Kamu-Sen, Radyasyon Onkoloji bölümünde personel eksikliği nedeniyle kanser hastalarına radyoterapi uygulanamadığını açıkladı.
Duyduğumda tüylerim diken diken oldu. Kendimi o insanların ve yakınlarının yerine koydum. Nasıl bir isyandır, nasıl bir hayal kırıklığıdır, nasıl bir umutsuzluktur düşünebiliyor musunuz?
Acil ihtiyaç sadece iki radyoterapistmiş. On değil, yirmi değil, sadece 2 be kardeşim. Onlar da hasta iznine çıkmışlar, önceki günden beri hastalara kemoterapi verilemiyormuş.
Ülkenin önceliklerine bakarak iyi yönetim talebinden geçtim de bu vicdansızlıktır.
Ersin Tatar şu anda işte bu enkazın üstünde oturuyor.
“Neden” diye alevlenmeyin hemen.
Seçim sürecinde her zaman olduğu gibi devleti niteliksiz elemanlarla dolduran kim?
Önce bir 88 kişi dendi, sonra, hatta mazbatayı aldıktan sonra 16 istihdamın altına Başbakan diye imza attı. Onların arasında emeklilik yaşı gelmiş olanlar vardı ama 2 tane radyoterapist yoktu…
Candır bu, can… Koltuk sevdası gibi canan değil. İnsanda biraz vicdan olacak. Ülkenin çıkarlarını, yok saydınız anladık da bu ihtiyaç hiç mi düşündürmedi sizi? Hiç mi endişe duymadınız? Hiç mi üzülmediniz, hiç mi utanmadınız?
Kamu- Sen bugünün geleceğini aylar öncesinden duyurmuştu. O bölümde çalışan Sendika Eğitim Sekreteri Murat Çınaroğlu, Eylül’de yaptığı açıklamada “Sadece 2 kişi çalışıyor, defalarca çözüm talep ettik ancak ciddiye alınmadık. Sağlık Bakanlığı’nı gereğini yapmaya çağırıyorum aksi takdirde yaşanabilecek tüm sıkıntılardan birebir kendileri sorumlu olacak!” diyordu.
Eminim bu eksiklik, Sendikaya gelene kadar herkesin bilgisindeydi. Bakan Pilli de pekala biliyordu.
Pandemi öncesi “ben sözümün eriyim eksiklikleri biliyorum gidereceğim” demekteydi. N’oldu?
Ona bir yere kadar hak veririm. Kimse böyle bir salgını beklemiyordu amaaaaa; sen diğer diğer taraftan partizanca adaletsiz, liyakata bakmadan, ihtiyaca bakmadan yandaş istihdamları yapacaksın, kamunun parasını havaya atacaksın, her seçimde büyüttüğün kamburu daha da büyüteceksin, acil ihtiyacı görmezden geleceksin.
İşte o noktada acaba Sayın Pilli partisi bu partizanca işe alımları yaparken itiraz etmiş midir? “Durun yahu, burada insan canıyla ilgili acil ihtiyaçlarımız var, kamunun parasını boşa harcamayalım” demiş midir?
Demediği belli, eğer demiş olsaydı, böyle bir eksiklik olmaz, dahası pandemi hastanesi çalışıyor olurdu.
Törenlerle açılalı 2 hafta oldu, gel gör ki çalışmıyor. Prestij haline getirdikleri hastaneyi bile çalıştıramadılar ama yüzlerce vasıfsız işçiyi istihdam etmekten çekinmediler.
Hani Ersan Saner boyuna “hizmet edeceğiz, acele ediyoruz” falan diyor ya, işte size hizmet anlayışı.
Ve işte UBP’nin ülkeye bıraktığı enkazın somut fotoğrafı…
YERİN KULAĞI VAR
ACABA LUTE NE DEDİ?:
Eğer Ersin Tatar, kamuoyuna söylediklerini içeride Bayan Lute’a da söylediyse işimiz zor. 5’li konferans BM’nin “iyi niyet misyonu” çerçevesinde yapılabilir. O misyon da iki bölgeli federasyondan başka bir şey değil. BM bununla bağlı. Görev çerçevesi belli. Kastettiği şeyleri yapabilmesi için önce güneyi ikna etmesi, sonra BM’nin yeni bir misyonu kabul edip devreye girmesini gerektirir. Göreceğiz…
HP TERS KÖŞE YAPTI:
Kim ne derse desin HP önceki akşam hükümet kurma konusunda aldığı kararla hepimizi ters köşeye yatırdı. Herkes eski ortağı UBP ile nikah tazeleyeceğini beklerken, onlar tam tersini yaparak dörtlü hükümet için bir adım attı. Bu iş oldu bitti demek için henüz çok erken. Bence bu birkaç gün ihtiyatlı olmakta fayda var. Çünkü parti içinde bu kararı beğenmeyen vekillerin olduğunu biliyoruz…
AMAN HA:
Yaklaşık 2 aydır ülkede hükümet yok. Ha kuruldu, ha kurulacak derken günler geçip gidiyor. Vatandaş artık, “Bir hükümet kurulsun da kim isterse kursun” modunda. Şimdi bir umut doğdu, yok Parti Meclisini toplayalım, MYK’ya soralım gibi, işi uzatacak, hatta tıkayacak bir duruma girmeye, bu toplumu hükümetsiz bırakmaya hiçbir partinin hakkı yoktur… Liderlerin bu ortamda partilerini ikna etmesi zor olmamalı.
SÖYLEYENE BAKIN:
Ülke hükümetsiz ve bütçesiz kalmış diye şikayet ediyor Ersan Saner. Neden acaba? Parti başkanları yerine birini bırakmadığı için olabilir mi? Ya da kendisi 15 gün son saniyeye kadar memleketi oyaladığı için? Sanki hiç uğraşmamış, hiç hükümeti kurma görevi almamış, yaşanan hükümetsizlikten ya da bütçesizlikten başkaları sorumluymuş gibi. Politika kıvraklık isteyen bir iştir de bu kadarı da fazla. Daha dün yaşattıklarının suçunu başkasına atmaya kalkmak gerçekten fazla…
CORONAYI UNUTTUK:
Seçimdi, hükümet kurma çalışmalarıydı derken corona belası arada kaynadı gitti. Son birkaç aydır vatandaşın gündemi seçim ve hükümet kurma çalışmalarıydı. Ama salgın özellikle Türkiye ve Güney Kıbrıs’ta tehlikeli boyuta ulaştı. KKTC’de henüz tehlike çanları çalmadı bereket versin ama, bu kafayla gidersek o gün yakındır. Sağlık Bakanlığ’ının açıkladığı günlük verilere baktığımızda, tehlike hem güneyden, hem kuzeyden geliyor. Yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte bu konuda bir dizi yeni karar üretmek şart oldu…
82 KİŞİ KKTC VATANDAŞI MI?:
Tam 82 AIDS hastası aramızda. Onları suçlayamam, ancak bu sağlık sistemiyle halk sağlığının kontrol altında olmadığını da biliyoruz maalesef. İşte bunun için endişeliyiz. Şöyle de bir durum var, AIDS hastası KKTC vatandaşı değilse tedavi edilmeden sınır dışı ediliyormuş. Yani bu kalan 82 kişi KKTC vatandaşı mı demek oluyor. Daha büyük endişe…
FOTO GÜNDEM:AŞI BİZE DE UĞRAR MI?: Rus aşısının denendiği 20 kişi coronaya yakalanmış. Moskova, “E, zaten bağışıklık 42 günden sonra gelişir” demekte. Felaket bir sonuç. Diğer yandan Türk profesörlerin ürettiği aşıyı dünya ülkeleri, daha onay bile almadan milyar milyar paylaşmış. Çin aşısından bahsediliyor, uluslararası bildirimlerde bu aşı seçenekler arasında bile yok. İngiltere riskli gruplara öncelik verecekmiş. Kraliçe bile ikinci grupta. Siyasilere öncelik yok yani… Ya biz? Umut edebilir miyiz, yoksa vaz mı geçelim… Dünyanın bu coğrafyasında yaşıyor olmanıza lanet eder misiniz, etmez misiniz?
