALDI ki: Asıl çözüm kâğıt üstünde değil, kafalarda yaşanmalıdır.

Bunu daha çok Kiliseli, Anastasiadis’li ve tabi Ulusal Konsey’i ile Yunanistan’lı Güney Rum Yönetimi için düşünüyorum.

Çünkü adamlar hâlâ “adanın sahibi olduklarına” inanıyorlar! Bu müthiş bir akıl tutulması hatta manyaklık derecesinde felâket bir insanlık trajedisidir!

Mübarek adamlar iki asrı aşkın süredir hâlâ ve ayni kafayla Kıbrıs’ın belki artık tümden sahibi olmak umudunu yitirdiler ama “egemeni” olmaktan vazgeçmediler..

BU nedenle “bahis” haline getirilen Berlin’deki üçlü görüşmelerden Beşli’sine geçilecek bir karar alınsa da (ki kendi bahsimi oynamam gerekirse çok uzak ihtimal) sonuç alınamaz..

Çünkü adamlar Güney’de her türlü siyasi ve ekonomik tasarruf hakkına, Rusya’dan Amerika’sına, İsrail’den Mısır’ına AB’lere kadar ilişkiler içinde olma hakkını tepe tepe kullanırlarken; Türk tarafına Türkiye’nin sağlayacağı güvenceyi bile çok görüyorlar!

Bu kadar da olmaz diyelim ve ekleyelim:

GİTGİDE aramızdaki “barış havarileri” o kadar çoğaldı ki Kuzey’den Güney’e taşmaktalar! Üstelik Türkiye’ye “işgalci” derlerken! Bu gaflet ve delaleti hiçbir vicdan affedemez!

*****

MAHKEME’İ KÜPRAYA KALAN SUÇLAR!

Daha önce de zamanı zemini uygun düştü mü tekrar da olsa yazarım: Yazarım çünkü sonuçta bizler küçük dünyamızın insanlarıyız. Görgülerimizle yaşantılarımız ne ola ki? Üç beş kırık dökük hatıra, anlatılacak beş on macera, bir asır önce yaşanan sevda, ihanetle vefa…

GENE anlatayım “çünkü memleket “yolsuzlukla savruluyor!” Dolap döndükçe her gün sıradan yada ekabirden olsun birileri çarklarına takılıyor ki “hayret ki hayret!” Meğer diyorum bu memleket altınmış, işini bilenler için cennetmiş!

Kİ rahmetlik Taşkent Atasayan anlatıyordu: İngiliz döneminde Limasol’da posta Dairesinde pul satışı yapılan yere sabah mesai saatinin hemen akabinde İngiliz’in Denetim görevlisi Müfettişi damlar. Pul satan vezneye gider, “teftişte bulunacağını” söyler.

Görevli memurun sattığı pullarla çekmecesindeki paraları karşılaştırır üç kuruş eksik bulur nedenini sorar.

Pul satıcısı memur der ki “efendim ben her sabah bir gazete alırım. Bu sabah da aldım ama cebimde bozuk para olmadığı için sonra yerine koymak üzere çekmeden üç kuruş aldım…” Denetimden sorumlu müfettişin cevabı: “Bugün o üç kuruşu alan yarın daha çoğunu alır!..

Karar: “Tart!” Yani görevden alma!

OYSA biz 45 yıldır deveyi hörgücü ile götürüyoruz da kimselerin gıkı çıkmıyor.

Her gün bir yeni “yolsuzluk” olayı haberine tosluyoruz. Kendilerine Devletin yönetimi emanet edilmiş, Devleti yüceltme görevi verilmiş, büyük kitlelerin seçimlerde oylarına mazhar olmuş insanlar bakıyoruz ki adları şanları “yolsuzluk çamurlarına” batmış! Ki bu ülkede “ekonomi” dediğimizin iki yakası bir yere gelemedi ama “yolsuzluğun” kendisi ekonomi haline geldi!

…GEÇEN gün bir habere tosladım. “Kayıt Dışılıkla ilgili “90 günlük Çalışma Affı” çıkarılmış.

Ki geçmişten beridir “aflar” hiç bitmedi!

Ne demek bu? “Yapanın yanına kâr kalması!” Nitekim bir kez daha “ülke ekonomisi ve sosyal Güvenlik Sisteminde oluşan sorunların giderilmesi için Yabancılar ve Muhaceret (“değişlik” deniyor) Yasası yürürlüğe girdi”..

Bir iki yıl sonra da “bu yenisi kapsamında gerçekleşen usulsüzlükler” nedeniyle ve “sorunların giderilmesi için” yeni bir afla bir “değişiklik” daha yapılır, hiç kuşkunuz olmasın!

Suçlar “mahkemei küpraya” kaldıkça daha çok büyür daha çok işlenir!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar