Maşallah Bit Pazarı’na nurlar yağıyor - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Maşallah Bit Pazarı’na nurlar yağıyor

Maşallah! “Köşecilerin köşelerine” bereket medyaya nurlar yağıyor… Bir süre öncesine kadar “acaba ne yazalım, nereden nasıl başlayalım” derken, şimdi  “hangisini yazalım” demeye başladık.
Downer’ın temasları bir yandan “KTFF’nin “Kıbrıs Futbol Federasyonu’na” şimdilik kaydı ile katılması öte yandan… Türkiye’nin Rum’un vetosunu yemeden AB tarafından “başlıklarının” açılmasını mı isterseniz yoksa Ban Ki-moon’un hemen müzakere takviminin saptanması gerektiğine ilişkin uyarısını mı?  Seç seç al…
Ne var ki bizim gibi müzmin karamsarlar “bu filmleri çok gördüktü” diyerek gelişmeleri kuşku ile izliyorlar… Mesela Denktaş-Kleridis yahut Vasiliu-Denktaş görüşmeleri vardı…  Yahut Talat’la Hristofyas’ı izledikti… Annan Planı’na evet dediği için uzlaşıya en yakın Rum lider olarak nitelendirilen Anastasiadis’in,  Cumhurbaşkanı seçilmesi ile doğan umutları yeşerttiydik…
Çünkü biz tevekküle inanan insanlarız: En sık kullandığımız laflardan birisidir “Allah’tan umut kesilmez” lafı… Çözümü de hep bu cümlenin içinde hayal ettik. Ve şimdi de diyoruz ki “yoksa çözüm kapının arkasında mıdır?” Hadi son gelişmeleri sevmediğim şu kelime ile “irdeleyelim!”

***


Müzakerelere iki kurucu devlet olarak mı başlanacaktır?
Önce şunu kabul edelim. Kıbrıs’ta çözüm çok gecikti. Bu nedenle her iki taraf da kaybetti. Türk halkı huzur istikrar ve ekonomisini, Rum halkı da 1974’den beridir gıpta edilen sosyo-ekonomik büyüklüğü ile siyasi alanda sürdürdüğü inisiyatifini…
Ancak Kuzey’le Güney’in bu “kayıpları” da çözümü sağlayıcı siyasi ortamı oluşturamadı. Demek ki daha ödenmesi gereken bedel, verilmesi gereken ödünler vardı… İşte şimdilerde başlaması olası müzakereler bu sürecin üzerine oturuyor. Taraflar bir kez daha müzakerelere başlamak için BM’ler ve AB tarafından baskıya maruz kalırlarken ağızlarındaki baklayı da çıkartıyorlar ki çok kısaca bir daha hatırlatalım:
Anastasiadis: Müzakere edilecek federasyonun ana başlığını şöyle anlatıyor: “Kesinlikle İki devlet yahut konfederal sistemi içermeyen, BM’ler kararlarına uygun tek devlet, tek kimlik, tek uluslar arası temsiliyeti ön gören bir federal sistem…
Son zamanlarda Rum liderliği kırmızı çizgileri haline getirdiği bu önerilerine bir yeni öneri daha ekliyor: “Bulunacak çözüm 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin evrim yoluyla federasyona dönüşmesi olacaktır…”
Eroğlu: Şu anda müzakereci olarak yetki hakkını hâlâ elinde bulunduran Eroğlu ise federal sisteme Anastasiadis’li Rum liderliği gibi bakmıyor. Kısaca “iki kurucu devletin varlığının kabul edileceği bir çözüm”den söz ediyor… Ve KC’inin evrim yoluyla federal sisteme dönüştürülmesinin asla söz konusu olamayacağını açıklıyor…  Tabi “iki bölgeli iki toplumlu ve siyasi eşitliğe dayalı TC’nin güvencesini içeren bir federal çözüm” esas hedef oluyor…
Pekala taraflar masaya oturduklarında hangi ortak noktalarda uzlaşacaklar: Rum tarafı iki kurucu devleti kabul etmiyor… Dolayısıyla adanın tek devleti oluşunu hatırlatırken, Türk tarafının bu devlete “katılması” imajını çakıyor. 
Böyle bir gelişme söz konusu olduğunda federal çözüme varmak için Kuzey’in  “De fakto devlet oluşunu” her hal’u kârda sonlandırması gerekiyor…   Sonrası ise masa başında “nasıl bir federal sistem” sorusuna verilecek cevaplara kalıyor…  Ki o cevaplar Annan Planı’nda verildiydi Güney tarafından kabul görmediydi. Demek ki şimdi Annan Planı’nın da üzerinde ödünler içeren bir yeni plan masaya gelmeli ki artık Anastasiadis’li Güney “tatmin olup” evet desin! Eğer Görüşmeler başlarsa bu kaçınılmazlığın masaya geleceğini peşinen hatırlatmış olalım…
Ankara ne diyor? Geçen gün AB’de ansızın 22. başlığı açtıkta Egemen Bağış  Rum tarafını işaretleyerek “umut ederim artık akıllarını başlarına alırlar” dediydi… Bu söylemi ise  “Başlıkların” açılmasına bu kez Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis’in,  “veto etmemiz çıkarlarımıza uygun değildir” demesi neden olduydu…
Tabi hemen vurgulayalım:  “Şeytan ayrıntıda gizlidir.” Neden bunca zamandır Türkiye’yi AB kapıları önünde bekletmek için elinden geleni yapan Rum liderliği şimdi “Başlıkların açılmasına” müzakereleri bahane olarak gösterip karşı çıkmadı?  Ve neden bu uyumu “çıkarları” ile örtüştürdü?
Yoksa “Kıbrıs sorununda bizim bilmediğimiz, fakat Ankara ile belki BM’ler yahut AB veya Atina arasında bazı konularda mutabakat mı sağlandı?
Tüm bu soruların cevaplarını Downer’ın temasları sonunda daha rahatlıkla verebileceğiz…
Ancak bir maruzatımız vardır. Son zamanlarda Türk tarafını Türk tarafındaki bazı gruplar da suçluyor ve en az Güney kadar Kuzey Türk liderliğinin de görüşmelerin başlamasında ayak sürüdüğünü iddia ediyorlar… Mesela:
SOYER NE DİYOR? Başbakanlık da yapmış olan ve politikacı olarak Güney’in Rum’unu çok iyi bildiğine inandığımız Ferdi Soyer de Geçtiğimiz Pazartesi Yenidüzen’deki yazısında bir yandan Anastasiadis’li Rum liderliğinin son gelişmelerdeki kritiğini yaparken öte yandan “Kuzey’in Konumu” dediğine şöyle bir değerlendirmesini koyuyordu: “Sn. Eroğlu 29 Ekim’de yaptığı açıklamalarında iki Devletin egemenliğinden ve iki devletin anlaşmaya varmaları gerektiğinden söz etti… İma ettiği iki devletçiğin egemenliğinin devam edeceğiydi… Şimdi sormak istediğim şudur:  Dünyada bir federasyon var mıdır ki üniteleri veya devletçiklerinin ayrı egemenliği olsun? Var mı?…”
Güzel soru! Evet yoktur çünkü olsaydı zaten federal arayışlar söz konusu olmaz, iki ayrı devlet olurdu!
Evet dünyada ilk kez “nev’i şahsına” münhasır Kıbrıs’ta  iki ayrı devlet bir  “federal sistemde buluşmak için çabalıyor…  Tuhaf ama gerçek!    Ancak dikkat! Adanın 1960’dan bu yana dünyaca tanınan tek devleti vardır o da Güney Rum devletidir. Kuzey’deki De fakto devlettir. Sorun da budur. Çünkü bu durumda Kuzey’deki De fakto Türk devletinin müzakere masasına ancak  “tanınmış Rum devletine katılmak için oturması gerekir!” Buna “Hayır” deniyorsa o zaman da Kıbrıs’ın tek devleti olarak tanınan Güney’in federal sistemi tesis etmek için adanın tek devleti oluş kimliğinden feragat etmesi gerekmez mi?  Doğrusu müzakereler başlarsa çok heyecanlı bir film daha seyredeceğiz! Ve şu KOP olayına bakalım.
 

***

Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu KOP’a katılım hakkını kullandı
  KOP, “Kıbrıs Rum Yönetimi Futbol Federasyonu” değil, “Kıbrıs Futbol Federasyonudur.” Yani Kıbrıs’ın “tanınmış tek devletiyim” diyen ve dünyada da öyle kabul edildiği için BM’ler ve AB üyesi olan Güney’in Futbol Federasyonudur…
“Kuzey futbolunun” dünyaya açılması için kesinlikle KOP’un iznine ve işbirliğine ihtiyacı vardır. İşte son günlerde olan da budur. KTFF’nu FİFA ile UEFA’ya yine KOP’la temaslarda bulunduktan sonra müracaat ediyor ve ilk aşamada KOP’un Kuzey’deki bir alt kümesi olarak “şimdilik” kaydı ile üyeliğe ilk adımını atıyor… Henüz yolun başındayız ama görülen şu oluyor:
  Türk Futbol Federasyonu Kıbrıs Türk futbolunun gelişmesi, uluslar arası kimlik kazanması için “Kıbrıs Futbol Federasyonu’na” katılmayı kabul ediyor…  Zaten ekleniyor: Uluslararası karşılaşmalar söz konusu oldukta izin KOP tarafından verilecektir… Şimdilik anladığımız bu oluyor, yorum yapmıyor ancak ekliyoruz:  Bu siyasi ortamda Türk ve Rum tarafları bu “katılımı” sindirecek durumda mıdırlar? Göreceğiz…
Not: Son haberler Türk tarafının bu katılımdan vazgeçtiğini duyuruyordu. Neyse biz yine de yazdık diyelim…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar