ÖNCE GEÇEN HAFTAYA BAKALIM… VE MAĞUSA… VE TÜRKİYE YUNANİSTAN SÜRTÜŞMESİ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 30, 2024
Köşe Yazarları

ÖNCE GEÇEN HAFTAYA BAKALIM… VE MAĞUSA… VE TÜRKİYE YUNANİSTAN SÜRTÜŞMESİ

Eşref Çetinel

Heyecanlı filmler gibi heyecanlı bir toplum olduk! Her yeni güne bir yeni sürprizle uyanıyoruz. Ve sahile vuran dalgalar gibi dövünürken hangi sorunda takılıp kaldığımızı bile düşünemeden doymak bilmez iştaha ile yenilerini üretiyoruz!

HANİ çok aktif ve dinamik olduğumuzdan değil! Sorun yaratmayı marazi bir alışkanlık haline getirdiğimizden!


Nitekim geçen haftaya öncesi haftalar ve ayladır devam eden “etin pahası sorununa” nihayet bulunan çare ile başladık! Tabi İnsan sorar: Bu kadar kolay idiyse onca zaman neden sürdürüldü bu etin pahası sorunu? Dedik işte: “Heyecanı yanı sıra vizilemeyi de seviyoruz! Oysa bu konudaki tedbirler, üreticiler kasaplar arasında sanıldığının aksine hem uzlaşı hem de çok rahatlıkla alındıydı da insan yine sorar: “Eğer alınacak tedbirler elimizin altında idiyse sorunu bu kadar uzatıp toplumu ayağa kaldırmaya ne gerek vardı?

***

GEÇEN hafta bir sorun daha çözüldü: UBP Belediye Başkanlığı adaylarını kendi içlerinde partiye de zarar verecek hizipleşmelerden kaçırmak için “gönüllülük esasında” mesela Mağusa’daki Belediye Başkan adaylarını “teke” indirerek “işte adayımız işte adayınız” deyiverildi..

DOĞRU mu yapıldı? Sonuçta zaten yıllardır iktidarda olması nedeniyle iyice yorulur ve dağılırken; UBP’yi bir kez daha seçmenini de parça körçe edecek bir oylamaya sokup beterince bölük pörçük yapmanın önüne geçilmiş oldu!

ŞİMDİ Mağusa’da biri CTP’li Süleyman Uluçay, diğeri UBP’li Erdal Özcenk,  iki doktor var.. Araya sıkışanlar olsa da seçilme şansları olan sadece bu iki isim..

Buraya kadar gelmişken “bir Mağusalı olarak seçilecek Belediye Başkan ve Meclis üyelerinden beklentim nedir” onu da yazayım:

***

GAZİMAĞUSA LAYIK OLDUĞU KONUMDA DEĞİLDİR! Ne bir sahil kenti oluşu ne de KKTC’nin en büyük limanına sahip olmasından dolayı olması gereken yapısal konumda değildir!

DAÜ gibi uluslararası üniversitesine, tertemiz ve pırıl pırıl kumlarıyla en güzel sahillere, 1974’den sonra Maraş’ta sahip olunan mülklere, bugün de neredeyse ziyaretçi sayısının bir milyona ulaştığı kapalı Maraş’ta ziyarete açılan bir mahallesine, Derinya’daki seralarına, Harup öğütme fabrikasına ve tarihi eserleriyle surlarının ihtişamına karşın Mağusa hâlâ bir taşra görünümündedir..

ÜSTELİK KKTC de “çarpık yapılaşmaların” en çok şerrine uğrayan kent de Mağusa’dır! İskân alanları Plansız programsız ve çok gereksiz ucube inşaatlarla, çok katlı binalarla tıka basa doldurulurken, halkın, apartman sakinlerinin, çocukların nefes alacağı ne parklar ne yeşil alanlar oluşturuldu! Ne de okul yahut bir dispanser yapılacak boş alanlar bırakıldı! Birbiri üzerine yığılmış evleri ve apartmanları ile tıkış sıkış bir kent durumuna sokuldu ki  korkunç trafiğini rahatlatacak, yeni yollar yapılacak şansı da kalmadı!Yani Mağusa körletildi ki artık daha iyisini daha güzelini daha çok gerekli olanını yerine koyacak tırnak kadarlık şans da kalmadı! YANİ Mağusa kenti bizzat “sorumluları” ve “yetkilileri” tarafından iğfal edildi!

***

BU konuda tabi İmar İskân Bakanları da töhmet altındadırlar, sonunda çok geç kalınmasına karşın çıkan “emirnameleri” uygulamakta yeterince ciddiyet ve dirayet gösteremeyen belediyeler de töhmet altındadırlar!

ANCAK “bundan sonrası” da vardır.. Şöyle ki hem yeni bir imar planı hem de trafiği rahatlatacak yeni güzergahlar oluşturulması.. Ve tabi “artık Mağusa limanı konusunda bir karar verilmesi! Ki bu liman yıllardır, “kadük” duruma düşmekle kalmamış, ayni zamanda bir işveren patronu gibi üç beş kişilik bir “yönetim kurulu”  tarafından çalıştırılmaktadır! İnşallah söz konusu yerel yönetimler seçimleri sonrası bu sorunlar daha ciddiyetle ele alınır temennisinde bulunalım: ***ARTIK İYİCE ANLAŞILMIŞTIR:  Türkiye ile Yunanistan er geç şu veya bu şekilde çatışacaklardır.. Belki çok kısa sürecek ama sonrasında Ege’de Doğu Akdeniz’de açılacak yaraları kimse kapatamazken, her iki tarafta oluşacak zaten var olan husumetle düşmanlık da beterince koyulaşacaktır.. TEK mucize Yunanistan’nın adaları silahlandırmaktan vazgeçmesi ve hem Ege’de hem de Kıbrıs adası çevresinde Türkiye’nin de sondaj çalışmalarına engel koymaktan vaz geçmesi olacaktır..

TABİ olası bir savaş küçük çapta da olsa bugünden sonucunu bilemeyeceğimiz fakat Türkiye ile Yunanistan arasında artık çok daha uzun yıllar devam edecek husumet ve düşmanlıkları kronikleştirirken tabidir ki Kıbrıs’ta da hem ikili ilişkileri sonlandıracak hem de olası çözümü yıllar ötesine atacak bir yeni “husumet” ortamı doğuracaktır..

***

BUNLARA KARŞIN: Siyasi yönden yararımıza gelişen bazı olaylar da söz konusu olabiliyor.Mesela Türk Devletleri Teşkılatına “gözlemci üye olarak kabul edilmemiz ve ansızın sürpriz bir şekilde Gambiya Devlet Başkanı yardımcısı Badara Aliev Joof’un uçakla havaalanımıza inerek KKTC’yi ziyaretleri, Sn. Tatar ile görüşmeleri doğrusu beklenen bir olay değildi. Ki bu ziyaretin ne kadar değerli olduğu Güney’deki komşumuzun şaşıp şaşıp kalırken, “nasıl olur da bu ziyaret gerçekleşir diye kıçını yırtıp başına giymesinden ispatlıdır..

BU VESİLE İLE YAZALIM: Rumlar akıllarını başlarına, bizi de muhatapları olarak karşılarına almazlarsa bir gün Kuzeyde dünyaya el sallarken Rum Yunan ikilisine de nanik çeken tanınmış bir Kıbrıs Türk Devleti oluşacağını görecektir..

YANİ ne? Akıllar başlara! Bu adanın Kuzeyinde bir Türk Devleti vardır ve artık bu Devlet dünyaya açılırken tanınmaya başlamıştır…

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar