Liderlik böyle günler içindir... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Liderlik böyle günler içindir…

Mehmet Ali Talat’ın başlattığı görüşmelere bu hafta noktayı koyması, hükümetin kurulması bekleniyor…
Bu aşamada, erken seçim sözlerini duymak dahi istemiyorum. Daha iki yıl önce vatandaş, en az 3 değişik hükümet versiyonu olan bir sonuç ortaya çıkarttı. Daha ne olsun. Bugün seçim olsa da üç aşağı beş yukarı benzer sonuçlar çıkacağı kesin…
Şimdi görev, bu seçeneklerden en fazla icraat yapılabilecek olana karar vermek.
Bir kere artık bundan sonra, 40 yıldır kim gelirse gelsin hükümranlığını sürdüren statükoya son verecek cesarette bir hükümet kurulmalı. Bir kere, ütopik hedefleri süslü sözlerle sıralayıp, koltuklara oturduktan sonra, o programı bir kere daha açmamak üzere tozlu raflara atacak bir hükümet olmamalı…
Neden öncelik bu, onu da söyleyelim; çünkü programlar her türlü soruna çare üretecek birer yol haritası şekilde hazırlanıyor. Eğer uygulansa, zaten bir derdimiz kalmayacak.
Aklıma gelen diğer önemli detaylar şunlar;
Adı var, kendi yok kamu reformunu, popülizmden uzak, seçilme gailesinden uzak bir şekilde hayata geçirmek. Öncelikle kamunun yükünü azaltmak. Belki bir defalığına kaynak yaratarak, adaletsizce süren uygulamaları bitirmek. Memur sayısı mı azaltılır, erken emeklilik mi verilir, her ne ise yapmak. Nüfusun yüzde 70’inin, gerçekten zor şartlarda, düşük maaşlarla çalışarak ödedikleri vergileri, yüzde 30’un yutmasını önlemek. Bundan daha büyük bir adaletsizlik var mı…
Kamunun diğer kaynaklarının, gerçek anlamda rasyonel bir şekilde dağıtılmasını, devletin rant kapısı olmaktan çıkarılmasını sağlamak.
Bunun içinde devlet arazileri var… Sanayi arsaları var… Taşocağı izinleri var, taksi izinleri var, üniversite izinleri var, kamu bankalarından karşılıksız bol keseden devlet kredileri var… Sıkıya giren hükümetlerin artık neredeyse rutin hale gelen vergi ve çalışma izni afları var… İhaleler var…
Ekonomiyi allak bullak eden, sektörler arasında haksız rantlara sebep olan devlet destekleri var. Tarıma, çiftçiliğe, süte, narenciyeye  sübvansiyonlar, destekler var… Ekonominin, piyasanın kendi şartlarında  oluşmasını sağlamak var. Zira bu konudaki tepkiler, artık halkı çıldırtma noktasına gelmiş durumda. Ne o destekleri alan bir türlü memnun oluyor, ne de vergileriyle belli kesimleri zengin eden, asgari ücretli vatandaş…
Kimin yaptığına bakmaksızın kaçağın üstüne gitmek… Ve tabii ki, her alanda kesin denetim. Gıdada, vergide, çalışma hayatında, trafikte, uyuşturucu kullanımında, hatta çevrede…
Bu saydıklarımın hepsi, bugüne kadar birilerinin, toplum içinde ayrıcalıklı kesimler yaratarak onlar sayesinde, tekrar tekrar seçilmeyi garantiye aldıkları rantlar… Partizanlık, adam kayırma,  kokuşmuşluk…
Mehmet Ali Talat, geçirdiği devlet tecrübesiyle ve de geldiği konum itibarıyla artık bunlara itibar etmeyecek bir siyasetçi. Bu hepimiz için bir şans. Hükümeti kuracak olanlar ise, CTP de dahil tümü bu ilkeler için gerekirse yazılı mutabakat vermeli. Toplumla bir sözleşme imzalamalı.
Geçtiğimiz gün Yunanistan’dan örnek vererek, “Bu parayı birlikte yedik” demiştim. Aynen öyle oldu. Vatandaş ayrıcalık talep etti, siyasi de işine geldiği için verdi. Şimdi adına statüko dediğimiz bu düzeni geride bırakma zamanı…
İşte liderlik tam da bugünler için gerekli…
Talat için, partinin değil de, ülkenin ihtiyaçlarının öncelikli olduğunu biliyoruz. Her türlü baskıya rağmen, kararlılığını ortaya koyabilmeli. Bu aşamada hükümet kurma konusunda daha önceki duruşundan geri adım atarsa, arkası çorap söküğü gibi gelecektir…
Umarım aklın yolu galip gelir…

 


YERİN KULAĞI VAR
BALON PATLADI: Son günlerde adada bir çözüm için yıllara değil, aylara ihtiyaç duyulduğunu açıklayan ve kendi halklarına olumlu mesajlar veren iki liderin de, bu söylemlerinin gerçekleri yansıtmadığı ve müzakerelerdeki durumun dışarıya gösterildiği gibi olmadığı iddia edildi. Rum kaynaklar, özellikle garantiler ve güvenlik konularında taraflar arasında ciddi ayrılıkların olduğunu iddia ediyorlar. Eğer durum böyle ise “umut balonu” erken patladı galiba…
KOLTUK KAYGISI: 
CTP’nin siyasi partilerle yaptığı koalisyon görüşmelerinde koltuk sevdası yine öne çıktı. DP ile kurulabilecek olası bir ortaklıkta koltuk alamayan 3 DP’li vekilin istifa olasılığı, kurulacak hükümette sayısal krize neden olabilecek. CTP’nin DP ile kurulacak bir koalisyon için en büyük çekincesi bu. DP’nin karnesi benzer istifalarla dolu olduğundan, mantıklı bir endişe…
GÖZÜNDEKİ MERTEĞİ GÖRMÜYOR:
Yıllardır iktidara gelen, özellikle de “sol” hükümetlerin en büyük vaadi, “kendi kendine yeterli bir ekonomi” yaratmak olmuştur. Bunu da, tıpkı son Yorgancığlu hükümetinde olduğu  gibi, “sözde tasarruf tedbirleri ve çalışanların hayat pahalılığını ertelemekle” başarabileceklerini sandılar. Gelmiş geçmiş tüm hükümetler, devletteki en büyük “deliğin”,  tahsisatlar, ödenekler ve ek mesai alışkanlıkları olduğunu hep görmezden geldiler…
BU MU İYİ NİYET:
Eğer gerçekten bir anlaşma için niyet varsa, taraflar kendi toplumlarına yönelik söylemlerini de buna göre değiştirmeli diye düşünürüm. Rum tarafında Kuzey’in gelişen turizm potansiyelinin tartışıldığı bir toplantıda, bizzat Anastasiadis’in “Bu gelişme Kuzey’i Türkleştiriyor, işgali meşrulaştırıyor” sözleri, zerre kadar güven vermediği gibi, insanı endişeye düşürüyor. Şimdi ben bu sözlerden sonra iyi niyete nasıl inanayım. Yani yokluk içinde, aç sefil kalalım da bir anlaşmaya razı olalım mı istiyor..?
KEŞKE ÖRNEKLERİ ÇOĞALSA:
Mobil iletişimde, iki tarafın anlaşması, bence kapıların açılmasından sonraki en büyük adım olacak. Tabii Güney Kıbrıs kendi yurttaşlarını da düşündüğü için bu karara “evet” dedi. Yüzyıllar öncesinden gelen bağnazlıklar, ne günümüzün ekonomi sistemine, ne sosyal ve siyasal sistemine uyuyor. Keşke aradaki her sorun mütekabiliyet düşünülerek, karşısındakinin haklarını gözeterek ele alınsa…
YÖDAK KONUSU NE OLDU:
Bir üniversitemizle sıkı iş birliği halinde olduğu yönündeki iddialara karşın YÖDAK’ın başına atanan ve icraatlarıyla da bunu gösteren Hüseyin Gökçekuş’la ilgili hala bir karar üretilememesi, eğitim adası diye övündüğümüz ülkede ciddi endişelere neden oluyor. Gökçekuş hakkındaki iddialar doğru veya yanlış, orasını ben bilemem ama, bu saatten sonra o görevde kalması doğru olmaz. Gereği hemen yapılmalı…

 

ZİRVEDEKİLER
Kutlay Erk:  “Ben DP’yi sevdiğimden değil, DP’yi UBP’den çok da farklı gördüğümden değildir çoğu zamanda diyorum UBP ‘a’ UBP ‘b’dirler. UBP dediğimiz UBP ‘a’nın onlarca yıl CTP’lilere çektirdiklerini unutmak mümkün değildir. Açtıkları yaraların hala daha izi var. Onu sindirmekte ben zorlanırım ama, DP’ye de mahkum kalmasın. Onun için eğer UBP ile daha iyi bir hükümet oluşturulabilecekse, ben yaramı sarmaya devam edebilirim. Şikayet etmem…” .
DİPTEKİLER
Denetimsizlik ve Enflasyon: Türkiye ve Kıbrıs’ta Haziran ayı enflasyon oranları birlikte açıklandı… Türkiye’de yüzde 0.55 inmiş… KKTC’de ise 0.44 artmış. Türkiye’de inmesinin sebebi, gıda fiyatları üzerinde getirilen denetim. Çünkü gıda fiyatları enflasyonu çok yukarı çekiyordu. KKTC’de ise enflasyonun nedeni yine gıda ve ayakkabı. Bu da ne demek, KKTC’de halkın başlıca harcaması olan gıda konusunda hiçbir denetim yok…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar