Parça körçe görüşler! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Parça körçe görüşler!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Siyasi irademizi “yetki ve sorumluluklarında” taşıyan “tepedeki seçilmişlerimizin” bile haklarımızı savunma iddiasında görüş ayrılıklarına düşmelerini her halde “demokrasi yada fikir özgürlüğüyle” izah edemeyiz!

Siyasi soruna yaklaşımlarında bütünselliğe varamamış Cumhurbaşkanlığı makamı ile mesela şimdilerin yeni Tatar hükümetinden söz ediyorum..                                   


Nitekim  başından beridir, (Anayasada olmamasına karşın) sanki “Kıbrıs siyasi sorun Cumhurbaşkanının, sosyoekonomik sorunlar da Hükümetlerin yetki ve sorumluluğundaymışlar  gibilerinden bir tuhaf  “yönetim paylaşımı” oluşturulmuştur ki halk da bu iki makam arasında “muhalif ve muvafık” olarak ikiye bölünmüştür!

Üstelik çözüm konusunda “birliktelik” ifade ettiği sanılan  bazı slogansal ifadelere karşın; biliyoruz ki “siyasi partilerle Sivil Toplum Örgütleri” de  kendi siyasi  misyonlarıyla hareket etmektedirler! Yani KKTC’de “Ulusal bütünsellik” yoktur!

Bunun son ispatı, “Sn. Cumhurbaşkanı ile Hükümet arasında Hükümetin Maraş’ı açma tasavvurundan kaynaklanan ve sonunda Sn. Cumhurbaşkanı’nın, “sanırım anladılar” deyişiyle şimdilik noktalandı gibi görülen  yeni anlaşmazlıktır ki  halkı da   “Maraş açılsın mı açılmasın mı”  diye tartışmalara sokmuştur!

 Oysa asıl olması gereken  hem çözüm hem bu konularda varmamız gereken  bütünselliktir..

Ne var ki  45 yıl sonra bile hâlâ  hem “iki ayrı devletten,” hem “birleşik Kıbrıs’a dayalı Federasyondan” yada “konfederal sistemden” söz ediyoruz!” Yani siyasi çözüm konusunda  toplum olarak “kararsızız!..

Yine de gelin şu Maraş’a bir daha bakalım:

**********

MARAŞ BENİM DEĞİL!”

Çünkü sınır tellerinden uzanıp içine tükürme hakkım bile yoktur!

Çünkü Maraş ta Ecevit döneminden beridir çözümün bir parçası olarak zamanı geldiğinde pazarlık konusu yapılacak olan bir “kozdur!”

Çünkü Maraş, 45 yıllık kapalı kalmışlığının  sonucunda viran harap olmuşluğuyla yüz karamız olmaktan öte anlam ifade etmemektedir!

Çünkü Maraş 1974’den beridir Türkiye’nin ve Türk askerinin sahipliğinde ve bekçiliğindedir..

Çünkü Maraş bugüne kadar hiçbir Hükümet programında yer almamış, adı bile geçmemiştir..

…Bunlara karşın “hadi envanteri yapılsın” da böylesi ölü bir şehirde viran harap olmamış ne kaldı ki bir değer ifade etsin? Ki biz Maraş’a “kadavra” diyoruz!

Sn Cumhurbaşkanı da  Envanteri vardır,  yenisini de yanına koyarız” demektedir! (İyi olur karşılaştırıldıklarında nelerin yitip gittiği  daha iyi anlaşılır!)

Fakat Maraş’ın  açılması hele “Evkaf mallarımız” nedeniyle sahibi olduğumuz için açılmalıdır” deyişi çok da açıkgözce bir neden olmadı!

Çünkü iki  toplum olarak “sahibi olduğumuz gayrimenkulleri” eğer siyaset sahnesine taşımaya başlarsak, Rum tarafına da Kuzey’deki mülkü nedeniyle emsal teşkil edecek kozu vereceğiz ki   sonuçta bizim başımız ağrıyacak!

Unutmayalım. O Rum arazileri üzerine rant ekonomisi oluşturduktu hâlâ devam ediyor..

Yine de soralım:  “Sonuç?

Siyasi gücümüz yetiyorsa “müzakereleri başlatır, istediğimiz çözümü sağlamak için Maraş kozunu masaya yatırır, “al Maraşı ver Kuzey’i” deriz..

Bunu yapamayacaksaksak, bırakın Maraş yıkılıp virane olmaya devam ederken uyusun!

**********

BİR SÜRE SONRA  OLACAKLAR?

Yavuz araştırma gemisi D. Akdeniz’e indi. Çipras sürekli AB’i haylayıp Türkiye’ye yaptırımlar uygulanmasını istiyor. Keza Rum yönetimi de ayni uğraşta!

Türkiye ise neredeyse “savaşsa savaş! Hodri meydan” diyor!”

Doğrusu olanlar bize oluyor! Çünkü hem “müzakerelere yeniden başlama olasılıklarını uzaklaştırıyoruz hem de artık zararlarını pahalıya ödediğimiz “çözümsüzlükten” kaynaklı sosyoekonomik açmazları aşamıyoruz. Çünkü istikrar yok ki “güven ve yatırım olsun!”

Nitekim bilinmektedir. 2019 yılı bütçesi bile Meclisten 850 milyon açıkla geçti.. Şu anda anca faizleri ödenmekteymiş!

Öte yandan yeni bir ekonomik devinim yaratmak zorunda olan Tatar Hükümetinin ihtiyacını duyduğu sıcak para akışı ise ancak Mali ve Ekonomik Protokollerin imzalardan geçmesinden sonra mümkün olacak.

Tutun ki dört gözle beklenen “işbirliği protokolünün” 2019 ait  olanı Temmuz’da 2020-22 yıllarını kapsayacak protokol ise “en geç” diyor Sn. Tatar, 31 Ekim’e kadar imzalanacak… Da, bu protokollerin içerikleri ne olacak..

Ki burada Sn. Tatar’ın bir önerisi var: “Yap, işlet, devret modeli!”

Çünkü diyor “anlaşılmıştır ki özelleştirmeler olumsuz tepkilere neden oluyor adeta, Kurumları Özel Sektöre peşkeş çekmek olarak algılanıyor!”

Bu  “yap işlet devret” modelini de Ercan Hava Alanı olarak örnekliyor.. Yani yirmi otuz yıl sonra kazanacak olan sonuçta devlet olacak. Fakat   arada bu modelle başlatılan yatırımlar  ekonomiyi ateşlerken,  yeni bir devinim yaratacak.

Buna karşın yine de Tatar’lı Koalisyon hükümetini bekleyen en büyük sorunlardan birisi “enflasyondur.” Bir diğeri de “cari açık!” Birbirleriyle ilintilidirler ki “enflasyon şu sıralarda yüzde 30’larda seyrediyor!

Fakat en büyük zafiyetimiz ve yapısal kusurumuz cari açığı da azdıran dolayısıyla döviz dalgalanmalarında boğulurken,  ithalata dayalı tam bir “tüketim toplumu” oluşumuzdur! Karun’un hazinelerine de sahip olsak “eğer üretmez eğer ihracat yapmaz eğer satmazsak kırk sene daha hayır yüzü görmeyiz…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar