Maksatlı gerginlik... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Maksatlı gerginlik…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Pazartesi günü Meclis’te ortak bir deklerasyon için prensip onayı verilmemiş miydi? Ben mi yanlış hatırlıyorum? Hayır, tekrar baktım…

Ersin Tatar, ortak deklerasyon hazırlamak için komitenin kurulmasıyla ilgili adımların Pazartesi günü atılacağını ve en geç Salı günü bu konuda ortak bir açıklama yapılacağını söylemişti. DP ve YDP de benzer görüşteydi.


CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman da, huzur ve barış sağlansın temennisine herkesin katıldığını, 2 farklı grubun ve kendilerinin de bir ortak deklerasyon hazırlayacağını kaydeden Erhürman, en kısa zamanda ortak temennileri içeren çok uzatılmadan ne düşündüklerini açıklayacak ortak bir belgenin hazırlanacağını belirtmişti. TDP’nin de aynı görüşte olduğunu, bizzat Erhan Arıklı söyledi.

UBP Parti Meclisi’nin aldığı acaip kararının heyecanıyla olsa gerek, dün sabah Meclis’te Başkan Yardımcısı koltuğunda oturan Zorlu Töre, UBP, DP, HP ve YDP tarafından imzalan bir metni, İç Tüzüğe ve uyarılara rağmen okumakta ısrar etti.

Tam bir oldu bitti…

Meclis İç Tüzüğü’nü çiğneyen, kendi görüşünü dayatmaya çalışan bir Başkan Yardımcısı. Bundan daha büyük bir skandal olabilir mi? Altında imzası olanlar bile, “okuyamazsın” dediği halde…

Serdar Denktaş’ın “Bizi rezil rüsva ettiniz. Eminim kimse böyle bir şey istemezdi” sözleri önemlidir.

Ne oldu şimdi böyle yapınca? Töre’nin cumhurbaşkan aday adaylığında şansı mı arttı?  Yoksa, tam tersine bir toplumsal mutabakat mı oluştu… UBP hamasette sınırları zorlayacağına, otursun da bunu düşünsün.

Şimdi herkes ayrı bildiri yayınlayabilir, ne anlamı var. Oysa, toplum ayrışma yolunda kışkırtılırken, partilerin çıkaracağı bir ortak deklerasyonun marjinal değeri vardı. Havaya uçurulan, var olan gerginliğin ortadan kaldırılması fırsatıdır.

Ama görülüyor ki, gerginliğe oynayarak, onu bunu kaşıyarak yürümekte kararlı olanlar var. Olaya böyle bakmak lazım.

Meclis kimsenin maskarası değildir, olamaz. Bu davranışa karşı çıkanların, metin okunurken dışarı çıkmaları da yetmez. Madem İç Tüzüğe aykırı hareket edilmiştir, bunun da bir yaptırımı olmalıdır.

Zira görünen o ki, arkası gelecek…


AMAÇ ÜÇLÜ GÖRÜŞMEYİ YAPTIRMAMAK…

UBP’nin, Cumhurbaşkanı’nı protesto amacıyla yaptığı Parti Meclisi toplantısından çıkan karar absürddür. Siyasal tarihimize de böyle geçecektir.

“Kıbrıs Türk halkının iradesini temsil etmediği, görüşmeleri yürütmekle ilgili toplumsal güveni yitirdiği için seçimlere az bir süre kaldığını da dikkate alarak, olası Kıbrıs müzakerelerine katılmaması çağrısında bulunur” diyor.

Neye göre? UBP ile ters düştüğü için mi? Yani UBP en çok oyu alan partidir falan diye mi?

Ya Akıncı’nın aldığı yüzde 65 oy?

UBP’nin söyledikleri yönünde bir genel iradenin oluştuğunun kanıtı nedir?

Dedim ya absürd. Hiçbir demokratik ve hukuki dayanağı olmadığı gibi, siyaseten de böyle bir tez ortaya koymak, komik.

Ama işin aslı o değil. İşin aslı, 3’lü görüşmenin yapılmasını engellemek. Dertleri bu. Kıbrıs Türkünün dışta vereceği “zafiyet”, kavga, gürültü, kaos görüntüsü ve elinin zayıflaması umurlarında değil.

Bu bir planın parçasıdır. Ve ta başından destek verenler başka şeylerin arkasına saklanıp gizlemeye çalışsalar da, maksatları açığa çıkmıştır, artık ne onu, ne kendilerini gizleyemezler…


YERİN KULAĞI VAR

 NİYETLERİ BELLİ OLDU: Başından beri toplumlararası görüşmelere karşı olduklarını söyleyen UBP için Akıncı’nın yaptığı açıklama adeta kurtarıcı oldu. Dolaylı olarak Akıncı’nın görüşmelerden çekilmesini sürekli dile getiren UBP, Akıncı’nın tüm Kıbrıs Türkünü temsil etmediği gerekçesiyle “müzakerelere katılmamasını” isteyerek, aylardır ağızlarında geveledikleri baklayı sonunda çıkardılar. Zaten baştan beridir UBP-HP hükümeti, aslında kendilerinin de tam ne olduğunu bilmediği federasyon dışında bir çözüm modelini söyleyip duruyorlar…

 

DEMOKRATİK REJİMİ HEDEF ALMIŞTIR:  UBP’ye göre, Cumhurbaşkanı “halkın büyük çoğunluğunun” iradesini temsil etmezmiş. İyi de henüz bir seçim olmadığına göre halkın yüzde 65’lik iradesi hala geçerlidir. Hele bir sandık kurulsun, o sandıktan çıkacak sonuç ne olur görelim. Demokrasilerde irade sandıktır. Herkes aklını başına toplasın, bu çağrı Kıbrıs Türk demokratik rejimine yöneliktir.

 

MUHALEFET NE DİYOR?: Yabancılar ve Muhaceret Değişiklik Yasa Tasarısı’nın, elini kolunu sallayan memlekete giremesin diye yapıldığını sanıyorduk. Çalışma Bakanı Nazım Çavuşoğlu, kaçakların kayıt altına alınmasını sağlayacağını, en önemli tarafının bu olduğunu söylüyor. Sayıları da 9 bin civarındaymış. Oh ne ala. Bunlar kayıt altına alınsın, sonra işveren yine izin alıp yenilerini getirsin, sonra siz bir af daha çıkarın, “e bu kadar burada kaldılar” deyip vatandaşlık verin, nüfus kısa sürede 2 milyonu bulsun. Ben dertlerini anladım da muhalefet ne diyor? Duyamadım…

 

BU İŞLER ÖYLE OLMUYOR: Biz birbirimizi yemeye, hatta ‘görüşmelerden de çekilelim’ demeye devam edelim. Dikilitaş’ı dünyanın merkezi sanarak, ona buna posta da koyalım. Ama olmuyor işte, incir çekirdeğini doldurmaz bahanelerle birbirimize saldırırken Rumlar boş durmak yerine her gün yeni bir kazanıma imza atıyor. Son olarak da AB, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sondaj aramasının yasa dışı olduğunu ve bu konuda Güney Kıbrıs ile dayanışma içinde olduklarını ilan etti. Hala vatan, millet nutukları atarak kendimizi dünyaya kabul ettireceğinizi sanıyorsanız, durmayın devam edin…

GÜDÜMLÜ KITALAR HER YERDE:

Bir tanesi de Rum Başkanlık sarayının önünde toplanmış. Yarım ağızla “militarizasyona karşıyız” diyen Anastasiadis yönetimi, tatbikat üstüne tatbikat çağırıyor. Daha çok silah almak istiyor, bütçesinde silahlanmaya ayrılan ödeneğin azlığına dair haberler yayınlatıyor. Halkın tümünün onayını alamayınca, sarayın önüne kıtalar geliyor, “silahlanmaya destek” mitingi yapıyor. Sloganları da şöyle; “Ölümcül Türk tehdidi ancak savunmamızı güçlendirerek göğüslenebilir… Kötümserliği bırakın, özgür bölgelerin etrafına demirden bariyer kurun”.  Silahlanın bakalım ne olacak… Geçen yüzyılın ortalarında yaşar gibiyim…

 HALİMİZE ŞÜKREDELİM!: Yıllardır yaşadığı ağır ekonomik, sosyal ve siyasi krize son dönemde ABD ve Batılı ülkelerin yaptırımlarının da eklendiği Venezuela’da hükümet, asgari ücrete yüzde 375 zam yaparak, aylık asgari ücreti 15,33 dolar (yaklaşık 90 TL) yapmış. Demek ki bizden kötüleri de varmış deyip, halmize şükredelim…


ZİRVEDEKİLER: Zeki Çeler: “Özellikle bu yılın başlarından beridir sistematik bir şekilde toplumun ve demokratik iradesinin ayarları ile oynanmaya ve kapalı kapılar arkasında toplum ve siyaset mühendisliği yapılmaya çalışılmaktadır. Geneli tenzih ederek; uzunca bir süredir gerek siyaset gerek basın içerisinden bir kesim baş başa vermiş bu tehlikeli oyunu oynamaktadır”…

DİPTEKİLER: Ahmet Çakar: Doktor ünvanına sahip olmasına rağmen adı sık sık skandallarla anılan sözde spor yorumcusu Çakar, önceki akşamki programda maç yorumlamak yerine Kıbrıs Türküne ve Akıncı’ya ağıza alınmayacak küfürler etti. Kıbrıslı Türklere yönelik, “yediğiniz içtiğiniz ekmek su zehir zıkkım olsun” diyen Çakar, Türkiye’nin attığı beraberlik gölü sonrasında ise Cumhurbaşkanı Akıncı’ya yönelik, “bu gol bu beyefendiye (Akıncı’ya)girsin” diyerek “kalitesini” bir kez daha isbat etmiş oldu…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar