Rum müzakereci Mavroyannis “müzakereler konusunda, “hâlâ küçük bir fırsat penceremiz vardır” diyor.
İşaretlediği fırsat tabi ki “Guterres çerçevesi..” Aksi halde kritik bir dönemece gelineceğini belirtiyor…
KAÇ zamandır Rum tarafı, daraltıla daraltıla altı maddeye indirilen ve “Guterres Çerçevesi” denilen yeni çözüm planına, boğulmakta olan kazazedeye atılan cankurtaran simidi gibi yapışmış!
Mesela Mavroyannis gibisi canhıraş bir feryatla, “eğer bu çerçeve anlaşmasını da yitirirsek, kaçırılan son fırsatımız olacaktır” diyor! Ve ekliyor: “Nasıl ki 1974’den sonra ne yapacağımızı bilmiyorduk, yine öyle bir bilinmezliğe düşeceğiz!”
BU hezeyanlar karşısında benim de anlamadığım şu oluyor:
Türk tarafının kılı bile oynamazken.. Öyle, “son fırsattır” falan demezken.. Sn. Akıncı masaya oturmak için “ucu açık müzakere olmaz” deyip takvim şartını getirirken.. Ve TC’nin garantörlük hakkından ödün verilmeyeceği açık seçik ortalara konurken…
Nedir bu Rum’un “aman uçağı kaçırmayalım sonra ne yaparız” telaşı! Neden Mavroyannis’e ateşler basıyor? Eğer müzakereler yeniden başlamazsa neyi kaybedecekler ki? İşte cevabı:
KAYBEDECEKLERİ hiçbir şeyleri olmayacak! Buna karşın korkuları, yıllardır hayal ettikleri Kıbrıs egemenliğini bir kez daha kaybetmeleridir!
“iki bölgeliliğin” bir kez daha kalıcılaşmasıdır!
Türkiyesiz bir Kıbrıs oluşturamayacaklarıdır!
Kuzey’e yeniden dönme umutlarının yıkılmasıdır!
Gerçekleştirilecek çözümle Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarını Türkiye’nin tehdidinden kurtaracak “Kıbrıs federal devletini” oluşturamayacaklarıdır!
Kuzey’deki TC’lileri kontrolleri altında tutacak, nüfuslarını sabitleyecek anlaşmayı yapamayacaklarıdır!
KISACA tüm bu nedenlerden dolayı Rum müzakereci Mavroyannis’in fena halde canı sıkılmaktadır.
Sıkılsın efendim! Bu ada ne emirlerine tahsis edilmiş babalarından kalma miraslarıdır ne de Heledir Helen kalacaktır!
Önce Kuzey’deki Türk devletini tanıyacaklar, “çözüm” pazarlıklarına sonra oturacaklar.. **********
ÖZERSAY’IN TEDİRGİNLİĞİ
Geçen hafta, nedeni “döviz vurgunu” da olsa pahalılığın bünyemizi fena halde acıtan etkisinde kaldıktı! Tüm sorunlar canımızı çıkartırcasına ahtapot kollarının vantuzlarıyla günlük hayatlarımıza yapışmış, kemiklerimizi kırarcasına sıkıyordu!
Çaresizlik içinde sağa sola bakınan hükümet, belki maaşlara yansıttığı zamlarla kaç zamandır makyajı dökülen profiline az biraz çeki düzen verme fırsatı buluyordu ama doğrusu şu ki Elektrik ve akaryakıt zammını unutturamıyordu! Ki zamlı tarifeden faturalar ödenmeye başlandığında kopacak kıyamet… Tabi ki sorunların bu kadar yoğun ve acımasız olduğu bir gerçekte hükümetin rahatsız olmaması mümkün değildir..
GEÇEN hafta bu “rahatsızlığının” bir kısmını, Londra’daki temaslarının ardından KKTC’ye dönen Başbakan ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay seslendirdi. Gerekçesini de “hükümette çatlak olduğu yada bir başka koalisyon alternatifi arayışı içine girildiği” şeklindeki dedikodulara bağladı…
TABİ ki söylentilerin kaynağı da muhalefetteki UBP olarak işaretlendi. Zaten dörtlü koalisyon hükümetinin karşısında ciddi anlamda bir başka muhalefet partisi de yokken bu çok olağan “dedikoduların” ne kıymeti olabilirdi?
Nitekim son günlerde BRT’den kaymakamlıklara kadar kurumlarda yeni atamalar yapılırken, milletten “çıt” bile çıkmadı! MESELA bu son atamalarla ilgili dörtlü koalisyon hükümetinin gözünün içine bakarak “hani da siz liyakatten yada işe göre adamdan yanaydınız” diye sorulmadı bile!
Millet ve UBP bu son günlerin atamalarına o kadar biganeydiler!
Buna karşın Özersay bizzat kendisinin “dedikodu” dediği söylentiler karşısında bile tedirgindi! Bu nedenle asıl “büyük olayın” halk katlarında ses soluk getirmeden kaynayıp gitmesine de neden oldu!
OLAY BM’ler Barış Gücü askerlerinin görev süresinin uzatılması kararının KKTC Dışişleri Bakanlığı tarafınca reddedilmesiydi!
BM’lerin Türk tarafını dikkate almadan sadece Rum tarafıyla istişarelerde bulunarak aldığı bu tek yanlı karar tepe tepe kullanabilecek bir fırsat yaratmasına karşın yazık ki toplum katlarında yeterince tartışılmadı!
OYSA ne diyordu Özersay’lı Dışişleri Bakanlığı? “Geçmiş kararlarda olduğu gibi söz konusu kararda da BMGK’nin adadaki görev süresinin uzatılması hususunu sadece Kıbrıs Rum tarafının onayına bırakan hatalı yaklaşımın, çözümün önündeki en büyük engellerden biri olduğunu vurgular ve bu kararı reddettiğimizi duyururuz..”
Bu kadar “dengesiz, haksız ve insafsız bir ayırımcılıkla” müzakereler daha başlamadan Rum tarafına siyasi yönden ve peşin peşin “tüm adanın tek devleti” olması gibi “üstünlük tanınması” doğrusu yenir yutulur olmamalıydı Özersay tepkisiyle bunu protesto ediyordu..
ANCAK (yanılmıyorsam) koalisyon hükümeti içinde Özersay’ı en çok zorlayan “uyumluluk” sorunlarından biridir Kıbrıs siyasi sorunu..
Başa dönersek: “Dört partiden oluşan bu koalisyon hükümeti bizatihi bu “çokluğundan” dolayı zaten sorunludur! Dıştan kaynaklı sorun aramak abese iştigaldir! **********
KISACA TAKILDIĞIM: (ALBAYRAK’IN PROTESTOSU!)
Hatırlardadır: Geçmişte UBP iktidarları döneminde de elektrik ve akaryakıt zamları canlar yakardı! Bunlardan birisi yeniden bastırdığında, Dr. Arif Albayrak aradı taradı, üstüne bindiğinde ayakları yere değen bir eşek bozması bulup “akaryakıtı protesto” gösterisinde Meclis’e bu eşeğe binip gitti..
Geçen gün gördümdü Dr. Albayrak’ı. “Bu defa zamlar beterince yaktı, ne yapmayı düşünürsün” diye sordum, güldü.. “Meclis kapısına Katırla gideceğim” dedi! Hadi kolay gelsin!