KÖŞEMDEN: İKİ DEVLETİN SAĞDUYUSUDUR “BARIŞ!” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

KÖŞEMDEN: İKİ DEVLETİN SAĞDUYUSUDUR “BARIŞ!”

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Ne diyorduk? İki toplum Güney’de ve Kuzey’de yan yana yaşarlarken ne birbirlerini yok sayabilirler ne görmezden gelebilirler..
Neyse komşuluk ilişkileri sürdürülür, neyse iki ayrı devlet ilişkileri gerçekleştirilir.
Sadece coğrafi ve fiziki konumumuz değil, “Kıbrıslılık” olgusu da “düşmanlıkla kavgayı” dışlayan barışçı tutumlarda bu “iki devlet ilişkisini” zorunlu hale getirmektedir.
SORUNA öncelikle bu “düşünceden” bakıldıkta ille de iki halkı yeniden iç içe sokarak, birleştirerek ve siyaseten bir federal sistemde harmanlayarak birbirlerine emiştirmenin gereksizliği de ortaya çıkar.
Kaldı ki bu iki toplum bu düşüncenin doğruluğuna varabilmek için çok kan döktü.. Göç etti, ayrıldı, dağıldı ve günü geldiğinde mecrasını bulan sular gibi akarak kendi geleceklerini yine kendileri oluşturdu!..
İKİ devletten, iki bölgeden, iki siyasi iradeden söz ediyorum.. Bu iki devlet arasında olabilecek iş ve güç birliğinden söz ediyorum.. İyi komşuluk ilişkilerinden, Kıbrıslılık olgusunda doğal kaynakların paylaşımından söz ediyorum. Ticaret, sanayi, turizm gibi sektörlerde ikili anlaşmalardan, kültürel ilişkilerden söz ediyorum..
Ve “savaşlar olmuş, göçler yaşanmış, evler barklar yıkılmış, kıyımlar olmuş… Neden “iki devlet arasında barış” da olmasın diyorum?
Kİ bölgemiz bir gün Türk’ü Rum’u ile Kıbrıs’ı da yutabilecek müthiş bir savaş arenasına dönüştü. Düşünün ki Rum’un Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları rezervlerinin 30 milyar varil petrole eşdeğerde 1.5 trilyon dolar değerinde olduğu, bu rezervlerin daha da aratacağı söyleniyor..
Bu rakamlar hangi ülkenin iştahını kabartmaz ki? Uğruna gerekirse dünya savaşı bile çıkartılmaz mı?
İŞTE Kıbrıs Türk halkı ile Rum halkının kendi kaderini tayinidir bu.. Hatta Türkiye ile Yunanistan’ın da.. Yeter ki “savaşı” değil, (altını çiziyorum) Kıbrıs Türk ve Rum devletleri barışçı ilişkilerle bu “zenginliği” paylaşabilsinler. *********
TEŞVİKLERLE YAŞAMAK ALIŞKANLIĞI!
Yıllardır bu ülkede “teşviklerle” ayakta duran bir tarım kesimi vardır. Arpa eken çiftçiden dana tavuk besleyen hayvancıya, seracıdan patates üreticisine kadar…
Parasal teşvik yoksa “üretim” de yoktur! Seçim zamanları geldi mi ki artık her yıl gelmekte dolayısıyla rutine binmişliğinde “teşvikler” de her yıl tekrarlanmaktadır..
BUNA karşılık hükümetin “eğer kooperatifleşirseniz” öncelikle ve daha büyük teşvikte bulunacağız kararına karşın, inadına kooperatifleşmeye sırt dönen kesimdir bu!
“Küçük olsun, az olsun ama hep benim olsun” zihniyetinde! Nitekim iki üç şirket bir araya gelip KTHY binasını da satın almadıydı, devlet satın aldı! ÖTE yandan Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi (CMIRS) son anketinde vurgulanıyordu: “İnsanlar büyük oranda gıdalara güvenmiyorlar!” “Denetim yapılmadığına inanıyorlar!” “Orantısız kimyasallar kullanıldığından şikayet ediyorlar.” “Korkuyor tedirgin oluyorlar!..”
Bunlar bilinmedik sorunlar tepkiler değiller! Fakat konu “soru-cevaplarla” ispat bulunca tedirginlik daha çok artar, devlete duyulan güven sarsılır!
OYSA devlet o güveni sağlamak için sektörleri “teşviklerle” takviye etmektedir. Fakat sonuçta o “teşvikler” halkın da büyük tepkisinde dönüp dolanıp bumerang gibi devleti (hükümeti) vurmaktadır!
Mesela yeni haberdir: “2015-2017 yılları arasında 24 milyonluk narenciye ve konsantre ihracatı için 45 milyon TL teşvik primi verilmiş!”
Fakat narenciye’ye bakarsınız 44 yılda 80 bin dönümden 30 bin dönümlere inmiş! Sarı altın diyorlardı toprak kadar değeri kalmadı! Bir nedeni de susuzluk!
Eee, bu da devletin kusuru değil midir? Çünkü daha unutmadık! Su geldi akmaya başladı bizimkiler halâ “suyu da istemeyiz” diye bağırıyorlardı! Şimdi “kuraklığın faturasını ödüyorlar” desek, hayır! Devlet kendi hatalarının faturasını ödemektedir!
KISACA: Aradan yıllar geçti devleti yönetmesini öğrenemedik! Hoş, zaten kimseler devlet olmak da istemiyorlar! Bu da ayrı sorun! “Rumun devleti bize de yeter” diyorlar!
Neyse tekerlek 1963’den sonra dönmeye başladı, devam ediyor! Türkiye devletimize, devletimiz bize! Tutun ki “bizatihi devletimizin kendisi bile TC’nin teşvikleri parası oranında vardır!”
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (ŞİMDİ DE ELEKTRİK KAVGASI!) Yukarıda yazımı bitirirken “devletimizin kendisi bile TC’nin teşvikleriyle vardır” dedimdi! Fakat nasıl? Sütü sevmediği için ağzı zorla açılarak yudum yudum akıtılan bebek gibi!”
Ki öteden beri “Türkiye’yi sağmamız gerekirdi” diyenlerdenim! Oysa karşımızda Beşparmak sıradağı gibi set oluşturmuş bir “anti Türkiye” ekibi vardır, “aman TC’ye gebe kalınmasın” korkusunda! Ki bugüne kadar anavatan” denmesinden bile kaçınılmıştır!
Şimdi Kıb-Tek diyor ki 4 yeni santrala daha ihtiyacımız vardır yoksa elektriksiz kalacağız! Ve uyarıyor: “İki ay önce Yönetim Kurulu karar aldı ama hükümet henüz ihaleye çıkmadı belki TC’den kablo ile elektrik gelir düşüncesinde!” (Ki proje UBP-DP koalisyonu döneminde gündeme geldiydi…)
Sonuçta gelecek ama aynen suyun geldiği gibi! Kavgalar kıyametlerle!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar