Konsere katıl, işten atıl... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

Konsere katıl, işten atıl…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Ülkede ne zaman bir kriz baş gösterse, sorunların çözümüne ilişkin öneri sunmayı bırakıp, Kıbrıs konusunu gündeme getiren, “çözüm, hemen, şimdi” diye sokağa dökülenler vardır.
Sonra bir de “evimizi tertipleyelim” lafına gıcık olup, “bu ev temizlenmez, tek çare çözüm” diye atıp tutanlar.
Sanki bu berbat durumumuzla, yarın, hemen, şimdi çözüm olsa, şartlarımız bugünkünden daha iyi olacakmış gibi… Ve sanki, karşı tarafta da bizi dört gözle bekleyen varmış gibi.
Çoğu zaman bizler de bu gerçeği görmezden gelip, o umutlara kapılırız…
Çünkü bu adanın insanlarının barış içinde yaşaması, refahı paylaşması arzumuzdur.
Ama kazın ayağı öyle değil işte.
Bakın, dövizin Türk Lirası’nı vurduğu günden beri ters yönde artan sınır geçişleri, Rum Yönetimi’ni nasıl telaşa düşürdü. Bunu gümrük yoklamalarında gözlerimizle görebiliyoruz.
Ortada bir yeşil Hat Tüzüğü olduğu halde, kendi insanlarının üstünde hani o bir zamanların “Türkten Türke kampanyası” benzeri baskı oluşturuyor. Gerçi insanlar şimdilik bunu pek takmıyorlar, onlar kazançlarına bakıyorlar…
Ve belki de, bu aniden ortaya çıkan ekonomik çıkar ilişkisi, tarafların birbirini daha yakından tanımasına vesile olabilir. Ama Rum Yönetimi, bundan da endişe ediyor anladığım.
Hatırlarsanız BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Crans Montana’da görüşmeler koptuktan sonra Barış Gücü’nün görev süresiyle ilgili yazdığı raporda, liderlere çağrı yapmış, barışa katkı sağlamak amacıyla sivil toplum örgütlerinin iki toplumlu organizasyonlarına destek vermelerini istemişti.
Bunun toplumlar arasında güven ve anlayışı geliştireceği vurgusu yapmıştı.
Hiç olmazsa, 2015’de mutabakata varılan telefonların karşılıklı roaming sorununu çözün, adanın mayından arındırılması çalışmaları yapın falan diyordu. Ekonomik, sosyal, kültürel ve spor alanlarında temasların teşvik edilmesini istiyordu.
Yani bir bakıma, ‘siyasi olarak anlaşamıyorsunuz ama, hiç olmazsa toplumların yakınlaşmasını sağlayın, bu da barışa hizmet eder’ diyordu.
İşi müzakere masasında yokuşa sürenlerin, güven yaratıcı önlemleri uygulamaya koymalarını beklemek, ölü gözünden yaş beklemekti aslında.
O zaman da çok kez yazmıştık. Barış için sürekli eylem yapan iki toplumlu grupların iyi niyetlerini selamlamış, ama “zor” demiştik.
İşte son örnek, çok çarpıcı…
Güney Kıbrıs Devlet Senfoni Orkestrasında görevli dünyaca ünlü iki Alman müzisyen; Jens Bachmann and Wolfgang Schroeder….
İzinde oldukları bir dönemde, Bellapais Manastırı’nda küçük bir konser vermeyi planlıyorlar.
Ve anında işten atılma tehdidiyle karşılaşıyorlar.
Haberi duyuran, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi adına çaba gösteren, bir çok Kıbrıslı Türk’ün yakından tanıdığı bir Kıbrıslı Rum. Kızgın olduğunu söylüyor ve bu yapılanı kötülük, kindarlık, dar görüşlülük olarak niteliyor. “Böyle bir konser barış çabalarına bir katkı, küçük bir güven artırıcı önlem olacaktı, ama barışla artık kim ilgileniyor? Bir kültürel etkinlikte bile işbirliği yapamazsak, daha büyük konularda nasıl yapacağız” diyor.
Gerçek bu sevgili dostum, maalesef…
Aynı tutumu zaman zaman kuzeyde de görebiliyoruz ne yazık ki.
Ve bu artık ideolojiyle de izah edilir bir durum değil. Hani sağcılar şöye yapar, solcular böyle falan, hikaye…
Bugün bu işi yapan Anastasiadis, zamanında Annan Planı’na “evet” diyen bir lider. Bu daha da düşündürücü.
Korkarım Kıbrıs üzerinde halkların çok da bilgisinde olmayan başka planlar var. O planların içinde de pek çözüm varmış gibi görünmüyor ne yazık ki.
Kim bilir bizler de daha ne kadar zaman, buralarda, safça çözüm bekleyeceğiz…

YERİN KULAĞI VAR
BU ŞARTLARDA ZOR:
Müzakere masası tekrardan kurulur mu kurulmaz mı bilemem ama, Yunaistan Dışişleri Bakanı Kocias “Müzakere masasında Güvenlik ve Garantiler konusu var ve bunu, Crans Montana sırasında BM Genel Sekreteri de kabul etti. dolayısıyla daha öncekine nazaran çok daha iyi pozisyondan başlayacağız” iddiasında bulunurken, Rum Hükümet Sözcüsü Prodromou, “Türkiye’nin garantilerini sona erdirmeyi görüşmeye isteksiz ve hazırlıksız olduğunu söylüyor. Yani bahane şimdiden hazır. Bu şartlarda kurulacak bir masadan kalıcı bir çözüm çıkmasını nasıl beklersiniz?


ÜLKENİN KARANLIK YÜZÜ:
Girne’de polis tatarfından yapılan gece operasyonunda ortaya çıkan görüntüler, aslında ülkenin “karanlık” yüzünü göstermesi bakımından oldukça önemliydi. Turistlerin en çok uğrak yeri olması gereken bölgeler, alkoliklerin, uyuşturucu müptelalarının ve de kaçakların mekanı olmuş. Bir gecelik operasyonda yakalananların sayısına bakıldığında, bu tür gayrı yasal durumların aslında tahmin edilenin çok üzerinde olduğu görülüyor. Ve ne yazık ki, denetimsizlik yüzünden her geçen gün sayıları artıyor…

BAŞKA BİRİNE İHTİYAÇ YOK:
Mevcut hükümet öyle gaflar yapıyor ki, muhalefete gerek kalmıyor. Kendi partilileri bile artık seslerini yükseltmeye başladılar. Yıllarca bu ülke UBP zihniyeti tarafından yönetildi, insanlar el aman dedi ve sizi o koltuklara oturttu. Tamam, bir çoğunuz ilk kez hükümet oldu ama, aradan aylar geçti hala acemiliği üzerinizden atamadınız. Bir an önce toparlanmazsanız, o UBP yine alternatif olacak bilesiniz…

NÜFUS İKİYE Mİ KATLANDI?:
Eğitim Bakanı Cemal Özyiğit, devlet okullarına kayıt yaptıran öğrenci sayısının yüzde 20 arttığını söylüyor. Bunun da hem nüfusun, hem de dıştan gelenlerin sayısının artmasından olduğunu belirtiyor. Baktım, bizde “de-jure” nüfus artışı yüzde 11 civarında. Yani burada sürekli yaşayan nüfus. E, bu yüzde 20 ne o zaman? De jure nüfusta yüzde yüz bir artış mı? Bence gerçekten de öyle. Önünü almak için de bir çaba görünmediğine göre, başlarına geleni çekecekler. Masraf bir o kadar daha artacak, okullarda kalite bir o kadar daha düşecek…

ÇARE BELLİ:
Gazetelerde ve sosyal medyada sık sık sınır kapılarında yaşanan izdiham haberleri yayınlanıyor. Saatlerce araç kuyruklarında bekleyeneler, Lokmacı kapısında oluşan uzun insan kuyrukları…Herkes de biliyor ki, bu sıkıntıların düzeleceği yok. Ne desek boşuna. Adada kalıcı bir çözüm olmadığı sürece bu işler sürecek ve sıkıtısını çekmeye devam edeceğiz…

NASIL OLMASA TEMİZLEYEN VAR:
Bir yabancıya burası nasıl bir yer diye sorsalar, eminim “pis” diyecektir. Hafta sonları piknik alanlarında yediklerini içtiklerini bırakıp gidenler, çöpünü soağa atanlar, arabadan teneke fırlatanlar, molozları tarlalara dökenler. Biliyorlar ki arkalarını toplayıp temizleyecek enayiler var bu ülkede. Böylelerini bulup, öyle bir ceza keseceksin ki, değil etrafı kirletmek, yolda yürümeye korkacak. Cumartesi günü dünya temzilik günüydü, hani bizim ülkemiz insanının alışık olmadığı bir şey. O kadar sorumsuz ve vurdumduymaz bir toplum olduk ki, söylenecek laf bulamıyorum…

ZİRVEDEKİLER
Ziraat Mühendisleri Odası: Meyve sebzedeki vurgun ortada. Ziraat Mühendisleri Odası da, girdileri dövize endeksli üretimin bir de araya toptancı girince, aracının zengin olmasından başka bir işe yaramadığını vurgulamış. Diyorlar ki; “…her ürün iyi bir planlama sürecinde istenilen dönem ve miktarlarda üretilmelidir. Aksi taktirde kıt olan kaynaklarla yapılan üretimin israfına, dökülmesine ve üreticinin para kazanmamasına neden olur”. 21. Yüzyıla girdik, hala daha planlamanın “p”sinde değiliz…

DİPTEKİLER
Bu da Etteki Vurgun: Yenidüzen rakamları yayınladı. Üreticiden 21 liraya alınan canlı kuzu, markete 60 liraya düşüyor. Tam üç misli. Diğer çeşitlerde de oranlar aynı. Bu nasıl bir ticarettir? Sanırım hiç bir sektörde böyle bir kazanç yoktur. Bir allahın kulu da çıkıp bu saadet zincirini bitirmeyece cesaret etmeyecek mi?…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar