“Memleket değil, Ben”... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

“Memleket değil, Ben”…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Hükümet bitti yetmedi, artçı sarsıntıları şimdi neredeyse UBP’yi parçalanma noktasına getirdi.

Memleket yangın yeri, acil yapılması gerekenler var, biz hala güven oyu alır mı, kim verir, kim vermez onu tartışıyoruz.


Daha göreve gelmeden, birbirlerine etmedik laf bırakmadılar.

Halkın Partisi’nin ve özellikle başkanının fütursuz konuşmaları, dediğinin tersine yaptıkları doğal olarak karşı tarafı kışkırtıyor.

Konu aslında HP değil. HP’nin kendi hatalarını başkalarına atma hali yeteri kadar deşifre oldu. Son günlerin gündemi bu.

Konu, UBP.

Bu parti seçimden beridir en çok oyu alan parti olduğu gerekçesiyle hükümete gelme hakkı olduğunu söylemedi mi? Öyle veya böyle o noktaya gelindi. Gelindi gelmesine de, UBP’nin içinde bir de baktık, meğer genel başkanlık değişiminden beri kapanmayan yaralar varmış.

Sonra yine gördük ki, her milletvekili kendini bakan görmüş.

Biz hatırlarız, Eroğlu zamanında milletvekilleri bakan olduklarını liste cumhurbaşkanına sunulduğunda öğrenirlerdi.

Daha bu dönem ilk kez milletvekili olanın Bakanlık tartışmasından tutun da, Genel Sekreterlik pazarlıklarına, o partiden o partiye gezenlerin Bakanlık almadılar diye küsmelerine, bürokrat atamalarında parti içi dengelerin gözetilmesini isteyenlere kadar…

En az 5 milletvekili muhataralı durumda.

Tartışmalara adı karışanlardan “kırgın değilim, partime zarar vermem” diyenler olsa da, kazanın kaynadığı ortada.

Diğer taraftan da Özgürgün, kendini aklama derdinde, o da kendi partisinin hükümetine daha başlamadan tavır alıyor. Kavgayı körüklüyor, kamplaşmayı büyütüyor.

Bütün bunlar, Kıbrıs Türk siyasetinde çok kez gördüğümüz olaylar.

Örneklerin çoğu, UBP’den olsa da, diğer partilerde de yaşandı benzerleri. Kamplaşmalar, bölünmeler, oy vermemeler, adam kesmeler…

Ama yani böylesine bir kriz ortamında hükümet etmeye gelen bir partinin mensuplarına insan güven duymak istiyor.

Kendi içlerinde her kafadan bir ses çıkarken, devleti nasıl sağlıklı yönetecekler? İcraata nasıl odaklanacaklar?

Yarın öbür gün, komiteler oluşurken aynı krizler çıkarsa ne olacak?

Çoluk çocuk işine döndürdüler diyeceğim de, kazanı kaynatanların arasında yılların eski siyasileri de var.

Sonuçta ya gidip olumlu oy verecekler, ya hiç gitmeyecekler. Yine de, bu hükümet bugün bu güven oyunu alacak.

Aslında biliyor musunuz, kimin ne olduğu böyle dönemlerde ortaya çıkıyor. Herkes deşifre oluyor bir şekilde.

Belki arkalarındaki birer avuç “yoluna ölen” adamları gaz veriyor ancak, onun dışında halkın geneli de  notunu veriyor.

Çıkarcıları, memleketi düşünenleri, dürüstleri, kıvrakları, bencilleri, şişik egoluları, hepsi teşhir oluyor. İnsanlar bunca sorunla boğuşurken, koltuk kavgası yapanları, “Memleket değil, ben” diyenleri bir bir yazıyor.

Dediğim gibi iş Ersin Tatar’a düşüyor.

Hem, her adımda ne yapacağı kestirilemeyen bir ortak, hem de partideki çalkantı.

Bu halkın daha fazla naz niyaz çekecek lüksü yok.

Başarısızlığı tolere edecek bir ortam da yok. Ne onun için ne bizim için.

Olaya “denge” kurmakla başlayan Tatar, cesur olup otoritesini kurmalı.

Kendisi için asıl bundan sonrası bir liderlik sınavı olacak.

Ve benim tanıdığım Ersin Tatar da isterse bunu yapar.

Ya oturur adam gibi işlerini yapar, parti disiplinine uyarlar, ya da gelecek seçimlerde –ki böyle giderse seçimin tarihi de öne alınır, o kesin- hep birlikte kaybederler.

Bizim derdimiz kimin kazanacağı değil, bizim derdimiz, hep dediğim gibi memleket.

Bugün kurulan bu hükümetin de halkın yararına işler yapıp başarılı olmasını bekliyoruz…

YERİN KULAĞI VAR

DİLİNİZE HAKİM OLUN:

Hem UBP Genel Başkanı Tatar, hem de HP Genel Başkanı Özeresay, kurdukları hükümetin sürekliliğini istiyorlarsa öncelikle her ikisinin de dillerine hakim olması şart. Hele de iki parti birbirlerine yönelik suçalamalarına bir son vermezlerse, sonlarının dörtlü koalisyondan farklı olmayacağı kesin. Ona buna saldırmak, birbirlerine ayar vermek yerine, oturup, ülkenin çözüm bekleyen sorunlarına eğilseler bir an önce.

 

HP’DE GENÇLER RAHATSIZ:

UBP ile koalisyon kararı alan HP’de sular durulmuyor. İstifa edenlerin dışında halen partideki görevlerine devam eden bir çok genç, “tek adamlığa” karşı seslerini yükseltme kararı almış. Dün konuştuğum bazı partili gençler, hükümetten çekilme nedenleri hakkında toplumu ikna edemediklerini kabul ederken, bazı isimlere karşı eleştirilerini ve seslerini daha da yükselteceklerini söylüyorlar. Bir yıl önce umut olan partinin, geçen kısa sürede toplumda bu kadar çok tartışılmasına üzüldüklerini de söylemeden edemiyorlar…

 

MUHALEFET ŞİMDİLİK ILIMLI:

Hükümet, ılımlı bir muhalefetle işe başlıyor. Önemli bir şans bu. Tartışmaları izledik. Hükümet programını eleştirseler de, güven oyu vermeyecek olsalar da, başarılı olmasını istediklerini açıkça vurguladılar. Aralarında “desteğe hazırız, yapıcı olacağız” diyenler oldu. Umarım bu şansı iyi kullanırlar.

 

BU YANLIŞTAN DÖNÜLMELİ:

Yıllardır yazıyor ve söylüyorum. “Çalışma mühürünü tamamlayan herkese vatandaşlık verilecek diye bir kural olamaz” diye… Bu ülkenin yüzölçümü, alt yapısı ve toprağın kaldıracağı nüfus belli. Örneğin bu rakam 500 bin mi? Onun üstünde tek kişiye vatandaşlık vermeyeceksiniz. Serdar Denktaş ilk kez bu konuda konuştu ve;“Burada doğan okuyan ve sokakta diğer çocuklarla birlikte olan çocukların vatandaş yapılması” gerektiğini belirterek, “çalışma izni ile vatandaşlık alabilme hakkının olmaması gerektiğini ve ailelerini de buraya getirmeye gerek olmadığını” kaydetti. Bu sözleri için Denktaş’a kızacak çok kişi olacak belki ama, bence en doğrusu bu, yıllar önce yapılan bir yanlıştan dönülmesi şart oldu…

 

KOLTUK SEVDALILARI:

UBP milletvekili Önder Sennaroğlu’nun kabine kurulmadan önce “bakanlık pazarlığı yaptığı” yazılıp çizilmiş ve bu iddialar Belediye Başkanı oğlu Ahmet Sennaroğlu tarafından “yalanlanmıştı”… Şimdi bakıyorum da aynı Sennaroğlu, “bakanlık alamadığı” için güven oylamasında kararının ne olacağını son anda açıklayacağı gibi “tehdirvari” bir açıklama yapıyor. Hatırlayacaksınız geçmişte de Önder bey bakan olamadığı için CTP’den istifa etmişti. Böylelerinin kendilerinden başka kimseye faydası yok.

 30 YIL:

Çekoslovakya’yla başlayan, Slovakya’yla devam eden iki toplumlu siyasi partiler buluşması 30 yılını doldurmuş da kutlama yapacaklarmış. Aslında ne ironi. Çeklerle Slovaklar kendileri kadife ayrılıkla ayrıldılar, ama burada iki halkı birleştirme çabalarını ısrarla sürdürüyorlar. Diğer bir ironi, 30 yılda bir adım ileri gidilmemiş olması. Ne kapsamlı bir çözüm adına, ne iki tarafın işbirliği, güven artırıcı önlemler adına elde edilen bir sonuç yok. Şimdi bir panelde bunu tartışacaklarmış. Gerçekten ne diyeceklerini merak ederim…

ZİRVEDEKİLER 

Cenk Diler: “Kimse inanmasa da hükümeti bozma nedeni olarak, Özersay’ın ortaya koyduğu gerekçe, arsa kiralama meselesiydi. Haberinin olmadığını iddia ediyor. Nasıl haberi olmaz ki? İlgili Yasa’da 3’e karşı 2, ilgili Tüzük’te ise 5’e karşı 3 çoğunluktasınız. Ama niyet o değildi ki, maksat dostlar alış verişte görsün! Göklerden ve yükseklerden ‘tak’ diye talimat geldi, siz de ‘şak’ diye uyguladınız! Mesele bu kadar basit”…

DİPTEKİLER

Çeteler: Bu memleket sorma gir hanı ya, dilenci de ithal edecek doğal olarak. Polisin dilencileri topluyor olması güzel de, bu çirkin olayın bu memlekete sıçramış olması kötü. Her gün birkaç tane yakalamakla başa çıkamayacaklar. Bunların arkasında birer çete olduğu bilinen bir gerçek. Ya organize işler, ya da eşleri… Asıl onları yakalamak lazım. Yoksa çeteler için sokağa salacak başkalarını bulmak zor değil…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar