Geçmişte müftülük de yapmış bir dostum ile para ödeme kuyruğunda karşılaştık.
Maskelerimiz takılmış vaziyette, sosyal mesafeye uyarak uzaktan uzağa sohbet etmeye başladık. Son derece öfkeliydi.
Coronavirüs’ten korunmak için herkes gibi bedeller ödemiş ve ortaya çıkan virüssüz ortamda yeniden sosyal-ekonomik yaşamın içine karışmıştı.
“Aslında kış girişine kadar böyle sürdürmeliydik” dedi.
Öfkesi 1 Temmuz açılımına ve hükümetin kumar baronlarına teslim olmasındaydı.
Her gün ilan edilen corona pozitif rakamlarından dolayı oldukça tedirgin ve korku halindeydi.
son derece gerçekçi bir cümle sarf etti:
“Bunlar Türkiye’den getirecekleri kumarcı-turistler üzerinden kumarcıları-turizmcileri kazanacaklar ama bizi kaybedecekler. Artık yeniden eve kapanıp kendimi koruma altına alacağım. Bu durumda şu anda açık olan piyasa kaybedecek…”
***
Yeni yeni öğreniyoruz ki hükümete 1 Temmuz baskısı yapanlar malum otellerinin özel odalarında renga veya havyar partileri yapıyorlarmış.
Bu partilerin müdavimleri arasında bazı bakanlar, milletvekilleri ve üst düzey bürokratlar varmış.
Renga anlayacağınız gibi Kıbrıslı Türklerin icadı, havyar da karşıdan gelenlerin.
Bu partilere katılan birinin ifadesine göre hükümetin aldığı kararlar önceden buralarda konuşuluyormuş.
Anlayacağınız bakanlara, milletvekillerine ve üst düzey bürokratlara direktifler renga ve havyar partilerinde veriliyor.
Hakkımızda hayırlısı… Hepimiz renga ve havyar kurbanı olacağız.
Ya da koronavirüs…