Kuzey’in esiri olduk! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Kuzey’in esiri olduk!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

1974 Barış harekâtına, ardından BM’ler tarafından tescilli iki ayrı bölgeli anlaşmaya karşın Kıbrıs sorununun esiri olduk!

Hiçbir muzaffer toplum böylesi bir “mağlubiyete” mahkûm olamazdı! Ki 1974 Barış Harekâtı sonrasında İngiliz Dışişleri Bakanı Callahan’ın söylediğince, “bir gün Kuzey’in esiri olacaksınız” lafı doğru çıktı!


KALDI ki savaş sonrasında Kuzey’i Türk halkının adadaki yeni yurdu olarak yeniden restore edip yapılandırırken; kimseler Türk halkının 45 yıl Güney’deki Rumlarla federasyon sistemini tesis etmek için müzakerelerden müzakerelere koşup zaman öldüreceğini tahmin edemezdi!

Fakat asıl “zül” neydi bilir misiniz? Muzaffer Türkiye ile Türk halkının, kırk beş yıl bu adada “tanınmış devlet” olarak sadece TC’nin himmeti oranında varlığını sürdürmek zorunda kalmasıyla; siyasi yönden tanınmamışlığının yalnızlığında “mağdur ve mazlum toplum” oluştan kurtulamaması!

hatırlarım: Rahmetlik Dr. Küçük de Rum ve İngiliz baskıları karşısında Türk toplumunu dünya aleme lanse etmek zorunda kaldığında “mağdur ve mazlum Türk toplumu” kelimelerini kullanırdı! (Şimdi Suriye topraklarında savaşan büyük Türkiye’ye karşın adadaki Rum, bu “kelimeleri” bile elimizden alıp kendini dünyaya “mağdur ve mazlum Rum toplumu” olarak lanse ederken, bize kalan da “işgalci Türkiye”dir! Taş olsanız çatlarsınız!

KALDI ki federal sistem olsa ne olacak? Ki bir zamanlar Dr. Küçük’ler Denktaş’lar, liderlerimiz, babalarımız analarımız bu Rumlarla çatır çatır Rumca konuşacak, komşular olarak yaşayacak kadar yakındılar da ne oldu? Bizi kıyım kıyım kıymalarından öte?

Gene siz bilirsiniz! Müzakerelere devam federasyona selam!

**********

NE YAPIYORUZ BİZ BU DEVLEETE?

Kıbrıs Türk halkına bu adayı Rumlarla birlikte paylaşıp yönetecekleri “federal çözümden” başka bir gelecek vaat edemeyen yönetimlerin o mutlu güne kadar(!) vaziyetleri idare etmeye çalıştıklarını söylemek istemiyorum..

Fakat siyasi soruna bağlı olan toplumsal “varoluş” kaderimizi de bu düşünceden azade tutamıyorum!

NİTEKİM bu politikadır ki Türk toplumunu Güney’deki Rum hükümetinin alabandasına düşürmektedir! Şöyle ki Kuzey’deki Türk halkı kendi devlet yapısallığı içinde geleceğini hazırlamak telaşına kapıldığında “yönünü” şaşırmaktadır!

Çünkü Kuzey’de “kalıcılığıyla-gidiciliği” sorununa hâlâ cevap verilememiştir! Örneğin:

Güzelyurt bu siyasi şaşkınlıktan dolayı seksen bin dönümlük narenciye bahçelerini 30 bin dönüme düşürerek kaybetmiştir! Bu geleceğinin kaybı olmuştur!

Yıllarca turizme “kalkınmanın lokomotifi” denmiştir ama siyasi istikrarsızlık ve geleceğin hâlâ belirlenmemiş olmasından dolayı “kumarhanelerinden” daha öteye gidememiştir.

Nitekim nedir bu konudaki son açıklama? “KKTC’de 2018’in 11 ayında konaklayanların sayısı arttı ama otellerin doluluk oranları geçen yıldan daha geriye düştü!

Nedir olayın meali? KKTC’de turizmin turisti değil, şu veya bu nedenle adaya gelip gidenler, ziyaret edenler vardır!..

Tarım kesimi şöyle böyledir mi diyelim? İşte sebze meyvelerimiz yada patatesimiz! İşte etimiz hellimimiz, her gün zamlanan süt mamulleri! Dıştan ithalat!.. Rum tarafından alış veriş olmasa şimdilerde pazarlığı yapılan o asgari ücretin kat katı pazarlık konusu olacaktı!..

KIBRIS Türk halkı “çözüm için kurulan masalarda” çok zaman kaybetti! Çünkü her müzakere safhası bir beklenti, her beklenti rölantiye alınmış zamanlar demekti!

Kısaca değiştirilmek istense de bu ülkede hâlâ ayni CD’i çalıyor: Çaldığı şarkı da “KKTC’i kurduk ama devlet yapamadık!”

Bunda sadece işlerliği ve işlevselliğiyle hâlâ rayına oturtamadığımız kamu görevlileri sorunu değil, kurumlarımızın, siyasi parti ve STÖ’lerimizin de payı vardır! Şöyle ki KKTC’i “devlet oluşa yönlendiremediler!”

İşin kısası 45 yıldır Kuzey’de “müzakerelere yenik” düşmüşlükte “var olma” mücadelesi veriyoruz! Bu da ayaklarımız havada yürümeye çalışmak gibi oluyor!

KISACA TAKILDIĞIM: (NEDİR MAĞUSANIN BU PEJMÜRDE HALLERİ?)

Belediyelerin içine düştüğü acıklı ve trajik durumu görmek için Mağusa’ya da uğramanız gerekir! Ki bu Mağusa sadece belediyesinin sorumluluğunda değil; bir ilçe merkezi olması dolayısıyla da yerel yönetim erkânının yetki ve sorumluluklarında, nasıl perişanlığa, pisliğe, karmakarışıklıkla trafikte müthiş bir anarşiye düştüğünü göreceksiniz! İnsanların “biz bu belediye başkanını böyle bilmezdik” diye şimdi pişmanlıkla nasıl yakındıklarını işiteceksiniz!

“Nerde bu kentin kanunu nizamı” diyerek nasıl yetkili makam aradıklarına elleyeceksiniz! “Yetki” sahibi onlarca üst kademe görevlilerine karşın “sorumlu” bir Allahın kulunu bulamayacağınıza bizzat tanık olacaksınız! Ve bir kez daha anlayacaksınız: Bu ülkede sadece ihdas edilmiş lüks makamlar vardır!.. Bir daha soralım: Nedir Mağusa’daki bu derbederlik pespayelik?

ÖRNEĞİN Tutun ki DAÜ’nün 20 binin üzerinde öğrencisi vardır. O öğrencilere ne üniversite çevresinde ne ötesi yerleşim yerlerinde ne kaldırım yol ne trafik güvenliği verilememiştir! Çoğu öğrenciler kampus’e gitmek için tarlalardan monabadilerden yürümek zorunda kalıyorlar!.. Akşamları zift gibi karanlık yollar ayrı sorun!

VE hayret! Mağusa Belediyesi hâlâ “konkordatoya” başvurmadı! Lütfen ama çünkü Mağusa’nın gerçekten artık kurtulmaya ihtiyacı vardır!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar