Resmen fal bakıyoruz... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Resmen fal bakıyoruz…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Her birimiz birer astrolog kesildik.

Ortada kesif bir duman, önümüzü göremez vaziyetteyiz…


Belirsizlik can alıcı konularda.

Yarın ne olacağız?

Tarım ürünlerinde zehir çıkmış, sütler bile zehirlenmiş, trafikte bu kadar kişi ölmüş, sel baskınından şu kadar insan zarar görmüş, kanser teşhisi konulan insan sayısı ciddi oranda artmış…

Bunlar gündelik olaylar. Ateş düştüğü yeri yakıyor, gerisine gazete haberi deyip geçiyoruz.

Alıştık, alıştırıldık…

Ama en kötüsü, bir adım sonrası için hayatımıza yön verecek çok ciddi konulardaki belirsizlik… Gelecek kaygısı…

Uzmanlar bunun kaygıların en büyüğü olduğunu söylüyor.

Belirsizlik, korkuya, korku ise; aklı kullanma yetisinin körelmesine ve giderek toplumda “akılsızlığa” yol açmaktaymış. Böyle durumlarda insanlar temel değerlerini kaybediyor, yanlışa daha çok yöneliyormuş. Güvensiz ortamlarda, iyiyle kötüyü karıştırabiliyormuşuz. Ahlaki bir çöküntü… Artık bunların yarattığı toplumun halini düşünün. Artan suç oranları, yolsuzluklar…

Temel belirsizliklerimizden biri, işte dövizin yarattığı yıkım.

Şimdilerde bir miktar istikrar kazanmış olsa da, arada yaşanan kayıplar büyük. Dahası, yarın ne olacağı hiç belli değil. İnsanlar temel ihtiyaçları için bile planlama yapamıyor.

Önünü göremiyor ki…

Bütçenin yüzde 10’u açık.

Bırak vatandaşı, hükümeti yönetenler bu açığın nasıl kapanacağını bilmiyor. Kaynak akışı sağlanmazsa, bu açığın iki misli artması durumu var ki, bu da tam karanlık demek.

Tarımından sağlığına, eğitiminden piyasasına, alt yapısına kadar, hizmetlerini kendi kaynaklarıyla sürdürmeyi başaramamış, nüfusunu bilememiş, bir yıl iki yıl sonra nasıl bir nüfus yapısına sahip olacağı meçhul, günden güne suç cennetine dönüşen, elinden bir şey gelmeyen(!) bir ülke ve onun vatandaşları, öyle bakıyoruz, görmeden…

Ya Kıbrıs konusunun belirsizliği…

1950’lerden beri kaç nesil bu belirsizlikle, endişeyle yaşamış, travmalar geçirmiş, evine evim diyememiş, köyüne köyüm diyememiş, yarınını bilememiş.

Son 40 yıldır da “ne olacak bu Kıbrıs meselesi” diye dertlenmiş, durmuş. Kimi zaman unutmaya çalışmış, kimi zaman “hadi oluyor” diye umutlanıp, sonra hayal kırıklığı ile bir daha örselenmiş. Şimdilerde ise, sıfır umut noktasında…

Karşı taraftan ha bire hakaret ha bir aşağılanma.

Nasıl kararmasın. Yok çünkü, tek bir ışık yok.

Ne yapsın ahali, fal bakıyor.

Her kafadan bir ses.

Herkes kendi meşrebince gelecek projeksiyonlarında.

Umutsuzluk, karamsarlık, güvensizlik, hepimizi falcı yaptı.

Gazeteciler köşelerinden, vatandaş da sosyal medyadan baktığı falları  yayıyor.

Bugün derin bilgiler aldığını söyleyen, ertesi gün “öyle değilmiş” diyebiliyor.

Hükümetler kuruluyor, hükümetler bozuluyor.

Sansasyonculuk, spekülatörlük had safhada… Bir de ispatsız, delilsiz, isim vermeden ona buna çamur atanlar. Belirsizliğin bilinmezliğin, puslu ortamların sonuçları bunlar.

Öyle oyalanıp gidiyoruz işte.

İç güveysinden hallice….

Şaka bir yana, hiç bu kadar karanlıkta kaldığımızı hatırlamıyorum…

YERİN KULAĞI VAR

BU STRESE CAN DAYANMAZ:

Belki de bir çoğunun gıpta ile baktığı o makam, aslında en stresli koltuk. Bir toplumun kaderini belli edecek kararlara imza atıyorsunuz. Beğenenler kadar eleştirenleri de dikkate almak zorundasınız. Yapmadığınız hataların bedeli “öde” diye sizin karşınıza getiriliyor. Söyleyebildiklerinizin yanında bir de topluma söyleyemedikleriniz var ki, işte onlar içinizi yiyor. Bu vesileyle Sayın Başbakan Erhüman’a  geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz…

SORUŞTURMASI İÇİN ZAMAN GEÇİRİLMEMELİ:

Nasıl içten içe çürümüşüz de haberimiz yok. Ombudsman raporları dehşet verici. Muhatapları itiraz ediyor. Bir yolsuzluk olup olmadığını ileriki soruşturmalar açığa çıkaracak. Ama belli ki, kamunun içinde  korkunç bir laçkalık var. Bu noktadan sonra işin sürüncemede kalmaması, en kısa sürede sonuçlandırılması gerekiyor. Sorun neredeyse ortaya çıksın, hesabı sorulsun, akla kara belli olsun…

HÜKÜMET CİMRİYMİŞ:

YDP milletvekili Zaroğlu, ikitdarın vatandaşlıklar konusunda “cimri” olduğunu iddia ederek, Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi’nden bazı maddeleri örnek gösterdi. İyi de orada, her önüne gelen vatandaşlık vereceksiniz mi deniyor. Hastahaneler, okullar tıka basa doldu.  Bu ülke ne toprağı, ne alt yapısıyla daha fazla nüfusu barındıracak güce sahip değil. Ama yapılacak her yeni vatandaşı partinize oy olarak görürseniz o başka bir şey…

ÖNCE ÖZELEŞTİRİ YAPIN:

UBP Milletvekli Yasemin Öztürk, 133 CAS çalışanın devlette işe alınması gerektiğini belirtmiş. Hele de muhalefette olunca, konuşmak ne kadar kolay değil mi? Alın devlete olsun bitsin. Çünkü kendileri zamanında öyle yaptılar. Müşterisi olmayan şirkete, partizanca istihadam yaptılar. Önce bunun özeleştirisini yapın ve ondan sonra konuşun. Evet bu insanlar ihtiyaçlı ve diğer örnekleri gibi devlete alınsınlar karşı değilim ancak, bu konuda konuşacak olan en son taraf bu insanları kandırıp, istihdam edenlerdir.

ÖĞRETMENMİŞ: Tamam özel hayattı, şuydu buydu da kardeşim bu adam bu ülkede, laik, Atatürkçü eğitim sistemi olduğunu iddia ettiğimiz ülkemizde öğretmenmiş. Böyle bir yaşam tarzı olan öğretmenin, Atatürkçü, laik öğrenci yetiştireceğine nasıl güveneceksiniz ki? Öğretmen çocuklara örnek değil midir?

AYNI TERANE:

Rum sözcü Prodromu, “konfederasyon ve iki devlete ilişkin söylemlerin Kıbrıs Rum tarafınca kabul görmeyen ve Anastasiadis tarafından da reddedilen olasılıklar olduğunu” söyleyerek, garantilerin kaldırılması ve Türk askerinin çekilmesinin, güvenin var olması için vazgeçilmez unsurlar olduğunu savundu. Bunlar hep bilindik ve yuvarlak laflar. Yıllardır da aynı lafları duyuyoruz, duyan da  adada bir barış için uğraşıyorlar sanacak…

ZİRVEDEKİLER

Hüseyin Ruso: Toplumsal varoluş mücadelesinin simgesi. Ama 55 yıldır nerede olduğu bilinmeyen  Hüseyin Ruso, vurulduğu yerde defnedildi. Sonunda hem ailesinin hem toplumun vicdanı rahatladı. Katledilmiş olması ne kadar acıysa, arada yaşananlar ve sonuçta tesadüfen bulunması da o kadar acıdır.

DİPTEKİLER

Kime Ne: Sosyal medya üzerinde yeni bir tartışma başladı. Neymiş efendim Christmas Hristiyanların bayramıymış ve Müslümanların kutlamaması lazımmış. Bu tartışma bu ülkede ve bizim insanlarımız tarafından da yapılmaya başlanması çok düşündürücü. Christmas’ı kutlayan yok ki, biz kendimizi bildik bileli yılbaşı kutlarız bu ülkede. Üstelik herkes inancında da, kutlamasında da özgürdür. Tasası da kimseye düşmez…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar